"Bu yaşta hayata yenilmek ağırıma gidiyor"

A -
A +
Merhaba Feridun Ağabey, eşimle mahallede gelip geçerken alışveriş yaptığım manavda tanışmıştık. O karşı bakkalın çocuğuydu. Ben de bir bankada çalışıyordum. Birbirimize “peki” diyerek bir yuva kurduk. Birbirimize olan sevgimizden saygımızdan zerre bir şey eksilmedi. Çocuklar olana kadar evliliğimiz sorunsuz sıkıntısız gidiyordu. Bir kızım olduğunda dünyalar izim oldu. Ancak izin günü bitip de mesai başladığında benim için de çaresizlik başladı… Kızımın bakımı ve büyütülmesi konusu üzerime kaldı. Bir taraftan iş bir taraftan çocuk çözüm bulamadım. Annem geliyor iki gün, kaynanam geliyor iki gün derken çok bunaldım. Eşim “istersen anneliği seç” diyordu. Ama işimi sevdiğim için bırakamıyorum. Çocuğu bir bakıcıya bırakarak işe gitmeyi seçtim. Sabahtan akşama kadar ne babası ne de ben çocuğumuzu göremiyoruz desek yeridir. Bilmiyorum yanlış mı yapıyorum? Akşama ben çocuğu bakıcıdan alıp eve geliyorum, babası da akşam belli bir saat sonra geliyor. Ama yorgun argın gelen eşim bizimle ilgilenemiyor. Birlikte bir yemek yeme şansımız bile olmuyor. Çocuğumuzun ne gibi bir derdi sorunu var onu ikimiz de bilmiyoruz. Sabah kalkınca bakıcısına bırakıp evden ayrılıyoruz. Hesaplıyorum aldığım maaşın yarısını bakıcıya veriyorum. Yarısını kılık kıyafet ve kişisel bakımım için harcıyorum. Fazla da bir şey kalmıyor geriye. Korkum bu çocuk büyüdüğünde beni mi bakıcı olan kadıncağızı mı örnek alacak? Acaba eşimin dediği gibi çocuğumu büyütmek için anne olmaya mı yönelsem? Bir taraftan sosyal haklarım, emeklilik ve kariyer beklentilerim, bir taraftan annesiz büyümekte olan çocuğum içimde tarifsiz kilit… Bakıcımdan memnunum. Allah için gözüm arkamda kalmıyor. Ama yine de ne yapacağıma karar veremiyorum. Bu yaşta hayata yenilmek ise ağırıma gidiyor. Hayatı yönetebilmek ne kadar ciddi bir şeymiş. Anne olmanın önemini şimdi daha iyi anlıyorum. Anneme olan sevgim ve hürmetim şimdi çok daha şuurlu oldu...
          Rumuz: “Kırmızı Gül”-Balıkesir
 
 
Kamera kaydını nereden bulayım?
 
Konya’dan yazan “Yelda” rumuzlu okuyucumuz diyor ki: “Merhaba Feridun Ağabey, geçen haberlerde izlediniz mi bilmiyorum, bir kadına sokak ortasında birkaç kimse saldırmıştı. Kamera kayıtları ortaya çıkınca saldırı ispatlanmış oldu. Ben de kendim böyle bir darp olayına maruz kaldım. Balkona çamaşır asma konusundan birbirimize biraz sert konuştuğumuz komşum ile bir akşamüstü sokakta karşılaştık. Bana hakaret ederek beni tahrik etti. Benden güçlü olması sebebiyle sustum. Bu defa da çekindiğimi anlayıp üzerime yürüdü. Kolumu kaldırdığımda çantamı ve cep telefonumu yere fırlattı. Biraz daha ileri gidip bana da saldıracaktı ama Allahtan balkondan kızımın bağırmasıyla beni bırakıp gitti… Bu kimse hakkında karakola gidip şikâyetçi olduğumda sonuç alabilmem için tanık göstermem gerektiğini söylüyorlar. Kimse bana tanık olmuyor.
Mahalle arasında ben nereden bulayım kamera kaydını da kendimi ispat edeceğim? Annem diyor “şirrete bulaşma” eşim diyor “bir daha olduğunda ben konuşurum...” Beni teselli ediyorlar. Tamam iş büyümesin istiyorlar ama ben o kadının bana yaptığı bu terbiyesizliği içime sindiremiyorum. Bana bir akıl verir misiniz, ne yapayım?”
Değerli okuyucumuz, şahit bulsanız, darp raporunuz filan var ise elbette bir sonuç almanız mümkün olabilir ama bu konularla ilgili anlık ve öfkeyle karar vermek yerine sakin ve mantıklı düşünerek karar vermek daha akılcı yoldur. Eşinizin söylediğine göre hareket ederseniz, daha birlik bütünlük içerisinde hareket etmiş olursunuz.
 
 
Turizmcileri Köroğlu Dağlarına bekliyorlar
 
20 Mayıs günü hoyrat sanayileşmenin kirletemediği, her şeyin doğal olduğu Köroğlu Dağlarını bir kere daha dolaştık. Geyikler, ayılar, tilkiler, kirpiler, keçiler, koyunlar, köstebeklerle dolu tertemiz ormanlarda sessizce yürüdük. Buraların suyu, havası, toprağı hâlâ en saf hâlini muhafaza ediyor.
Bine yakın doğasever vatandaşımızla Köroğlu Dağları’nın 2500 metrelik zirvesine çıktık. Mayıs ayında olmamıza rağmen her yan karla kaplıydı. Toprak yeni uyanıyordu. Çiğdemler güler yüzle bizlere bakıyordu. Çevrecilikten geçinenler, çevre üzerine her gün ahkâm kesenler, medya mensupları, kanaat önderleri, ekâbirler, bilim insanları gezide, etkinlikte yoktular.  
Yayla ve kış turizmine yatırım yapmak isteyen girişimciler Köroğlu Dağları'nın mükemmel doğasını mutlaka görmelidir. Tabiatı bozmadan, dengeyi tarumar etmeden bu ülke için katma değer oluşturacak zenginleri, yatırım fonlarını buralara davet ediyoruz.
Yürüyüş yapmak için uzak diyarlardaki ülkelere kadar giden beyaz Türklerin para saçmak için bahane arayan kitleleri Bolu’nun Köroğlu Dağları'nı neden görmezden geldiklerini bir türlü aklım almıyor.
Tarıma, hayvancılığa, balıkçılığa, arıcılığa, turizme son derece uygun olan mükemmel dağ ve yaylalarımızın boş boş durması bizleri çok üzmektedir...
        A. Özdemir-Bolu
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.