Haram lokma insanı şeytanın oyuncağı yapar

A -
A +
"Haram yiyen insandan keramet de hizmet de beklenmez, böyle şey olmaz, mümkün de değildir. Helal lokma, kalbi nurlandırır, insan daha kolay ibadet eder."
    Din büyüklerimiz buyuruyor ki: "Haram yiyen insandan keramet de hizmet de beklenmez, böyle şey olmaz, mümkün de değildir. Helal lokma, kalbi nurlandırır, insan daha kolay ibadet eder. Haram lokma ise, insanı şeytanın oyuncağı yapar... Helâl lokma yiyenin, eli kolu bağlansa, yine ibadete koşar. Haram yiyen ise ibadetten soğur."                 *** İslâm âleminde Eshâb-ı kirâmdan sonra yetişen evliyânın ve âlimlerin en büyüklerinden İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe hazretlerinin babası Sâbit hazretleri, daha bekâr iken temiz ahlâklı, takvâ ve verâ sâhibiydi... Bir gün bir dere kenarında abdest alıyordu. Suda bir elma gördü. Elmayı alıp, abdestten sonra elinde olmayarak ısırdı. Fakat tükürüğünde kan gördü. Kendi kendine; "Şimdiye kadar bana böyle bir hal olmamıştı. Buna sebep ısırdığım elma olmalı" diye düşündü ve pişman oldu. Elma sâhibini bulup helalleşmek için dere boyunca gitti... Ağacın sâhibini aradı ve nihayetinde buldu ve aralarında şu konuşma geçti: -Ya elmanın parasını al, yahut helâl et! -Helâl etmem için ne vereceksin? -Altın, gümüş ne istersen. -Ben altın, gümüş istemem. Benim bir kızım var; gözleri görmez, kulakları duymaz, dili söylemez, ayakları yürümez. Bunu sana nikâh etmek istiyo­rum. Kabûl edersen elmayı sana helâl ederim.  Sâbit teklifi kabûl etti... Nihayet iki gencin nikâhları kıyıldı. Gece olunca Sâbit üzüntü ile nikâhlısının bulunduğu odaya girdi. Orada, gâyet süslü, güzel, sağ­lam, görür, işitir, konuşur, yürür bir hanımla karşılaştı. Hanımefendi kal­kıp Sâbit'i karşıladı. Saygı dolu ifâdelerle konuştu. Ancak Sâbit onun kendi ni­kâhlısı olduğundan şüphelenip odadan çıkmak istedi. Hanımı; -Niye çıkıyorsun ey Allahü teâlânın sevgili kulu? Senin helâlin benim! dedi. Sâbit ona; -Baban seni bana kötüledi. “Kördür, sağırdır, dilsizdir, kötü­rümdür” diye tarif etmişti!..  Kızcağız; -Babamın sözünde yalan yoktur. Seneler olu­yor bu evden dışarı çıkmış değilim. Şimdiye kadar hiçbir yabancı, yü­zümü görmedi. Bu sebeple gözlerim harama kördür. Kulağım bir yabancı sözü duymamış ve günâh işleme­miştir. Bunun için günâha karşı sağırdır. Ayaklarım günah yerlerine git­mez, bunun için kötürümüm. Dilimden hiç kötü söz çıkmadı. Onun için dilsizim. Babamın sözlerindeki hikmet bu­dur, dedi. Bu sözleri duyan Sâbit bin Zutâ Allahü teâlâya şükretti... İffet esasları üzerine kurulan bu evlilikten, Numan adını verdikleri bir çocuk dünyaya geldi, o çocuk büyüdü ve İmam-ı a’zam Ebu Hanife oldu...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.