Halk sağlığı adına mesleki endişemiz var

“Güneş gözlüğü uzun seneler moda, süs, aksesuar amaçlı vb. kullanılmıştır. Ama günümüzde UV radyasyonunun göz ve cilt üzerindeki zararlı etkisi bilimsel olarak kanıtlanınca güneş gözlüğü kullanma alışkanlığı, alışkanlıktan ve moda olmaktan çıkıp şuurlu olarak kullanılmaya başlandı. Güneşten kaynaklanan (UV) ışınları, göz lensi ve retinasına zarar vermesin diye, çocukların ve erişkinlerin ilerideki görme bozuklukları ve başka göz rahatsızlıkları yaşamasın diye güneş gözlüğü kullanımı sağlığın da konusu olmuştur. Bu sebeple Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı artık güneş gözlüğü ve koruyucu gözlükler hakkında düzenlemeler ve denetimler yapmaya başlamıştır. Ve gelinen nokta şudur. Optisyenlik müesseseleri dışında işporta, sosyete pazarı, parfümeri, market, bijuteri, benzin istasyonu vs. yerlerde satılan işporta sahte taklit güneş gözlüklerinin yapılması istenmektedir. Ama bunun denetim, kontrol ve takibi zabıta tedbirleri ve Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı eliyle yeterli olamamaktadır. Ve nihayet sahte güneş gözlükleri Türkiye’de bir halk sağlığı problemine dönüşmüştür. Endişelerimiz ticari değil, halk sağlığı adına mesleki endişedir. O bakımdan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı hem sahte kaçak gözlüklerin satışına engel olmalı hem de güneş gözlüklerinin nerelerde satılabileceğini belirlemelidir. Güneş gözlüklerinin yasal bir düzenleme ile Sağlık Bakanlığı eli ile denetim ve kontrollerinin yapılması kamu sağlığının korunması amacıyla zorunlu hâle gelmiştir. Saygılarımızla.”

 

 

 

Feridun Ağabey, kredi kartları, cebimizde taşıdığımız ateş gibidir. Durum o kadar vahim ki bankalar sokaklara koyduğu elemanlarıyla gelip geçene kredi kartı vermeye çalışmaktadır. Ama insanlarımız kredi kartlarını akılcı kullanamadığından çok net sorunlarla uğraşmaktadır. Bazı kardeşlerimizin cebinde üç beş tane bulunmaktadır. Birine borçlanıp borcu kapatmak için diğer karttan para çekmektedir. Böylece nice kardeşimiz bankalara büyük miktarlarda borçlanmaktadır. Kredi kartı kullanan kardeşlerimiz sanki cebinden para harcamıyorlar gibi kredi kartından çektirmektedir. Ama o borç vaktinde ödenemediğinden faizlerle her geçen gün artmaktadır. Bankacılık Denetleme Kurumu banklardan kredi kartı verirken mutlak surette “ödeyebilir mi?" kıstası getirmesini istemelidir. Böyle bir kıstas getirilmediği sürece daha pek çok kardeşimiz bankayla mahkemelik olacaktır. Çözüm bankalar herkese kredi kartı vermesin. Kredi kartı verirken mutlak surette bazı kıstaslar getirilsin. İnsanların çaresizliği fırsat bilinerek “kart verelim nasıl olsa harcar ve borçlanır” diyerek bir de bu garibanların sırtından para kazanma kolaycılığından vazgeçilsin. Yazıktır, günahtır vebali vardır.

 

 

Ne zamandan beridir takip ettiğimiz bir çocuktu. Sürekli kusma şikâyetiyle bize getirilmişti. Çocuğun biyolojik bulgularında herhangi bir şey olmamasına rağmen psikolojik olarak bu kusmanın sebebini bir türlü çözemiyordu ailesi. Bize geldiğinde kendi usullerimizce sorup sorguladık ama biz de bir sonuç elde edemiyorduk... Derken aradaki samimiyet iyice ilerleyince çocuğun niçin kustuğunu yine kendisinden öğrenme imkânına sahip olduk. Meğer bir dönem annesi çocuğunun tırnak yeme alışkanlığından kurtulması için ona demiş ki: “Tırnak yersen mikrop kaparsın!..” Çocuk da mikrobun ne olduğunu kafasında nasıl hayal ettiyse, yediği tırnaklar sayesinde midesine mikrop girdiğini düşünerek o mikrobu kusması için kendi kendine beyninde istem dışı bir yöntem geliştirmiş. Çocuğa mikrobun ne olduğunu, nasıl vücuda zarar verebileceğini, bağışıklık sistemini ve hijyeni anlatınca çocuğun kusma problemi de gitti...

Ne olur anne babalar çocuklarını bir konuda eğitip yönlendirecekken bu konuda ezbere tutum ve davranışlara söylem ve eylemlere yönelmeseler...