Ne olacak bu gençlerin hâli, ne olacak bu evlilikler?

A -
A +
Geçtiğimiz sene Florya’da Belediye Tesisleri'nde yan masamızda oturan bir ailenin konuşmalarıydı. Recep İvedik tipinde bir genç kendinden başka herkesi suçluyor, artık kimseye güvenmediğini söylüyordu. Uyuşturucuya başladığını söylüyordu. Asıyor kesiyordu. Yanında karısı bir deri bir kemiz kalmış kızcağız sinmiş şekilde oturuyordu. Oğlanın ana babası olduğu anlaşılan ebeveynin ise sesi çıkmıyordu. Oğlan “bıktım artık, bunaldım. Bir gün birini öldürürsem şaşmayın!” diye söylenerek sigara içmeye gittiğinde karısı derdini anlatmaya çalıştı kaynanasına kaynatasına...
Hiçbir iş yapmayan, hiçbir işe gitmeyen sorumluluk almayan bunalıma girmiş bir kimseydi kocası. Kadıncağız bir iş yerinde asgari ücretle çalışıyor kazandığıyla eve bakmaya çalışıyordu. Biraz geç kalsa evde üzerine gidip “nerede kaldın sen!” diye hesap soruyormuş. Çok korkuyormuş kızcağız. “Geçen gün getirdim 400 lira para verdim. Eve bir şeyler al diye, bir de dondurma al” dedim, “canım çok istedi” diye. “Akşam geç saatte geldi. Ne dondurma ne bir şey almış. O kadar parayı da harcamış nereye harcadı ise. Ne yapacağım ben böyle anne?..” diyordu. Ne enteresan ki ne anadan ne babadan ağzını açıp da bir kelime eden olmadı. Çaresizlik mi? Korkaklık mı? Vurdumduymazlık mı bilemiyorum?
Şimdi soruyorum, bu kızcağızın gidecek yeri olsa durur mu? Ya da gitmese bile bu ailede bu kadın ne yapacak? Bu ana baba bu oğlana nasıl çözüm bulacak? Bu oğlan ne şekilde rehabilite edilecek? Edilebilecek mi? Aradan geçmiş bir sene… Bu bir senede bu aile kim bilir ne oldu bilemem? Ama bildiğim bir şey varsa bu şekilde birçok aile her biri örtük tencere gibi kendi içinde dert kaynatır hâlde. Buna hukuk ne yapsın, kanun ne yapsın, polis ne yapsın? Sorunlu bir insan, tedavi olması gerek ama nerede ve nasıl? Olmayacaksa bu sorunlu adamın kahrını bu elin kızı niçin çekiyor? Bu nasıl vicdansızlık? Bu kaçıncı aile? Var mı ilgilenen? Ne bileyim üzüntümden size yazayım dedim… Ne olacak bu gençlerin hâli, ne olacak bu evlilikler? Ne olacak bu sorunlu yuvalar?..
               Şadiye K.-İstanbul
 
 
Yeni eğitim modeli ve çağ dışı öğretmenler
 
Eğitimde son on beş yılda eğitim ve öğretimde öğrencinin eski eğitim-öğretim modeline ilgi duymaması nedeni ile okullar, eğitimi daha ilginç ve cazip hâle getirme arayışı içine girdiler. Bu arayış birçok saçmalığı da eğitim modeli gibi gündeme getirdi. Oyunla eğitim anaokullarında ve ilkokullarda başarı getirebilecek model olabilir. Saçma olan bunun ortaokul ve liselere de uygulanması. Öğrencilere şirin görüneceğiz diye eğitimi unutup işin gırgıra şamataya dönüştürülmesi. Şu anda okullarda yapılan bu. Sınıfta ders anlatmaktansa sinema seyretmek, piknik yapmak, AVM’lere gitmek öğretmenlerin de hoşuna gidiyor...
Okullarda dersi kaynatmanın diğer bir yolu da kutlamalar. Ders saatinde yapılan öğrenci ve öğretmenlerin doğum günü hatta öğretmenlerin evlilik yıl dönümü kutlamaları. Okullar lokanta, kafeterya, lunapark gibi. Bu durumu eleştiren, bu durumlardan rahatsız olan öğretmen ve idareciler; anlayışsız, çağ dışı, hatta deyim yerindeyse “uyuz” olarak yaftalanıyor. Öğrenciye şirin görünüp kendini sevdirmek adına atılmadık takla, yapılmadık şirinlik kalmıyor. Bu tür davranışların çok sık tekrarlanması öğrencinin okula bakış açısını da değiştiriyor. Okulu artık bir eğitim alanı olarak değil de eğlenme merkezi olarak görmesine sebep oluyor.
Sayın Millî Eğitim Bakanı öğretmen olgusuna sık sık vurgu yapmakta yerden göğe kadar haklı. Eğitimde her şey iyi ve kaliteli öğretmenle başlıyor ve bitiyor. Öğrenciyi akıllandırmanın yolunun "akıllı tahta" değil "akıllı öğretmen" olduğunun su götürmez bir gerçek olduğunu nihayet kavradık...
             Hayrettin Hatunoğlu
 
 
Tohumlar hibrit, insanlar barut ile kibrit oldu!
 
Yediklerimiz sahte, içtiklerimiz sahte diye bize anlatıp duruyorlar. Sanki biz sahteleşmedik. İnsanlık da sahte değil mi Ağabey? İçtiğimiz meyve suyu sahte de verdiğimiz söz sahte değil mi? Aldığımız karpuz kabak aşılı da kurduğumuz dostluk mertlik mi aşılı, namertlik mi? Yiyecek içeceklerimiz paketlere girdi de, komşuluklarımız nereye gitti? Onlar hepten kaybolup gitmedi mi? Şimdi seven sahte, öven sahte… Alkış sahte, kalkış sahte… Vefa denilen semt Fatih’te idi şimdi şehirler bile sahte… Eskilerde varmış ne varsa… Seven gerçekten severmiş… Sevdiği kızı öldürmek değil onun uğruna ölmek varmış… Namus bilmek böyle bir onurmuş. Arkadaşının namusuna yan gözle bakmak alçaklık, dostuna sahip çıkmamak namertlikmiş… Domates tohumları hibrit oldu, insanlar barut kibrit oldu… Şeker yerine veriyorlar toz, insanlık oldu yapboz… Bir zamanlar delikanlılığın kitabını yazardık, şimdi eli kanlı insanlara döndük… Eskileri dinleyip eskileri özlüyorum… Bugünde yaşasam da dünü özlüyorum…
           Cavit Serabil-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.