"Ben hayatta iken kimseye söyleme!"

A -
A +
Bir seveni anlatıyor: "Abdülhakîm Arvasî hazretleri ile Eyüp Câmi-i şerîfinde öğle namazını kıldık. Sonra, hazret-i Hâlid'in türbesine girdik. Başka kimse yoktu..."
 
Kerâmet lügatte; hârika, yaratılışın ve imkânların üstünde olup, insanda hayranlık uyandıran şey mânâsına gelmektedir. Kerâmetin ıstılah mânâsı ise; Allahü teâlânın sevgili kullarında meydana gelen âdet dışı, alışılanın üstünde görülen, hârikulâde, tabiatüstü hâl demektir. Doğru bir itikâda, inanca sahip olan ve her işinde İslâmiyete uyan kimselere Allahü teâlânın âdeti dışında, yani fizik, kimya ile biyoloji kanunları dışında ikram ve ihsân ettiği şeylere "kerâmet" denir.
Evliyânın kerâmet göstermesi lâzım değildir. Bunlar zaten kerâmet göstermek istemez. Allahü teâlâdan utanırlar. Hatta çokları kendisinden hasıl olan, kerâmetten haberi bile olmaz.
Evliyânın kerâmetine inanmak lâzımdır. Evliyânın kerâmetine inanmayan Ehl-i sünnetten, hak yoldan ayrılır. Evliyânın kerâmeti olduğu âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler ile bildirilmiştir.
Gaybı sadece Allahü teâlâ bilir. Evliyânın bu şekilde gaybı bildiğine inanmak küfür olur. Ancak, evliyâlar Allahü teâlânın bildirmesiyle gaybdan haber verebilirler...
             ***
Evliyânın büyüklerinden Abdülhakîm Arvasî hazretlerinin uzun yıllar hizmetinde bulunan Kayserili pamuk tüccarı Abdülkâdir Bey vardı. Bu zat bizzat yaşadığı hadiseyi şöyle anlatmıştır:
Bir yaz günü idi. Abdülhakîm Arvasî hazretleri ile Eyüp Câmi-i şerîfinde öğle namazını kıldık. Sonra, hazret-i Hâlid bin Zeyd'in (radıyallahü anh) türbesine girdik. Başka kimse yoktu. Sandukanın ayak ucunda, yan yana diz üstüne oturduk. 
-Yanıma sokul, gözlerini kapa! dedi. Gözlerimi kapayınca, hazret-i Hâlid'i ayakta duruyor gördüm. Yanımıza geldi. Uzun boylu, iri yapılı, seyrek sakallı idi. Elini öptüm. İkisi yavaş sesle konuştular. Ben işitmiyordum. Edeple seyrediyordum. Sonra "Gözünü aç!" dedi. Açtım. İkimizi sanduka yanında oturuyoruz gördüm...
Sokağa çıktık. İkindi okunuyordu. "Ne gördün?" dedi. Anlattım. "Ben hayatta iken kimseye söyleme!" dedi... 
            ***
Büyük İslâm âlimi Hüseyin Hilmi Işık Efendi de buyurdu ki:
Hocam Abdülhakîm Arvasî hazretleri ben Ankara'dayken İstanbul’dan mektup yazardı bana. Bir mektubunda; "Bir gün gelecek, din bilgileri Hilmi’den sorulacak" diye yazmış. Ben bunu okuyunca, içimden; “Allah Allah! Efendi hazretleri bana şaka mı yapıyor acaba? Din bilgisi neredeee, ben nerede?” dedim. Ama dediği çıktı. Şimdi hakikaten soruyorlar. Hem de bütün dünyadan sualler geliyor. Efendi hazretlerinin kerâmeti bunlar işte..."
Allahü teala şefaatlerine nâil eylesin...
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.