“Çocuğunuza hayatınızda yer açmadan olmaz!”

A -
A +
"Feridun Ağabey, biz çocuklarımızın çok iyi yetişmesi için gayret ediyoruz. Yemeyip yediriyoruz giymeyip giydiriyoruz dedikleri gibi her şeyin en iyisini o yaşasın o alsın o olsun istiyoruz. Sürekli peşindeyiz. Aman oğlum yanlış yerlere gitme, aman oğlum bizden habersiz kimseyle görüşme, aman oğlum gelme saatini unutma… Aman derslerini aksatma, ödevlerini yaptın mı? Bir sorunun varsa çekinme bize söyle… Daha neler neler… Ama öyle bir şey görüyorum ki oğlumuz her geçen gün içine kapanık, her geçen gün ezik her geçen gün derslerinde başarısız. Bunun sebebini kendisine sorduğumuzda bir şey söylemiyor. 'Ben iyiyim' diyor. Odasına kapanıyor kendi dünyasına gömülüyor. Ne yapacağımı şaşırdım” diyen İstanbul’dan Elif E. İsimli okuyucumuza, öncelikle bu konuda arayışa girdiğiniz için tebrik ediyoruz. Anneler babalar çocuklarına elbette örnek olmak elbette yol yordam göstermek için canla başla çalışırlar. Ancak annenin de babanın da gözden kaçırdığı bir nokta vardır. O da çocuğun büyümesiyle orantılı olarak onun “birey” olmasına imkân vermek… İşte biz anne babaların kaçırdığı nokta burası… Çocuğumuzun iyiliği için elbette ama bu müdahaleler bir yere kadar olmak durumunda… Bir örnek vermek gerekirse çocuğunuz bir yaşına geldiğinde yürümeye başlarken heyecanlanırız… Bir zaman sonra minik ellerinden tutup yürümesine yardımcı oluruz… Bir zaman sonra… Elinden tutturmaz çocuk farkında mısınız? Çünkü kendi payına yürümenin farkındalığı vardır… İşte siz aynı çocuğu on yaşında da elinden tutup yürütmeye kalksanız ne olur? Komik ötesi bir durum olur. İşte aynı konuda “şu iyi gelir bunu ye!" “Aman yolda kendine dikkat et” “Aman terli iken su içme”, “Aman ödevlerini aksatma” vb. müdahalelerin hepsi aslında orantısız olduğunda kocaman çocuğun elinden tutma ısrarına benzer… Oysa siz anne baba olarak on yaşındaki çocuk kadar hızlı koşabilir misiniz? Ama elinden tutma ısrarınız onun hızını kesecek ve “uff!” bıkkınlığı oluşturacaktır. Çocuk on yaşına gelene kadar sizin hangi konularda hassas hangi konularda ısrarcı hangi konularda umursamaz veya hangi konularda bir şey bilmez hepsini bilmektedir. Ve sizin baskıcı yaklaşımınızı görmesine rağmen size kendini anlatamayınca susmak ve içine kapanmak durumunda olacaktır. Bu anlatımımız çocuğunuza hiç karışmayın bırakın ne yaparsa yapsın demek asla değildir. Bizim önerimiz sadece onun size ihtiyacı olduğu kadar ona destek olmaktır. Ve hayatınızda ona da yer açmaktır. Onun varlığını sizin gölgelememenizdir… Eğer onu bu şekilde baskılarsanız sizin gölgenizde kaybolan çocuğunuzu arar durursunuz. F.A.
 
 
Aile büyüğünüz varsa derdinizi saklamayın
 
"Feridun Ağabey, ben Almanya’da yaşayan gurbetçi bir ailenin ikinci çocuğuyum. Evleneli iki sene oldu. İlk yıllar fark etmedim ama sonradan yavaş yavaş eşimin eve gelme saatleri değişti. Sonra evle ilgisi azaldı… Ve sonunda da bizimle ilgisi olmayan duygusuz ruhsuz, içine kapanık öfkeli stres topu bir adam oldu çıktı… Bir de öğrendik ki kim alıştırdıysa kumara alışmış… Bu kumar illeti birçok aileyi bitirdi. Ben de ailemi kurtarmak istiyorum. Bu konuda ne yapmamız lazım. Bize bir yardımcı olur musunuz bir fikir verebilir misiniz? Şimdiden çok teşekkür ederim” diyen rumuz “Keskin” isimli okuyucumuza:
Hiçbir sorunu olmayan insan kumar bağımlısı olmaz. Kumar oynamaya giden kimsenin genelde değişik sebeplerden sıkıntısı vardır. Bu sıkıntı özel olur, ticari olur, ailevi olur, kendisinde fizyolojik sorun olabilir. Kumara daha çok beyler alışmakla birlikte kumarın acı sonuçları daha çok kadınlara yansımaktadır. Evinde, işinde vb. sorun yaşayan erkekler, sorununa çözüm bulamadığına ve bulamayacağına inandığı andan itibaren eğer bireysel olarak kendini yönetebilecek bilgi ve birikimi de yoksa eğer profesyonel yardım almayı da düşünmemişse kaçış olarak kendini dışarı atar.
“Dışarı” denilen ortam, içki ve kumar gibi alışkanlıklara davetiye çıkartan mekânlarla doludur. Bu mekânlara takılan kimseler ne acıdır ki buraların müdavimlerinin hâlden anlayan(!), babacan(!) görünümlerine kapılır. İlgiye muhtaç olan beden ve ruh hâlleri buradaki çakırkeyif yaklaşımdan medet umar. Dolayısıyla orada edindiği dostluğun ve ahbaplığın gereği olan o mekânın alışkanlıklarına başlamış olur. Bu tartışmaya ışık tutacak olursak bu tartışmada kimin hatalı olup olmadığı önemli değildir. Çünkü sonu erkeğin evden gitmesine sebep olmuş bir tartışmadır. Bu konuya aile büyükleriniz varsa onlarla konuşmanız iyi olur. Derdini söylemeyen derman bulamaz. Aile büyüğü olarak yardım alabileceğiniz kimse yoksa bir profesyonel yardım almayı sakın ihmal etmeyin...
         Uzm. Psikolog Erdinç Üstündağ-Almanya
 
 
"Huzur Veren Gazete"nin okuyucusu olarak...
 
Eskiden de yalan vardı ama şimdiki kadar göz göre göre, insanın yüzüne baka baka yalan söylemek yoktu… Eskiden de çalma çırpma hırsızlık vardı ama şimdiki kadar cep telefonunu arayıp kişisel verilerini alarak, ATM’lere kopya cihaz yerleştirerek ne bileyim sosyal medya üzerinden algı yaparak, insanları kandırıp hesaplarını boşaltmak yoktu… Eskiden de hemşehricilik, particilik, takım tutma vs. vardı ama bu derece kendisi gibi olmayanı görünce düşman görmüş gibi olmak, nefret etmek vs. yoktu… Arkadaş neyimizi paylaşamıyoruz? Hepimiz geldik şu dünyaya iyi kötü yaşayıp gideceğiz işte. Baki kalan insanlık değil mi? Feridun Ağabey, sizin aracılığınızla tüm okuyuculara sesleniyorum. Yıllar önce bu gazetenin bir sloganı vardı: “Huzur Veren Gazete” idi… Ben de diyorum ki bu gazetenin okuyucuları olarak şimdi bizler de önce ailesine sonra çevresine “huzur veren” insanlar olmaya çalışalım. Çevremize örnek olalım. Saygılarımla...
           Ömer Ş. Ceylan-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.