Dehşeti sessiz izlemek

A -
A +

Adana'daki vahşeti biliyorsunuz.. Bir tartışma sonrasında Aydın Kara, karısı Ayşegül Parsuk'u 52 yerinden gün ortasında bıçaklıyor. Hem de komşularının, insanlarımızın, polis ve itfaiye yetkililerinin gözü önünde öldürmeyen Allah, 27 yaşındaki, bir oğlan annesi Ayşegül'ü ailesine bağışlıyor. Sağlığı iyiye gidiyor. Katil olmaktan kılpayı kurtulan Aydın ise eşini öldürmeye tam teşebbüs, işkence ve "toplumda infial uyandırma" suçlarından tutuklanarak cezaevinde yeni çilelere uzanıyor. Polis için ihmâl'den soruşturma açılıyor. Emniyet yetkilileri "Polisler korkuyor. Adamı vurup öldürse suçlu olacak" diyor. Akademisyenler ise "cinnet geçiren suçluya, itfaiye suyuyla müdahalenin yanlış bir metod olduğunu, ters etki yapabileceğini" ileri sürüyorlar. Asayiş değil de izleme ekibinden olduğu hatırlatılan polislerin ise "ikna" yöntemini uyguladıkları savunuluyor. Nereden bakarsanız, bakınız: Vahşet ve dehşet. Peki ülkeler bazında da bu tür olaylar yaşanıyor mu? Yani diplomatik lisan ve eylemlerle de böylesine vahşetler hayatta karşımıza çıkıyor mu? Ülkeler izliyor mu? Bir sinema filmi gibi seyrediyorlar mı? Maalesef evet!.. Dost ve müttefik ABD'nin, bölgedeki jandarması İsrail, Filistinlileri katlediyor. Her gün katliam, her saat şiddet ve infiâl. Gözyaşları durmuyor. Bombalanan bebeleri, babasının yanında kurşunlanan masum çocukları, kolları kırılan gençleri, füze yağdırılan evleri, sivilleri; vahşeti görüntüleyen kameramanların dipçiklenişini, gözaltına alınmasını "arkası yarın" gibi seyrediyoruz. Bu yetmiyormuş gibi bir yenisi hazırlanıyor vahşetin. Bütün dünya gibi, Ankara da izleyiciler arasında. "Ne şiş yansın, ne kebap" diye beklerken ikisi de yanacak. ABD Irak'ı işgale hazırlanıyor. Gerekçesi ne olursa olsun, henüz barış yolu ve arayışları bitmeden "cazibe merkezi petrol ve bölge" yeni bir yangını ve vahşeti hazır, bekliyor. Yazı da gelse, tura da gelse gelişmeden en başta zararlı çıkacak ülke Türkiye. Üstelik işgalde ABD'nin yanında olan İngiliz ve Fransızlarla birlikte Ankara'ya da sorumluluk verilmek isteniyor. Maşanın ucundan tutturuluyor. Peki Kuzey Irak't#ki Bush yönetiminin desteğindeki Kürt devleti de ne oluyor? Bir Türk kenti Kerkük nasıl olur da bu sözde devlete başkentlik yapabilir, Türkler azınlık durumuna düşürülebilir?! Onun için "3 Kasım Seçimleri" heyecansız ve "acaba" içinde çerçevelenen bir fotoğraf veriyor. Bölge halkları uçlara itiliyor. Yeniden vahşetlerle arkadan vurma'nın plânları yapılıyor. Londra bu konuda Lawrens'le deneyimli. Şimdi Bush yönetimi, Japonya'nın (1945) 2. Dünya Savaşı tesliminden sonra General Mac Arthur'un işgal valiliği görevini, bu defa söz konusu tecrübeyle General Tommy Franks'a bırakıyor. Irak'a 1990 müdahalesinde Türkiye 40 milyar dolar zarara uğradı. Bu hâlâ karşılanmadı. Bu defa maddi zarar bir yana Irak'taki Türkmenler de mağdur edilecek.. Demokrasi emperyalizmi dişlerini gösterecek, sırıtacak. ABD yönetimi neden Suudiler için bir demokrasi paketi hazırlamaz da Haşimi monarşisini bu ülkede sürdürür, Bağdat'ta yıkmaya çalışır. Corneğie Raporu'na göre de Irak'taki rejim değişikliği için Amerika'nın en az 10 yıl bu ülkede kalması gerekiyor. Yandı mı keten helva?! ABD'nin düğünevlerini bile bombaladığı Afganistan'da, ne kadar başarılı olduğu ortada. Üstelik burada petrol de yok. Washington'ın rüyası gerçekleşirse, dilerim zalim Saddam Yönetimi'ni bölge aramaz. Sıra öteki Arap yönetimleri'ne gelmez. ABD'nin kabadayı edası kabarmaz. Daha da önemlisi vahşetleri canlı yayınla, ancak sessiz izlemeyiz. Tavır ve politika geliştirir, toplumda infiale mani oluruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.