"Başımıza devlet kuşu kondu babacığım!.."

A -
A +
Peygamber Efendimiz buyurdu ki: "Yâ Muâz! Üç gündür ben ve Eshâbım hiç yemek yemedik. Avludaki ağacınızda hurmalar varmış. Geldik ki bizi misâfir edesin!"
 
Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gece eve geldi ve buyurdu ki:
- Yâ Âişe! Hiç yemeğin var mıdır?
Sözleri biter bitmez kapı çalındı. Kapı açıldığında, hazreti Ebû Bekir'in gelmiş olduğunu gördüler. Peygamber Efendimiz sordu:
- Yâ Ebâ Bekir! Bu vakitte gelmenizin sebebi nedir?
- Yâ Resûlallah! Üç gündür bir şey yemedim. Çok acıktım. Mübârek yüzünüzü görerek açlığımı unutmak için geldim.
Bu konuşma sırasında tekrar kapı çalındı, baktıklarında hazreti Ömer ile hazreti Ali'nin gelmiş olduğunu gördüler. Peygamber Efendimiz bunlara da;
- Bu gece vaktinde gelmenize sebep nedir? diye suâl edince, onlar da hazreti Ebû Bekir gibi cevap verdiler.
Peygamber Efendimiz:
- Üç gündür ben de bir şey yemedim. Karnım açtır, buyurdu.
Sonra hazreti Ali dedi ki:
- Yâ Resûlallah! Dün yoldan geçerken Muâz bin Cebel'in avlusundaki hurma ağacında, hurmalar gördüm.
Peygamber Efendimiz;
- Kalkınız, Muâz'ın evine gidelim. Bizi hurma ile misâfir etsin, buyurdu.
Resûlullah Efendimiz ve üç büyük Eshâbı, hazret-i Muâz'ın kapısına vardılar. Önce Hazret-i Ebû Bekir:
- Yâ Muâz devlet kuşu başına kondu. Allahın Resûlü evini teşrif etti, diye seslendi. Kimse duymadı. Sonra hazreti Ömer ve hazreti Ali seslendi. Daha sonra Peygamber Efendimiz:
- Yâ Muâz! diye seslendi. Muâz hazretlerinin küçük kızı hepsini duymuş ve annesine "dışarıdan seslenenler var" diye söylemişti ancak gecenin bu saatinde kadıncağız hiç ihtimâl vermediği için, çocuğu rüyâ görüyor zannetmişti... Çocuk annesini inandıramayınca, babasına gidip;
- Babacığım, ne duruyorsun, başımıza devlet kuşu kondu. Allahü teâlânın Resûlü kapıda, seni çağırıyor, dedi.
Muâz hazretleri hemen kapıya koştu. Misâfirlerini içeri aldı. Peygamber Efendimiz buyurdu ki:
- Yâ Muâz! Üç gündür ben ve bu eshâbım hiç yemek yemedik. Avludaki ağacınızda hurmalar varmış. Geldik ki bizi misâfir edesin!
Hazret-i Muâz çok üzüldü ve;
- Yâ Resûlallah! Bugün hurmaları toplayıp bir kısmını yedik, geri kalanını da fakirlere dağıttık, dedi.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, evde gördüğü büyük bir sepeti hazreti Ali'ye vererek;
- Yâ Ali, bu sepeti al ve hurma ağacının yanına var. Benden selâm söyle, Resûlullah senden hurma istiyor de, buyurdu.
Hazreti Ali emredildiği şekilde gidip Resûlullahın selâmını söyleyince, ağaç hurma ile doldu. Sepeti doldurup getirdi. Herkes yediği hâlde hurmalardan hiç eksilme olmadı...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.