Çalışma süresi kısaltılmalı mı?

A -
A +
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin çalışma sürelerinin kısaltılmasının düşünülmesi gerektiği yolunda sözler sarf etti. Bir süredir dünyada tartışılan bu konu böylece gündemimize girdi. Bazı Avrupa ülkeleri, meselâ Belçika, bu konuda bir düzenleme yaparak, günlük çalışma süresini 9.5 saate çıkarma ve haftalık çalışma gününü beşten dörde düşürme imkânına kapı açtı. Tartışmalarda günlük çalışma süresinin sekiz saatten altı veya yedi saate çekilebileceği veya çalışma haftasının beş günden dört güne düşürülebileceği konuşulmakta.   Çalışma insan için mecburi bir faaliyet, çünkü insanın, hayatta kalması için gerekli şeyleri, dünyayı dönüştürerek üretmesi gerekmekte. Emek üretim faktörlerinin ilki ve belki de en önemlisi. Bundan dolayı dünya tarihi bir bakıma insanın çalışma tarihi olarak okunabilir.   Başlangıçta sadece insan emeği üretim faaliyetlerinde kullanılmaktaydı. Zamanla önce hayvanların sonra makinelerin ‘emeği’ devreye girdi ve insanlar kendi emeklerini daha az harcayarak daha fazla üretim yapmaya başladı. Bu alandaki ilerlemeler endüstri devrimine kadar hayli yavaştı. Sonra hızlandı. Bugün insan dışı -özellikle makinalardan sağlanan- emek insan emeğinden çok daha fazla kullanımda. Bu yüzden, insanın belli saatler için çalışması ve haftada iki gün tatil yapması yakın zamanlarda vuku bulmuş, modern bir gelişme. Bundan beş yüz sene evvel yaşamış insanları dünyaya getirsek ve insanların yaşayışını ve refah seviyesini gözlemelerini istesek, eminim, çok şaşırırlardı. Çalışma saatleri ve günleri azaltılırsa diyelim ki bundan yüz sene sonra yaşayacak insanların da -biz- eskilerin haftada beş gün, günde sekiz saat çalıştıklarını anlamaları zor olacaktır.   İnsanların günde sekiz saat haftada beş gün çalışması nasıl mümkün oldu? Hemen verilebilecek basmakalıp bir cevap işçi -proleterya- ile işveren -burjuva- arasında bir menfaat zıtlığı bulunduğu ve bu ‘hakkın’ işçilerin örgütlü ve sürekli mücadeleleri sonucunda elde edildiğidir. Hayli popüler olmasına ve bazı kişi ve kesimlerce tartışılmaz gerçek olarak kabul edilmesine rağmen bu cevap yanlış. Ne işçi ile işveren arasında mutlak bir menfaat zıtlığı var ne de çalışma süresinin gün ve saat olarak sınırlanması işçilerin burjuvaya karşı mücadelesinin sonucu. Bunu mümkün kılan ana faktör verimlilikteki artış.   Şöyle düşünelim; günde diyelim ki 20 saat çalışarak hayatta kalmaya yetecek kadar yiyecek ancak üretilebiliyorsa, insanlar günde 20 saat çalışmak zorundadır. Nitekim binlerce yıl boyunca insan hayatı çalışma ve tatil saatleri olarak ayrılmamış, insanın ana meşgalesi varlığını sürdürecek besini ve diğer şeyleri elde etmek için çabalamak olmuştur. Ancak verimliğin artması insanın temel ihtiyaçlarını temin etmede rahatlamasını sağlamıştır. Bu alanda ilerleme kaydedildikçe insanlar daha az çalışmayı ve tatil yapmayı düşünme durumuna gelmiştir.   Verimlilik artışı ise insanların uzmanlaşmasına ve uzmanlık bilgisi geliştirmesine -başka bir deyişle iş gücünün vasıfsız iş gücünden vasıflı iş gücüne dönüşmesine-, mallar ve makinalar biçiminde sermaye miktarının artmasına, iş yapma ve tabiat bilgisinin birikmesine ve teknolojinin ilerlemesine bağlı olmuştur. Bu alanlarda ilerleme sağlandıkça insanlar günlük çalışmalarıyla zar zor karınlarını doyurabilir olmaktan kurtulmuş, üretimi önceden hayal dahi edilemeyecek ölçüde artırmış ve eskilerin hayatıyla kıyaslanamayacak derecede müreffeh bir hayat yaşamaya başlamıştır.   Dolayısıyla çalışma süresinin kısaltılması mümkündür; ama bu işte başı çekecek olan hükûmetlerden ziyade iş hayatının kendisidir. Kamu otoritesi herkesi zorla uygulanacak standart bir düzenlemeye bağlamak yerine insanların iş hayatlarını istediği gibi düzenlemesinin yolunu açmalıdır. Gerisini toplum halleder...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.