​ "Aciz bir kulunum beni affet ya Rabbî!"

A -
A +
 
"Allahım sen her şeyin yaratıcısısın, merhametin sınırsızdır. Ben ise aciz bir kulunum. Ne olur beni affet. Ben bu günâhım ile senin huzûruna nasıl gelirim!"
 
 
Dinimizde günahtan kaçmak, ibadet etmekten daha kıymetlidir. Ancak günahtan sonra pişman olmak, tövbe etmek de büyük nimettir... Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında yaşanan şu hadise ne kadar ibret vericidir...
Peygamber Efendimiz, Müslümanları birbiri ile kardeş yapıyordu. Muhacir Said bin Abdurrahman ile Salebe Ensarî'yi de bu şekilde kardeş yapmıştı. Tebük seferine çıkılacağı zaman, Hazreti Said, Salebe hazretlerinden şöyle bir ricada bulundu:
-Ben cihada gidiyorum. Dönünceye kadar, bizim evin ihtiyaçlarını görür müsün?
Salebe Ensarî, bu teklifi kabul etti ve zaman zaman arkadaşının evine uğrar, ailesinin ihtiyaçlarını görüverirdi... Bir gün eve yine yiyecek şeylerle su götürmüştü. Farkında olmadan içeri bakmış bulundu. Arkadaşının hanımı ev kıyafetiyle oturduğu için, tam tesettürlü değildi. Kadın, Salebe'ye sertçe baktı ve; "Allah yolunda gazâya çıkmış bir din kardeşinin namusunu böyle mi koruyacaktın?" dedi.
Salebe bu sözlerle kendinden geçti... Evini çoluk-çocuğunu bırakıp, dağlara çıktı. Bir tepede şöyle yakarıyordu: "Allahım sen her şeyin yaratıcısısın, merhametin sınırsızdır. Ben ise aciz bir kulunum. Ne olur beni affet!"
Bir müddet sonra, İslâm ordusu seferden döndü. Said, arkadaşı Salebe'yi aradı. Hanımına sorduğunda, onun yaptıklarından dolayı dağa çıktığını öğrendi. Hemen dağa gitti. Onu yüzüstü sürünür bir vaziyette buldu. Kendi kendine "Ben ne zelil kimseyim" diye söyleniyordu. Hazreti Said, yanına yaklaşıp;
-Kalk ey kardeşim seni götürmeye geldim, diye seslendi. Arkadaşının sesi ile irkilen Salebe, yerden başını kaldırıp;
-Seninle ancak bir şartla gelebilirim. Benim ellerimi boynuma bağlayacaksın. Adi ve zelil bir kölenin kaçıp sonra yakalanarak efendisine götürüldüğü gibi!
Arkadaşı onu istediği gibi bağlayıp, evine götürdü. Kızı Hamsane, babasını alıp önce Hazret-i Ömer'in huzuruna, daha sonra, sırasıyla Hazreti Ebû Bekir'in evine ve daha sonra da Hazreti Ali'ye götürdü. Ancak hiçbiri kendisini kabul etmedi... Kızına, kendisini Resûlullaha götürmesini söyledi. Kızıyla Resûlullahın huzuruna gittiler. Salebe durumu anlattı. Peygamber Efendimiz;
-Bana Cehennem zincirlerini hatırlattın, yâ Salebe! buyurdu.
Kızı da o anda ne yapacağını şaşırmış bir hâlde "Allah ve Resûlü senden râzı oluncaya kadar, senin gibi bir babam yoktur" dedi... 
Salebe tekrar dağlara çıktı. Deliler gibi dolanıyor ve cenâb-ı Hakka şöyle niyâz ediyordu:
"Yâ Rabbî, benim hâlim ne olacak? Son sığınağım sensin. Ne olur beni affeyle..."
Salebe Ensarî acaba affedilebilecek miydi? Yarın devam edelim inşallah...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.