Millet deyip geçme

A -
A +

Siz bakmayın erteleme çabalarına, boşuna kürek çekiliyor mevcut şartlarda. Her halükârda 3 Kasım 2002 Pazar günü seçim olacak ve pazartesi gün ışığıyla yeni bir 24 saat başlayacak. O güne kadar biri dışardan, ötekisi içerden notlar tutuluyor! Dışardan not tutanın hassas konuları "Türkiye'nin ne olması, ne ölmesi" temennisine dayanıyor. Hani o dış güçler dediğimiz meçhul var ya, mevcudu korumayı yanına kâr sayıyor. Sürekli gündem böyle karman çorman olsun, ne uzasın imkanlar, ne kısalsın. Ekonomik kriz, Kuzey Irak ve Kıbrıs Sorunu hep sıcak kalsın, ısıtılıp ısıtılıp sofraya getirilsin. Ha keza Avrupa Birliği konusu... İşte böyle olunca hemen yanıbaşımızda, sınırımıza 150 kilometre uzaklıkta Filistin'deki katliamlara seyirci kalıyoruz. Çünkü birileri sürekli Ankara'ya "sizin sorununuz size yeter de artar bile" diyerek şartlandırıyor. Biz de sanıyoruz ki sadece eli kolu bağlı olan bizleriz, Arafat'ı gözlemleyemiyoruz. Oysa bölgedeki rüzgar, bir müddet sonra Türkiye'ye fırtına olarak geri dönüyor. İçerden not tutanlar ise esasında bir "Holdingler savaşı" veriyor. Notları ona göre dizayn edilmiş. Serbest rekabete dayanan bir ekonomiyle değil, siyasi iktidarın dayatmasıyla büyüyen bir sermaye temerküzü için tutulan notlar bunlar. Batırılan veya batırtılan, el konulan bankalar buna örnek. Özellikle de Demirbank, Toprakbank ve Pamukbank misali çoğu şeyi aydınlatıyor. Doğalgaz ve enerji sektöründeki kavgayla, cep telefonlarındaki yarış da buna eklenince mevcut çekilen fotoğrafı okuyanlar farkı fark ediyor. Bırakın yabancı sermayeyi, yerli birikimin bile yurtdışına çıkması ve bu temayülün giderek artması umurlarında bile değil. Bu hırs ki, ülkeyi ve insanımızı cascavlak bırakıyor. İşte siyaset ve günü birlik politika burada öne çıkıyor. Kimler hangi partiyi, hangi nedenle tutuyor izaha gerek yok. Hatta yıpranan kurumlarımız, irtifa kaybeden kuruluşlarımız ve yetişkinlerimiz bunların umrunda bile değil. Yüksek Seçim Kurulu'nun son tasarrufları hukukçular arasında bile derin görüş ayrılıkları ortaya koydu. Bu tartışmalar genç nesillere nasıl intikal ediyor ah bir bilebilseniz, tahmin edebilseniz! İçinizdeki bir sesin "cızzz" ettiğini duyabileceksiniz. Seçim sath-ı maili işte böyle bir durumda hızla 3 Kasım'a yürüyor. Daha gerektiği gibi kızışmadı ortalık. Siz bakmayın sert tartışmalara, daha taraflar eteklerindeki taşları dökmediler. Ama çoğu gitti azı kaldı. Ankara'daki genel merkezleri dolaşıyorum. İdeolojik partiler harıl harıl çalışıyor. Köşe başlarında gençler yayınlarını satıyor, sloganlarına toplumu şartlandırıyorlar. Yanındaki sokak ise ikinci el ders kitapları satmaya çalışan "öteki gençler"le dolu. ANAP'ta sadece Yılmaz gelince kalabalık oluyor. SP, DYP ve MHP ise belli bir yoğunluğu her saat yaşıyor. Genç Parti sürpriz hazırlıyor. DSP'de dereler ırmağa akmaya başladı gibi. CHP mevcut ilgiden mutlu YTP, Ecevit'in açıklamalarına hazırlıyor kendisini. AK Parti odakta. Çerçeveye oturmuş, hızlı bir sirkülasyon yaşıyor. Kamuoyu araştırmalarını yanlış çıkarmamak için arka plânda hızlı bir gayret yaşıyor. YSK, yasaklısı Tayyip Bey'in yerine İstanbul birinci sıraya kim gelecek? Bir rivayete göre, eğer razı edebilirlerse Hasan Celâl Güzel. Peki neden? Cevap "fazilet ve demokrasi mücadelesi" verdiğinden, mağduru olduğundan. Buna "yeniden tartışma açmayalım" diyenler de yok değil. Erdoğan'a gelince özel demeç az veriyor, veya hiç... İşte genelden özel'e birkaç not: "Adaleti toplumdan esirgeyenler utanacak.. Husumete vaktimiz yok.. Her şey halkımızın gözü önünde oluyor, gelişiyor.. Milletin vicdanında değerlendirilecek.. Türkiye ilkesizliğe tahammül etmeyecektir.. Türkiye'nin geleceğine odaklandık.. Takım ruhuyla çalışıyoruz.. Devleti kirletenlere ve keyfiliğe milletimiz 4 Kasım'da son verecek." Ofisimde Safahat'ı rastgele açıyorum ve dizeler yumruk gibi iniyor, sonbahar renklerine "Bir zamanlar biz de millet, hem de nasıl milletmişiz/Gelmişiz dünyaya "milliyet" nedir öğretmişiz" Sonuna kadar okuyorum Akif'i.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.