“İçinden bir ıslak mendil alabilene aşk olsun”

A -
A +
 
Feridun Ağabey, ben 32 yaşında bir ev hanımıyım. Evin alışverişini marketlerden ben yapıyorum. Gördüğüm bir konuyu burada sizlerin dikkatine sunmak istiyorum... Özellikle alışveriş merkezlerindeki kimi firmaların müşteriye yönelik toplu satış sistemine dikkat çekmek istiyorum. Birkaç örnek vermem gerekecek. Eskiden sakızları tek tek alabilirken şimdi beşli onlu ambalajlarda satmaya başladılar. Gofret ve çikolataları da öyle… Yine eskiden çiftli tuvalet kâğıdı ve havlu mendil bulurken şimdi 12’li, 18’li 24’lü ambalajlarda satmaya başladılar. Kutuyu kesip içinden alma şansınız yok. Alınca toptan almak zorunda kalıyorsunuz. Müşteri buna zorlanmakta ve alınan ürün ister istemez israf edilerek tüketilmektedir. O firma bir bakıma pazarlama taktiğiyle çok satma formülünü bulmuştur ama öte yanda millî kâğıt israfı yaşanmaktadır. Benzer hilelerin çoğu ıslak mendillerde bir farklı şekilde sürdürüldüğünü de belirtmeliyim. Açın bakın nice kaliteli marka firmaların ıslak mendil kutularına. Bir kat mendil almaya çalışın elinize iki üç hatta beş kat ıslak mendil birden gelmektedir. Siz ne kadar dikkat ederseniz edin bu konuda başarı şansınız yok denecek kadar azdır. Böylece bir ıslak mendil çekip alırken diğerlerini kutudan çıkartmakta ve ister istemez ya atmakta ya sağa sola ihtiyaç olsun olmasın kullanmaktasınız. Böylece kutudaki ıslak mendil çabuk tükenmekte ve firma çok kazanç elde etmektedir. Ama her ikisinde de ekonomik israf söz konusudur. Önce firmalar eğer samimi iseler kendilerinin, değilse art niyetliler için devletin kurumlarının ve tüketici derneklerinin bu konulara kafa yormasını istiyorum...
          Ayla Erdal-İstanbul
 
 
Bir hayat bu yaşıyoruz
 
"Bir hayat bu yaşıyoruz. Bir yol belki yürüyoruz. Kurduğumuz bir hayal belki, mutluluğu arıyoruz. Kırıyor kırılıyoruz. Yaşamayı düşlediklerimizden çok uzak, bir hayat bu yaşıyoruz. Yaramız yarasına denk gelenleri görünce çöküyoruz bir köşeye. O zaman huzuru buluyoruz. Gitmekle kalmak arası bir yol bu yürümüyor ama hep ilerliyoruz. Bir hayat bu olduğu gibi yaşıyoruz...”
          Büşra Şiraz-İstanbul
 
 
Rabbim kimseyi kimsesiz bırakmasın
 
Feridun Ağabey çok üzgünüm inanın… Üzüntümü tarif etmem imkânsız… Hani insanın derdi olması üzücü bir durumdur… Ama eğer derdini söyleyebiliyor ve derdine çözüm bulabiliyorsa o dert esasında dert değil çözüme kavuşturulmuş bir sorun sayılır. Ondan daha üzücü durum derdinin dermanına çözüm üretememektir. Ama bu da bir dereceye kadardır… Çünkü hayat devam ettiği sürece derdinin dermanını bulma ve çözüm üretme imkânı ihtimal dâhilindedir. Ben size ondan daha üzücü olanı söyleyeyim. Derdini söyleyememek, derdini dile getirememektir. İnsanı bu yakıp kavurur içten içe… Asıl dert, derdini kimseye diyememektir… Şöyle avazı çıktığı kadar bağırıp imdat diyesi gelir ama sesi dahi çıkamaz… Mecburiyetleri vardır… Çaresizlikleri vardır… Sorumlulukları vardır… İşte o zaman yapacağı tek şey “hasbünallahi ve ni'mel vekil” demek… Allaha sığınmak ve işlerini ona havale etmek… Bir mübarek zattan dinlemiştim. Şöyle dua ederdi: 'Her bir kesin var bir kesi, ben bîkesin yok kimsesi. Ben bîkesin sen ol kesi, ey kimsesizler kimsesi...' Rabbim kimseyi kimsesiz bırakmasın Feridun Ağabey…”
          "İsimsiz"-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.