"Onun gözünü ancak bir avuç toprak doyurur!"

A -
A +
Resulullah efendimiz buyurdu ki: "İnsanoğlunun iki dere dolusu altını olsa, üçüncüsünü isterdi. Onun gözünü ancak bir avuç toprak doyurur."
  Gazneli Sultan Mahmud'un, sırlarını öğrenme vazifesini verdiği Veziri, demircinin sırrını öğrendikten sonra, müezzinin bulunduğu camiye geldi. Müezzine "Senin bu hâlin nedir?" diye sordu. O da anlatmaya başladı: -Bir gün, minareye ezan okumak için çıkmıştım. Baktım şerefede iri ve sevimli bir kuş var. Beni kaptığı gibi göklere yükseltti ve sonra cennet gibi bir yere indirdi. Birileri gelip, beni bir saraya götürdüler... Bir kadın karşıladı. Ona bakınca, her şeyi unuttum. Kadın, benim bu şaşkınlığımı fark etti ve şu açıklamayı yaptı: -Ben bu ülkenin hükümdarının kızıyım. Evlenmek için, seni ben getirttim. Fakat bu arada babam vefat etti. Bu hâldeyken evlenmemiz uygun olmaz. Birkaç gün bekle... Ben hemen "Olmaz, bekleyemem!" diye itiraz ettim. Ben diretince kadın öfkelendi ve beni getiren kuşa, "Nimete kavuşmanın ilk şartının sabretmek olduğunu bilmeyen bu adamdan hayır gelmez! Bunu aldığın yere götür" diye emir verdi. Kuş, beni getirip, bu şerefeye bıraktı. Perişan bir şekilde, minareden indim. Evime giderken, “Belki bir ümit, kuş tekrar gelmiştir” diye şerefeye baktım. Bir de ne göreyim, kuş orada değil mi? Hemen koşarak çıktım. Fakat kuş yine kayboldu. Tekrar aşağı indim. Yine kuşu gördüm... İşte bundan dolayı akşama kadar inip çıkıyorum...           *** Vezir son olarak üç yol ağzındaki, gözleri görmeyen adamın sırrını öğrenmek için yanına gitti. Kendine niçin parayla tokat attırdığını sordu. Adam şöyle anlattı: “Ben kervancıbaşıydım. Bir gün kervanıma, on deve yükü altını olan birisi katıldı. Elime bıçağı alıp, sahibinin yanına gittim. Adam, benim niyetimi anlamıştı. Bana şu teklifte bulundu: -Beni öldürmezsen, sana bir iyilik yaparım. Senin gözüne bir mil çekeyim. Yer altındaki bütün hazineleri görürsün. Zaten ben de bu altınları böyle elde ettim. Bu teklifi kabul ettim. Gözümün birine mil çekti. Artık bütün hazineleri görebiliyordum. Fakat buna da razı olmadım “Daha çok göreyim, daha çok altın toplayayım” diye, diğer gözüme de mil çekmesini istedim. Adam "Tamah etme! Gel sen buna razı ol!" dediyse de ben ısrar ettim. Bunun üzerine adam, diğer gözüme de mil çekti. Artık bütün hazineleri görüyor, fakat bunun dışında başka bir şey göremiyordum... İşte dünya tamahı, altın hırsı, beni bu hâle getirdi. Kendimi dünyada bu şekilde cezalandırıyorum. İnşallah cenab-ı Hakk da bu tövbemi, pişmanlığımı kabul eder de, ahirette cezalandırmaz... Resulullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ne güzel buyurmuş: (İnsanoğlunun iki dere dolusu altını olsa, üçüncüsünü isterdi. Onun gözünü ancak bir avuç toprak doyurur.) [Buhari]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.