Trafik müfettişlerinin bir isteği var

A -
A +
Feridun Ağabey, ülkemizde her yıl olduğu gibi, mayıs ayının ilk haftasını Trafik Haftası olarak çeşitli etkinliklerle kutluyoruz. Trafik Haftası nedeniyle, Fahri Trafik Müfettişlerinin taleplerini ilgili makamlara ve kamuoyuna duyurmak istiyoruz.
Trafikte kuralları çiğneyen sürücülerin korkulu rüyası olan Türkiye genelinde 81 il ve bağlı ilçelerinde 7-24 görev üstlenen, sayıları 25 bini aşan "Trafiğin gizli gözleri" olarak nitelendirilen Fahri Trafik Müfettişlerinin hükûmetimizden bir isteği var.
Fahri Trafik Müfettişleri, trafikte kural ihlali yapan motorlu araç sürücülerinin plakalarına ceza yazıyor. Yasa gereği, kestikleri ceza tutanaklarını 7 gün içinde ilgili trafik birimine teslim etmek zorundalar. Ancak, yasa gereği 40 yaş ve üzeri olan müfettişler, trafik birimlerine ceza tutanaklarını teslim etmekte zorluk yaşıyorlar. Bu nedenle; e-devlet şifresiyle, yazdıkları trafik cezalarının internet ortamında sisteme girmek istiyorlar. İnternet üzerinden ceza tespit tutanağı gönderildiğinde hem zaman kaybı önlenecek hem 7 günlük teslim süresinin aşılması sebebiyle geçersiz sayılan tespit tutanaklarının önüne geçilecek. Böylece, kesilen ceza makbuzu sayısı da artacaktır. Fahri Trafik Müfettişlerinin bu talebinin uygulamaya geçirilmesi için yasal bir düzenleme yapılması gerekmektedir. Bu nedenle, Trafik Güvenliği Yüksek Kurulu Başkanı olan Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım tarafından fahri müfettişlerin bu talebinin değerlendirilmesini arz ediyor sabırsızlıkla müjde verilmesini bekliyoruz.
            Halis Kahraman-Fahri Trafik Müfettişleri Derneği Basın Sözcüsü 
 
 
İletişimsizlikte gelinen nokta akıllara ziyan...
 
Feridun Ağabey, özellikle genç neslin birbirini anlamada sabırlı davranmamasına çok üzülüyorum. Gençler birileriyle sorunlarını konuşarak çözmekte niçin bu kadar başarısız? Niye insanlar siyah ile beyaz arasında başka renk göremiyor? Gazete sayfalarından okuduğumuz, televizyonlardan seyrettiğimiz cinnet haberlerine bir bakar mısınız? İstediği kıza dünür gitmeyen yakınlarını öldürüp kendi de intihar eden gencin hâli insanı kahrediyor. Yedi ay önce evlendiği eşini sokakta sırtından vuran eşin bu ruh hâli insanı ürpertiyor. Hele lisedeki kız arkadaşını vurup kendi de intihara kalkışan gencin ruh hâli insanı gelecekle ilgili gerçekten korkutuyor.
Siz ne kadar iyi insan olursanız olun etrafınızda sizi anlamayan ve size kendini anlatamayan insanlar olduğu sürece o ortamlarda nasıl güvende kalınabilir?
Bunlar özellikle genç neslin iletişimsizlikte geldiği bir çıkmaz değil mi? Bu insanlardan toplumda daha ne kadar var? Nasıl oluşuyor bu tipler? Bunları bu derece çıldırtan ve çaresizliğe iten sebepler ne? Niçin konuyu zamana bırakma veya medenice başka bir çıkış yolu arama yeteneği kalmamış? Ne demek bu Ağabey? "Ya benim dediğim olacak" Ya da... "Vururum sizi!" Böyle bir mantık olur mu? Bu, sorunların çözümünde yöntem midir? Bu yaşananların son olması dileğiyle acilen okullarımızda eğitim sistemimizde sosyal politikalarımızda insanların bu iletişimsizliğine bir çözüm aranmasını diliyorum.
           Hülya Tunç-İzmir
 
 
Ben konuşacak insan sesi istiyorum
 
Feridun Ağabey, bu derdimi yayınlarsanız ismimi yayınlamayın. Ama eminim benim durumumda binlerce genç hanım arkadaşım vardır. Ben evde sabahtan akşama kadar evimin “ev işini” görüp akşama eşimizin istediği yemekleri hazırlayıp akşama kadar yol gözleyen bir anneyim. Ne var ki eşim akşam eve geldiğinde hep yorgun oluyor. İş yerinde çalışmaktan yorulmuş olarak neredeyse sofrada bile bir iki lokmayı zor yiyor. Sonra doğruca salonda koltuğa geçiyor. Bir bardak çayı içene kadar zor duruyor. “Ben bugün çok yorgunum” deyip dinlenmeye geçiyor. Oturup iki dakika konuşmaya vakit bulamıyorum. Ben akşama kadar bir Allah’ın kulu ile konuşmadan onun yolunu bekliyorum, o ise “ne yapayım ben keyfimden mi dinlenmek istiyorum, yorgunum diyorum sana!” diyor kestirip atıyor...
Apartmanlarda yaşanan komşuluklar kırsal kesimlerdeki gibi değil ama yine de bir kapı komşumuz var. Ancak o çalışan bir anne. Her zaman evde olmuyor. Şu apartman bana modern hapishane gibi oldu. Televizyon programlarından da bıktım. İnternetten sosyal paylaşım sitelerinden de tiksindim artık. Ben insan sesi istiyorum. Eşimle konuşmak istiyorum. Ama basit birkaç kelimeden öteye gitmeyen bir robot var evde. Sabah erkenden kalkıp işe giden, akşama kadar bir kere olsun telefondan nasılsın diye aramayan, akşam oldu mu da yemekten sonra köşesine çekilip “biraz dinlenip yatacağım” diyen bir adam. Ben bu adamla evli miyim, yoksa ben bu adamın evinde neyim anlamadım?
            Rumuz: “Sessiz Çile”-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.