Sıhhatli beden mesut bir ömür...

A -
A +
Sağlığı yerinde olan kişi, dünyanın en mesut, mutlu insanıdır. Dünyanın diğer mutlulukları, bundan sonra gelir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: "Sıhhatli beden, mesut ömür, ilâhî birer nimettir."     Atalarımız, "Her şeyin başı sağlıktır" demişlerdir. Sağlık olmadan hiçbir şey yapılamaz. Dünya ve âhıret saâdeti buna bağlıdır. Sağlığı yerinde olan kişi, dünyanın en mesut, mutlu insanıdır. Dünyanın diğer mutlulukları, bundan sonra gelir... Sağlık sâyesindedir ki, kendimize, âile efradımıza, yurdumuza, milletimize, bütün insanlığa ve Rabbimize karşı olan vazifelerimizi en iyi şekilde ve gönül rahatlığıyla yerine getirebiliriz.  Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Sıhhatli beden, mesut ömür, ilâhî birer nimettir.) Hastalıkların büyük bir kısmı temizliğe dikkat edilmemesinden ileri gelmektedir. Dış temizlik, yiyeceklerimizin, içeceklerimizin, giyeceklerimizin, teneffüs ettiğimiz havanın, vücudumuzun, oturup kalktığımız, gezip dolaştığımız, çalıştığımız, uyuduğumuz, yemek yediğimiz yerlerin temizliği, sağlığımızın korunmasında ve devamında büyük önem taşır. Bir Müslüman her şeyden önce bedenen ve rûhen temizdir. Temizlik, her türlü sağlığın garantisidir. Temizliğin olmadığı yerlerde, önce bedenî, sonra da bunu takiben rûhî hastalıklar, dert ve felâketler baş gösterir. Allahü teala Kur'ân-ı kerîmde meâlen (Temiz olanları severim) buyuruyor... Müslüman, her hâliyle ve her şeyiyle temizdir. Giydiği, yediği, içtiği çevresi, evi, iş yeri, mahallesi, sokağı, caddesi, şehri, yurdu temizdir. Nerede temizlik yoksa, orada hastalık vardır...         ***  Dünyada ilk defa karantina uygulaması Müslümanlar tarafından yapılmıştır. Halîfe Hazret-i Ömer, Şam'a gidiyordu. Orada vebâ hastalığı olduğu işitildi. Yanında bulunanların bazısı; - Şâm'a girmeyelim, dedi. Bir kısmı da; - Allahü teâlânın kaderinden kaçmayalım, dedi. Halîfe de; - Allahü teâlânın kaderinden, yine O'nun kaderine kaçalım, şehre girmeyelim. Birinizin bir çayırı ile, bir çıplak kayalığı olsa, sürüsünü hangisine gönderirse, Allahü teâlânın takdîri ile göndermiş olur, buyurdu. Abdürrahmân bin Avf hazretlerini çağırıp; - Sen ne dersin? buyurdu. Hazreti Abdürrahmân; - Resûlullahtan işittim. (Vebâ olan yere girmeyiniz ve vebâ olan bir yerden, başka yerlere gitmeyiniz, oradan kaçmayınız!) buyurmuştu, dedi. Hazret-i Ömer de; - Elhamdülillâh, benim sözüm, hadîs-i şerîfe uygun oldu, deyip, Şam'a girmediler... [Vebâ bulunan yerden dışarı çıkmanın yasak edilmesine sebep, sağlam olanlar çıkınca, hastalara bakacak kimse kalmaz, helâk olurlar. Vebâlı yerde, mikroplu hava herkesin içine yerleşince, kaçanlar, hastalıktan kurtulamaz ve hastalığı başka yerlere götürmüş, bulaştırmış olurlar.]  
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.