27 Mayıs: İlk günah!..

A -
A +
Bugün 27 Mayıs... Cumhuriyetin demokratik döneminde demokrasiye karşı işlenen "ilk günah"ın, 27 Mayıs 1960 darbesinin veya daha doğru bir adlandırmayla demokrasiye karşı "ilk isyan"ın 62. yıl dönümü. Her 27 Mayıs’ta bu elim ve vahim olayı anmak, darbeyi ve darbecileri lanetlemek her demokrattan beklenen bir görev. Ancak bu yetmez, 27 Mayıs’ın arkasında yatan felsefeyi teşhir etmek ve Türkiye’ye maliyetlerinin bir bilançosunu çıkarmak da demokrasimizi korumak ve kollamak için şart.
Türkiye 1923’te dar anlamda, yani ülkenin siyasi yönetimini üstlenme ve yürütme hakkının bir ailede kişiden kişiye geçmesinden vazgeçilmesi anlamında cumhuriyeti kurdu. ABD ile karşılaştırmak bu cumhuriyetin niteliklerini daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir. ABD de geniş anlamda, yani vatandaşların -en azından beyaz erkeklerin- siyasi yönetimin belirlenmesi ve denetlenmesinde eşit olduğu bir cumhuriyet olarak kuruldu. Amerikan kurucu babaları sistemlerini seçimli cumhuriyet olarak adlandırmayı tercih etti. Bu bir anlamda demokrasiyle aynı anlama gelmekteydi ve cumhuriyet kelimesinin tam karşılığını vermekteydi. Türkiye’deki cumhuriyet seçimsiz bir cumhuriyetti; yani vatandaşların seçme, seçilme ve yöneticileri denetleme hakkına sahip olmadığı bir rejimdi. Nitekim ülkede tek parti vardı ve demokratik seçimler hiç yapılmadı. 1950’de ilk çok partili demokratik seçimler gerçekleşti ve tek parti rejimi demokratik yollarla alaşağı edildi. Böylece cumhuriyetin gerçek anlamda kurulma süreci de tamamlandı.
Türkiye yirmi yıldan fazla bir süre boyunca tek partinin boyunduruğu altında kalmıştı. Bu parti tüm demokratik teşebbüsleri çeşitli yollarla bastırdı. Mübadeleleri din esasına göre yapmasına rağmen fiiliyatta Türklüğü öne çıkaran bir politika izledi. Nitekim 1924’te Kürtçe eğitim veren okullar kapatıldı ve 1925’te çıkarılan bir kanunla Kürtçe toplumsal hayattan dışlandı. Bu Kürt probleminin en önemli sebeplerindendir. Tek parti cumhuriyetine çok partili hayattan ve demokrasiden uzak olduğu eleştirileri yapıldığı zaman verilen rejimin niyetinin halkı eğitmek ve demokrasiye hazırlamak olduğu yolundaki cevaplar geçersiz; çünkü halkın oy vermesi ile eğitilmiş olmak arasında bir ilişki bulunmadığı gibi, Türkiye daha öncesinde çok partili seçimleri yapmıştıYani tek parti dönemi demokratik standartlar açısından kesinlikle bir geriye gidişti. Tek parti yönetiminden çıkış tek parti zihniyetine bir sürpriz olarak geldi. Tek parti, halkın velinimeti olduğuna inanmaktaydı ve kendisi için bunca şey yaptığına inandığı halkın onu seçeceğinden emindi. Niyeti çok parti görünümü altında bir tek parti cumhuriyetini sürdürmekti. Darbeci zihniyetin ardında da bu anlayış vardı. Bir iddiaya göre seçim sonuçları belli olur olmaz bir grup asker CHP’nin kapısını çaldı. İnönü’ye iktidarı yeni seçilmiş partiye devretmemesi hâlinde CHP’yi destekleyeceklerini belirtti. Bereket versin İnönü Türkiye’yi kaosa sürükleyecek bu teklifi reddetti. 1954 seçimlerindeki DP zaferinden sonra orduda kesin olarak cunta kurma faaliyetleri başladı ve bu cuntacılık en sonunda 1960 darbesinin müsebbibi oldu.
DP elbette hatadan ari değildi. Tahkikat Komisyonu gibi uygulamalar demokrasi açısından sorgulanabilir uygulamalardı. Ancak bazılarının yaptığı gibi bunlara bakarak darbe haklı kılınamaz; zira Türkiye seçim yapabilen bir ülkeydi ve iktidar yeni seçim yapma niyetini zaten açıklamıştı.
Darbeden sonra yapılan 1961 anayasası orduda egemen zihniyeti ve CHP hâkimiyetini iyice kurumsallaştırdı; bürokratik vesayet sistemini tesis etti. 1982 anayasası da bu sistemi takviye etti. AK Parti’nin iktidar yılları bürokratik vesayetle mücadele içinde geçti. Önce Kemalist vesayete, daha sonra onu emsal almış olan FETÖ vesayetine karşı savaş açmak zorunda kalındı. Tüm darbelerin ve 15 Temmuz darbesinin ardında yatan işte bu zihniyetti.
Bu "ilk günah" tarafından şekillendirilen vesayetçi zihniyet bugün epeyce geriletilmiş olmasına rağmen hâlâ ayaktadır ve bir potansiyel tehlike olmaya devam etmektedir!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.