Dünya Kadınlar Gününüz kutlu olsun

Bugün Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanıyor. Öncelikle tüm kadınlarımızın kadınlar gününü en kalbi duygularımla kutlamak isterim. İslam öncesi dünya halklarında kadının adı bile anılmazdı. Cahiliye döneminde Araplarda diri diri toprağa gömülenler, Avrupa’da içine şeytan girmiş diyerek öldürmeler, Hindu halklarından bazılarında kocası öldüğünde hanımı da öldürülmelidir diyenler vardı.

Hamdolsun Allaha ki Rabbimiz son İslamiyet’le birlikte kadına da eş olarak, anne olarak, evlat olarak hak ettiği değeri verdi. Sevgili Peygamberimiz anneler hakkında “Cennet annelerin ayakları altındadır” buyurmuştur. Osmanlılar döneminde de dedelerimiz ninelerimiz bir annenin, karnında bebeğiyle vefat etmesi hâlinde anne ve bebeğin hatırası yaşasın diye mezar taşında anne ve bebeğin isimleri yazılmıştır. Ne acayip bir durumdur ki insanlık İslamiyet’ten uzaklaştıkça kadınların durumlarında bir tuhaf işler olmaktadır. Ne istiyorlar bu kadınlardan anlamakta zorluk çekmekteyim. Kadınların suçu kadın olmak mı? Bu vesileyle hangi sebeple olursa olsun eşine evladına annesine güç kullanarak zulmedenleri nezakete davet ediyorum. Savaşlarda en çok kadınlar ve çocuklar mağdur olduğu için devletleri yönetenleri savaşların son bulması için gayret göstermeye davet ediyorum. “Bir elmanın diğer yarısı kadınlarımız iyi ki varsınız” diyerek gününüzü kutluyorum...

 

 

 

Feridun Ağabey, derdimiz var. Biz kimseden torpil istemiyoruz. Tek istediğimiz adaletti, onu alamadık. Mersin 10. Asliye Ceza Mahkemesi 2010/269 E. 2012/154 K. 2010 yılında polislerin bir kız öğrenciye, baskı ve yönlendirmesi ile atılan bir iftirayı imzalatmaları sebebiyle mağdur edildik. Nasıl olsa taciz denen şeyin ispatı lehte ve aleyhte mümkün değildir ama genelde “taciz etti” diyene itibar edilir. Taciz yaptığı iddia edilenin karşısına herkes aşırı namuslu olarak dikilir. Olmayan şeyi, “hadi yapmadığını ispatla” denir. Ağabey, yapılmayan bir işin yapılmadığı nasıl ispatlanır ki? Aslında söz konusu isimleri bilinen polislerin iddiaları, kamera görüntüleriyle yalanlanmaktaydı. Onun için görüntüleri almak yerine orada da iftira atıp sildiğimizi iddia ederek tutanak tuttular. Savcılık izni yokken görüntüleri incelemeye okula geldiler. Soruşturma için sayın savcı, mülki amirden izin alma gereğini de duymamıştır. Devlet memuru hakkında usulsüz bir dava böylece açılmış oldu. Kanun açık, mülki amirden izin alınmadan memur yargılanamaz ama bizi yargıladılar.

Mevzu uzun ağabey çok uzatmayacağım. Yargıtay ve Yargıtay Ceza Genel Kurul kararlarında, %100 suçun ispatı, kesinlikle hiçbir şüpheye meydan vermeden suçun ispatlanması diye kararları olmasına rağmen, mahkemenin takdirine göre verilen karar onandı. Neticede bu davadan ceza aldık. İsmi dosyada geçen polislerin tamamını, BİMER vasıtasıyla şikâyet ettik. Hâkim ve Savcılar da HSYK ya şikâyet edildi. Yazının tamamını okuduğunuzda o dönem adaletimizin nasıl işlediğine şahitlik edeceksiniz. Anlatılanlar dosyada belgelidir. 672 KHK'da yayınlanan, dosyada ismi geçen 3 polis FETÖ’den ihraç ve tutuklandı. Bir tanesi komiser yardımcısı, Yargıtay hâkimlerinden biri de ihraç edildi. Ama bize böyle biz ceza reva gördüler.

 

 

 

“Saygıdeğer Feridun Ağabey, dertlerimize eğilip gazetenizde yer verdiğiniz için çok teşekkür ederiz. Bizim derdimiz şu: Devletimiz tarafından KGF (Kredi Garanti Fonu) ve KOSGEB desteği ile esnafa kredi imkânı ve müddeti verildi. Fakat bankalar bizden o kadar çok evrak istiyor o kadar çok prosedür uyguluyorlar ki bize verecekleri üç kuruşluk krediye karşı illallah dedirttiler.

Yok teminat, yok mali veriler yok şu yok bu derken biz esnaf kredi isterken canımızdan bezdik. Bu tür uygulamalar vatandaşı canından bıktırırken bilerek bilmeyerek devlete ve hükûmete küssün diye mi yapılıyor? Devletin verdiği imkânı vatandaşa vermekte bu bankalar niçin bu derece nazlanıyor? Bu konuyu sayın devlet büyüklerimize iletir misiniz? Bankalar bize kredi vermek isterken neden bin dereden su getirtiyor?”