Tilki kurnazlığı yaptı; ama bir hesabı yapamadı!

A -
A +
Siz ne kadar kurnazsınız? Yılların tecrübesiyle altını çizerek demek istiyorum ki: “İnsanlar bir işi yaparken elbette hesap etmeli. Ama bunu 'tilki hesabı' gibi hesap etmemeli. Çünkü hesaplar her zaman tutmaz.”  Bilirsiniz insanlar genelde mal mülk yani tapu düşkünüdür.
Yunus Emre’nin “Mal sahibi mülk sahibi/Hani bunun ilk sahibi?/Mal da yalan mülk de yalan/Var biraz da sen oyalan” diye asırlar öncesinden seslenmesine rağmen bugün de insanlar tapu için birbirine küser kızar bağırır çağırır hatta canına kıyar... Günümüzde de insanlar tapu peşindedir. 
“Bir evim olsun da, şu kiracılıktan kurtulayım.” “İşyerim olsun da kiradan kurtulurum.” Kendisinin bu dünyada zaten kiracı olduğunu unutur. Kontratı dolduğunda da her şeyi yüzüstü bırakır gider. 
“En zeki hayvan tilkidir” deriz. Günlerce aç gezer tilki. İşte bir fırsatını bulup bir kümese girecek de tavuk yiyip karnını doyuracak, bütün zekiliği bu kadar. Öte yandan hepimizin aptal olarak değerlendirdiği hindi denen o görünürdeki sünepe hayvanın yemi ise önüne kadar getirilir.
İnsanlar arasında tombalacıların, yankesicilerin, hırsızların gözüaçık kimseler olduğunu zannederiz. Oysa açıkgöz olduğunu zannettiğimiz bu insanlar hep aç gezmektedir. Açıkgöz olanların varlıklı olması gerekmez mi?
İnsanlar bazı hesaplarını tilki hesabı gibi kurnazca yaparsa, aşağıda şahidi olduğum olaylarla karşılaşabilirler. 
Çok sevdiğim, oldukça da varlıklı bir dostum vardı. Bunun da yirmi yaşında yeni evlenmiş bir oğlu vardı. Bu arkadaşım bir gün yanıma geldi ve dedi ki: 
-Ben ölürsem oğlum maddi varlığım yüzünden büyük miktarda veraset intikal vergisi öder. Bunun için ben sağlığımda değişik yollardan bu malları oğluma intikal ettireceğim. 
Karşı önerilerimizi dikkate almayan dostum, kendi düşündüğünü belli zaman içerisinde gerçekleştirdi. Ama hesap etmediği bir şey vardı. 
Bir sene sonra, bütün servetini kendisine bıraktığı oğlu vefat etti. Kurtaramadılar. Gelini ile uyum sağlayamayan dostumun kendisi ahir ömründe çok zor durumlara düştü. Hesabını yanlış yaptığını defalarca belirtti. Veraset ve intikal vergisinden kurtuluş hesabı tutmuştu; ama bazı hesapları tutmamıştı!..
         Yaşar Gönenç-İstanbul
 
 
Bu nasıl bir huy anlamak mümkün değil
 
Çok ama çok yakın akrabam, bir gün memleketten misafirimiz oldu. Bir gece de yatıya kaldılar. Ertesi gün kahvaltı sonrası veda ederken bu akrabam kanepenin hemen yanı başında bulunan sehpanın üzerindeki ev telefonunun ahizesini kaldırıp kulağına götürdü. Birazcık dinleyip tekrar telefonu kapatıp bizlere teşekkür ederek ayrıldı. Doğrusu o telefona niye öyle baktığını anlamamıştım... Neden sonra öğrendim ki telefon eğer borcundan dolayı kesilmiş ise telefon idaresinden böyle telefonunuz borcundan dolayı aramalara kapalıdır gibi bir mesaj geliyormuş. Bu misafirim de telefonumun borcu olup olmadığını merak ediyormuş. Borcu varsa ödemek için mi? Hayır, bizim ekonomik durumumuzu merak ettiği için. Ben onu evimde ağırlıyorum, o benim borcum olup olmadığını bu şekilde kontrol ediyor. Bu nasıl bir dünya anlayan var mı? Akrabasının açığını yakalamak istemek nasıl bir duygu ya?..
         Rumuz: “Çiğ Süt”-Yozgat
 
 
Öğretmenler de sınavdan geçirilsin
 
Türkçeyi bilmeyen, yazamayan, okuyamayan, okuduğunu idrak edemeyen, imla kurallarına özen göstermeyen milyonlarca insanımız var...
Bu mesele bizi devamlı aşağı çekiyor.
Üniversite diploması olanlarımız dahi dilin en temel 30 kuralından bihaber...
Yüksek lisans, doktora tezlerinde bile akıl almaz yazım, anlatım kusurları var.
Çalakalem, uydur kaydır metinlerle iş yapmaya çalışıyoruz...
Çare?
Acilen 900 bin öğretmen ve 150 bin akademisyen Türkçe sınavından geçirilmelidir...
Eğitimciler düzelmeden işler düzelmez...
Dilini tam bilmeyen insan bilim ve bilgi üretemez...
         Bir öğretmen-Bolu
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.