Altın yumurtlayan tavuğu kesmek!

A -
A +

Siyasetimizin "politika kazanı" kaynıyor. Acımasızlığa doğru da ivme yükseltiyor. Oysa "sivil otorite"nin saygınlığı kaçınılmaz. Yıpratanlar kendi altlarını da oyuyorlar esasında. Nereden bakarsanız bakınız hiçbir gelişmiş ülke de böylesine gündem ve tartışma göremez, yaşayamazsınız. Çünkü bundan murat bekçi dövmek değil; üzüm yemek, üretebilmek, refah düzeyini artırmak. Birkaç gündür İstanbul'dayım. Gerçi yarın Ankara'da olacak, TBMM'nin yeni yasama döneminin açılışına ve kokteyline katılacağım. Elbette bazı ipuçları elde edilecek parlamentonun tören salonunda, sivil ve askeri otoritenin; kameraların cazibeli "kırmızı ışık"ı karşısındaki açıklamaları kapı aralayacak. Kim yerinden memnun, kim 2020 yılının Türkiyesi'nin endişelerini taşıyor göreceğiz. İstanbul hâlâ seçim atmosferinin dışında. Günlük hayat hiçbir şey olmayacakmış gibi devam ediyor. Boğaziçi Köprüleri'nin yoğun trafiğini çözecek babayiğidin altından büstünü kondururlarsa şaşmam. Denetimsizlikten, istikrarsızlık ve eğlence hayatı çok yakın bir zamanda Uzakdoğu'ya fark atarsa çok üzüleceğiz. Savaş Ay'ın dizisi tehlike çanlarını çalıyor. Ancak bazı "yüzakı sektörler" herşeye direniyor. Bunlardan bir tanesi de denizcilik sektörü. Bir denizci paşa, Amiral Fahri Korutürk cumhurbaşkanı olduğunda sektör nasıl heyecanlanmıştır kim bilir!?. Denizcilik Bakanlığı henüz kurulmadı, ilgili devlet bakanlığının uhdesinde kaldı. Ancak sektör Gümrük ve Hazine Müsteşarlığı'yla, Milli Emlâk Genel Müdürlüğü'yle de yakın ilgi içindedir. Denizciliğin dalları ve kolları hem geniş; hem uzun. Tuğrul Drin'in vefatı çok denizciyi bir araya getirdi. Acıyı paylaştırdı. Ailesine Allah sabır versin. Tuzla'da gemi inşa ediyorlardı. Türk sermayesi ve emeği ile. Duyduklarıma sevindim. Yunanistan ve Portekiz dahil, Avrupa ülkelerinin çoğunu geçmişiz. Rakibimiz Uzakdoğu artık. Gemi onarımı için de Güney Kore'nin yatırım yaptığı Romanya ile yarışıyoruz. Sadece Tuzla'da 10 bin emekçi ter akıtıyor. Bir yılda 25 kadar tanker, kimyasal tanker, konteyner imal ediliyor. Yarısı yurt dışından sipariş, öteki yarısı uluslararası sularda Türk bayrağıyla hizmet veriyor. Öyle ki, artık yerli sermayenin, yurtdışı kredisi ayağına geliyor. İşte böyle olunca 5 yıl önce Ankara, Tuzla'ya 5 trilyon masraf ederek liman yapıyor. Artık gemi inşası için gelen malzemeler buradan karaya çıkacak, Gemi İnşa Sanayiimize katkıda bulunacak. Gemi İnşa Sanayicileri Birliği Gis-Bir üyeleri ilgili mevzuat gereği Gemi İnşa Sanayii AŞ kuruluyor. Mustafa Öral başkanlığındaki yönetim sektördeki çalışanları eğitmek için okul açıyor ardından bölgeye arıtma tesisi ve deniz süpürgesi. Hepsi fahri ve gönüllü hizmet ve miras. Denizcilik Müsteşarlığı'nın denetiminde tüm tesisler Tersaneler Birliği'ne teslim ediliyor. İyi de kazanıyor. Gelirle gemi sanayiinin gelişmesi hız kazanıyor Öyle ki limanın 3. şahıslara bile açılması isteniyor. Çünkü Haydarpaşa Limanı'ndaki maliyet 2 değil 8 dolara mal oluyor. Depoda bekleme olmuyor, E-5 trafiği hiç yere işgal edilmiyor. Böyle olsa Haydarpaşa da rahatlayacak. Hiç de sorun yaşanmamış. Gelgelelim; Sayın Mehmet Keçeciler, müstafi müsteşar Sayın Nevzat Saygılıoğlu ve yardımcısı Mustafa Kılıç'ın kulakları çınlasın bir gümrük genelgesiyle bürokrasi dişlerini gösteriyor. Devlet, kendi yaptığına ve tasarrufuna sırtını dönüyor, Haydarpaşa Limanı'nı adres gösteriyor. Buradan da olur ama fuzuli zaman, kaynak ve kadro kaybı. Haydarpaşa Gümrüğü yan iskele izni verse olacak, yahut müsteşarlık genelgeyi geri çekecek. Altın yumurtlayan tavuğu kesmeyecek. Ekonomik kriz, Haydarpaşa'yı da vurdu. Kazanması için öteki kurmayın nefes olmasını niçin zorlaştırırsınız ki?! Rahatsızlık ve itirazlar, seçim heyecanı henüz yaşamayan İstanbul'a bakalım nasıl yansıyacak?!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.