Ödüllendirilmemiz gerekirken cezalandırılıyoruz

A -
A +
Feridun Ağabey merhaba... Bu köşede 15 Temmuz 2019 tarihinde  "Çalışmayan annenin suçu ne?" başlıklı bir yazı yayınladınız. Bu okur sorusu, ben ve benim gibi doğumdan önce sigorta başlangıcı olamadığından “DOĞUM BORÇLANMASI” hakkından mahrum edilenleri aklıma getirdi. Sigortalı bir işte çalıştıktan sonra doğum yapan kadınlar söz konusu haktan yararlandı ve emekli olabildiler. Biz doğum sonrası yani binbir güçlükle çocuğuna bakıp büyüttükten sonra zorunluluktan işe başlayıp sigortalı çalışma hayatına katılmış kadınlar bu hakkın dışında kaldı. Aramızda ne fark var? Çocuklarını kimseye muhtaç etmeden bakan bizlerin ödüllendirilmesi gerekirken cezalandırılmasını kim nasıl açıklayabilir? Sesimizi bir de buradan duyuracağınızı umuyor çalışmalarınızda başarılar diliyorum.             Cemile Torun     Akıllı telefonum kaşla göz arasında gitti   Feridun Ağabey, geçtiğimiz hafta aceleci bir şoförün açtığı kapıdan bir genç kızımız, durağa geldiğini zannedip aşağıya uçtu ve hayatını kaybetti. Ben de iki hafta kadar önce metrobüsten inecekken yolcular arasında son inen durumundaydım. Kalabalığı yara yara inilmiyor ki. Ben inecekken aceleci şoför kapıyı kapatıp hareket etmek istedi. Bu arada elimdeki telefonum kapının bana çarpmasıyla düştü. Telefon içeride kaldı, ben dışarıda kaldım. Telaşla kapıya yöneldim, sonra şoföre el ederek bağırdım, koştum ama hiç umurunda olmadı… Ardından gelen metrobüse bindim yetişeyim, sorayım filan derken iki dakikada kaş ile göz arasında telefonum gitti. Şirket hattından telefonu aradım ki belki bir insan evladı sahip çıkar diye. Nerde? Çaldı ama reddedildi. Çocukların doğum günü hediyesi diye aldığı beş altı bin liralık telefondu. Gitti… Hangi birine yanayım. Bize akıllı diye sattıkları telefonun kendinden bile haberi olmadığına mı? Şoförlerin yolculara karşı vurdumduymazlığına mı? İnsanların kimseye yardımcı olmamasına mı? Ve en terbiyesizi başkasının malına karşı adına ne derseniz deyin bu derece aç olunmasına göz dikilmesine mi?            Çatalca’dan bir vatandaş     Üzüntüden simidim boğazıma durdu   Üsküdar sahilinde bir çay simit alıp bir bank üzerine oturdum. Hem midemi bastıracaktım hem denize bakarak biraz dinlenecektim. Yanı başımdaki bankta bir genç telefonla konuşuyordu. Karşıdakinin ne cevap verdiğini bilmiyordum ama gencin konuşmaları şöyleydi: -Kanka senin kredi kartın var mı? -İyi güzel, limitin var mı? -Şey ya, bir ürün alacağım da benim kartta limit kalmadı. Senin karttan alsam ben sana taksit taksit öderim. -Yok kankam bu kaçırılmayacak bir fırsat ürünü ya… İnan ki ben sana hiç aksatmadan öderim… Gencin arkadaşı ne cevap verdi bilemiyorum ama kendi kredi kartını alışveriş ile doldurmuş, şimdi arkadaşının kartından kullanacak kadar almaya harcamaya ayarlı bir gençlik… Tüketim toplumu dedikleri böyle bir şey olsa gerek… Simidim bile boğazıma durdu inanın üzüntüden… Bizi ne hâle getirdiler?               Seyfettin Özerdem-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.