Velîlerin meclisinde dilimize sahip olalım!

A -
A +
Yavuz Sultan Selîm Han, Ridâniye Seferine çıkmıştı. Şam'da Muhammed Bedahşî hazretlerini ziyarete gitti. Bu velî zatı büyük bir edeple dinledi ve tek kelime karşılık vermedi.
 
Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selîm Han, Ridâniye Seferine çıkmıştı. Şam'a geldiğinde Muhammed Bedahşî hazretlerinin ziyâretine gideceğini söyledi. Koca Yavuz, zâten uğradığı her memlekette, mukaddes makamları, ilim adamlarını ziyâret etmeyi, tasavvuf büyükleriyle görüşmeyi, duâlarını almayı ihmâl etmezdi... Padişah herkes tarafından büyük hürmet gösterilen Muhammed Bedahşî hazretlerinin evine iki defa ziyârette bulundu...

Yavuz Sultan Selîm Hanın Muhammed Bedahşî'yi ilk ziyâretlerinde, aralarında hiç konuşma olmadı. Sultan, o mübarek zatın huzûrunda edeple oturdu. Orada bir sükûnet başladı. Bir saatten fazla oturmalarına rağmen, tek kelime konuşmadan ayrıldılar.

İkinci defâ ziyâretlerinde, önce Muhammed Bedahşî konuşmaya başladı ve buyurdu ki:

Sultânım, ikimiz de Allahü teâlânın seçkin kulları arasında bulunuyoruz. Boynumuzda "kulluk halkası" vardır. Allahü teâlânın huzûrunda sorumluyuz. Ahzâb sûresi 72. âyetinde meâlen; "Biz emâneti (Allah'a itâat ve ibâdetleri) göklere, yere ve dağlara teklif ettik de, onlar bunu yüklenmekten çekindiler, ondan korktular da onu insan yüklendi. İnsan (bu emânetin hakkını gözetmediğinden) cidden çok zâlim, çok câhil bulunuyor" buyrulduğu üzere, emâneti ve mesûliyeti gökler ve yerler yüklenmekten kaçındıkları hâlde, biz onu yüklendik. Omuzlarımıza ağır bir mesûliyet aldık. Siz ise Sultânım, yükünüzü biraz daha ağırlaştırdınız. "Saltanat" yükü üzerine, bir de "Hilâfet"i yüklenerek taşınması güç bir yük altına gireceksiniz. Allahü teâlâya şükürler olsun ki, benim yüküm sizinkine nisbetle çok hafiftir... Diyebilirim ki, sizin yüklendiğinizi, dağlar ve taşlar yüklenip çekemez. İnsanlar da bu yükü taşıyamaz. Çok meşakkatli, külfetli bir yolda bulunuyorsunuz. Allahü teâlâ yardımcınız olsun...

Yavuz Sultan Selîm Han, Allahü teâlânın bu velî kulunu büyük bir dikkatle dinledi ve tek kelime olsun karşılık vermedi. Sükût ve edep ile huzûrundan ayrıldı. Bunun üzerine, mecliste hazır bulunanlardan birisi;

"Sultânım, hiç konuşmadınız, hep dinlediniz?" deyince, Yavuz Sultan Selim Han şöyle cevap verdi:

"Büyük velîlerin meclis ve mahfelinde onlar konuşurlarken, başkasının konuşması edep dışı sayılır. Bulunduğumuz makam edep makâmı idi, bize sâdece dinlemek düşerdi. Nitekim biz de öyle yaptık. O esrâr ve hikmet meclisinde, ben sâdece bir zerre sayılırdım. Benim konuşmamı lâyık görmüş olsaydı, elbette ki böyle bir işârette bulunurdu..."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.