"Sen, dünyada benim kullarıma acıdığın gibi"

A -
A +

İhsânın en büyüğü, en kıymetlisi, fakîrlere veresiye vermektir. İhsan, borçlunun parası olduğu hâlde ödemeyi uzatmaktır. Parası, malı olmayanın borcunu uzatmak, zâten vâcibdir.

  Alışverişte fakirlerin malını fazla para ile alarak, onları sevindirmek ihsandır. Bu sûretle çalışanlara yardım etmek, sadaka vermekten daha sevaptır. Böyle yapanlar, Resûlullahın duâsına kavuşur. Çünkü Peygamber efendimiz, (Alışverişte kolaylık gösterenlere, Allahü teâlâ merhamet eylesin!) diye duâ buyurmuştur. Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden Abdürrahmân bin Avf hazretleri çok zengin idi. Kendisine; -Bu büyük serveti nasıl kazandın? dediler. -Çok az kâra da razı oldum. Hiçbir müşteriyi boş çevirmedim. Hattâ bir gün, bin deveyi sermâyesine satmıştım. Yalnız dizlerindeki ipleri kâr kalmıştı. Her ip, bir dirhem gümüş değerinde idi. O gün develerin yem parasını ben vermiştim. Kazancım ise, bin dirhem olmuştu, buyurdu. Fakat, zenginden mal alırken aldanmak iyi değildir. Malı zayi etmektir. Bunlardan pazarlık edip, ucuz almak lâzımdır. Hazreti Hasan ve hazreti Hüseyin, her aldıklarında pazarlık eder, ucuz almaya uğraşırlardı. Kendilerine; -Bir günde binlerle dirhem sadaka veriyorsunuz da, bir şey satın alırken niçin uzun pazarlık ederek yoruluyorsunuz? dediklerinde; -Verdiklerimizi Allah rızâsı için veriyoruz. Ne kadar çok versek yine azdır. Fakat, alışverişte aldanmak, aklın ve malın noksan olmasıdır, buyururlardı. İhsânın en büyüğü, en kıymetlisi, fakirlere veresiye vermektir. İhsan, borçlunun parası olduğu hâlde ödemeyi uzatmaktır. Parası, malı olmayanın borcunu uzatmak, zaten vâcibdir. Bu, ihsân değil, bir vazifedir. Büyüklerimizden bazısının dükkânında iki defter bulunurdu. Birisine bilinmeyen "şifreli" isimler yazardı ki, hepsi fakir idi. Bunu sadece kendisi bilirdi. Bazı borçlar karşısında isim de yazılı değildi. Böylece kendisi ölürse, kimse fakirlerden bir şey isteyemezdi... Fakat böyle tüccârlar da, en iyi sayılmazdı. En iyi olanlar, fakirler için, hiç defter tutmazlardı. Bunlar, fakir bir şey getirirse alır, getirmeyenlerden bir şey istemezlerdi. İşte, ecdadımız, böyle ticâret yapardı... Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:  "Kıyâmette bir kimseyi hesâba çekerler ki, çok günâh işlemiş, hiç iyilik yapmamış.-Sen dünyada hiç iyilik yapmadın mı? derler.-Hayır, yapmadım. Yalnız işçime 'fakir olan borçluları sıkıştırma! Ne zaman ellerine geçerse, o zaman vermelerini söyle. İstediklerini yine ver. Boş çevirme!' derdim.O zaman Allahü teâlâ;-Ey kulum! Bugün sen fakir, muhtaçsın! Sen, dünyada benim kullarıma acıdığın gibi, bugün de ben sana acırım, buyurur ve onu affeder."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.