Önceden hayvancılık vardı şimdi villacılık var!..

A -
A +
Feridun Ağabey, Anzer yaylaları, Kemer Dağı gibi yerler dışında mesela Madur Dağı'nda bulunan bazı çiçekler ve küçük hayvancılık göz göre göre bitme noktasına geldi. Maalesef yöresel yöneticiler bu olumsuz duruma seçim ve oy uğruna göz yumuyorlar… Bir an önce yaylaların doğal hayatı korunsun, aksi gelişmelere dur denilsin… Yaylacılık dünyanın her yerinde hayvancılık için kullanılır. Ama bizim yaylalarda evler villalar pıtrak gibi bitmeye başladı. Hayvancılık ise göz göre göre terk ediliyor, unutuluyor. Bir kısım araziler ise devlet tarafından hayvancılık adına kullanılması için ayrılmışken köylülere ucundan kıyısından tahsis ediliyor. Bu duyumlar ne kadar doğru? Ama şu bir gerçek ki yaylalarda villalar çoğalmaya başladı… Herkes ev yapıyor yaylada tatil yapıyor… Meralarda eskiden binlerce küçükbaş büyükbaş hayvan yayılırken bugün gidin bakın yaylalara yüz hayvandan oluşan sürü bulmak zor… Devletimizden rica ediyoruz. Yaylaları yeniden gözetim altına alsınlar.  Buralara başka maksatla ev villa yapanlara izin vermesinler. Yaylaları ucundan kıyısından parselleyip büyük paralarla sağa sola satanlara dur desinler Devletimiz köyümüze köylümüze ve yaylalarımıza sahip çıkarsa hayvancılık konusunda sıkıntı kalmaz Devletimizden bu konuda ciddi ilgi bekliyoruz…             Hayvancılık yapan bir köylü-Trabzon     Bu öğretim sisteminden kurtarın çocuklarımızı   Feridun Ağabey, eğitim ve öğretim diyerek çocuklarımızı sabahın erken saatinde evlerden alıp kışın gece vaktinde yazın havalar pırıl pırıl iken odalara doluşturuyoruz. Oysa çocuklar imkânları olduğu kadar sporla güne başlasa, parkta bahçede enerji depolasa ve sonra derse başlasa daha sağlıklı olmaz mı? Biliyoruz ki iyi beslenmeyen çocukların derslere kafası nasıl çalışacak? Biliyoruz ki çoğu çocuk sabahleyin kahvaltı etmeden evden çıkıyor. Ortalama bir tost ile bir çay içerek kahvaltı yapmış oluyorlar. Kaldı ki çoğu bir kuru poğaça ile geçiştiriyor. Bu çocukların protein alması, vitamin alması sağlıklı beslenmesi de eğitim kadar önemli değil mi? Ama burada Millî Eğitimde müfredatı kimler yapıyor bilemiyoruz. Onların hiç mi çocukları yok, hiç mi yeğenleri yok hiç mi torunları yok? Onların sabah erkenden kalkıp servislere doluşturulup okul adı altındaki kapalı binalara doluşmalarına hiç mi vicdanları sızlamıyor? Niçin hayat bilgisini parkta bahçede dışarıda, tarih dersini bir müzede canlı olarak görerek yaşamış olarak değerlendirmiyoruz da hemen bütün dersler kupkuru sıralarda sabahtan akşama kadar bir anlatan öğretmen onu dinleyen öğrenciler olarak geçiyor? Bu çağda hâlâ bu mu eğitim? Yolda trafiğin akışı, evde eşyaların yerleşişi, insanların birbirini dinleyerek konuşması bir hayat kompozisyonu değil midir? Bugün liseyi bitiren hatta üniversite mezunu kimselere sorun “kompozisyon nedir” diye, giriş gelişme sonuç bölümlerinden oluşan yazıdır der… Oysa kompozisyon düzendir, intizamdır. Düzenleyebilmektir. Bu eğitim değil öğretim düzeninden kurtarın çocuklarımızı ne olur?            Bir öğrenci velisi-İstanbul     Nuruosmaniye Camii eşiğinde İslami harfler ayaklar altındaÖnceden hayvancılık vardı şimdi villacılık var!..   “Feridun Ağabey, sizin aracılığınızla Müftülüğümüze ve Diyanet İşleri Başkanlığımıza bir istekte bulunacağım. Size gönderdiğim resmin bulunduğu yer İstanbul Nuruosmaniye Camii... Yapılan hatırlatmada dil farkı da düşünülmek amacıyla hem Türkçe hem Arapça “Ayakkabı ile basmayınız” yazıyor. Bu kadar hassasiyet düşünen arkadaşlar ayaklar altına gelen bu yazıları yüce kitabımız Kur'ân-ı kerimin harfleriyle yazmama hassasiyetini nedense düşünemiyorlar? Bu levhayı yere değil de karşıya asmak çok mu imkânsızdı? Bişr-i Hafi Hazretleri kâğıtta Allah yazıyor diyerek çamurdan alıp duvara astığı için kurtulmadı mı? Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi misafir bulunduğu evde Kur’ân-ı kerim var iken yatıp uyumayı edepsizlik saydığı için sabaha kadar onu okumadı mı? Bu saygı bizim hem kültürümüzde hem inancımızda bize özel bir anlayış değil mi? Nerede ecdadımıza benzemek? Bu duygularla yüreğimi sızlatan ve örfümüze göre bu son derece yanlış olan uygulamanın kaldırılmasını bir Müslüman olarak istirham ediyorum... Kelimenin tam anlamıyla hayretler içinde kaldım... Bu hata nasıl yapılır? Sizlerin de dikkatinden kaçmış olduğunu ve ivedilikle bu hatanın tashih edileceğini umuyorum inşallah...”           Ömer Çetin Engin-Gazeteci/İlahiyatçı Yazar
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.