Kemal Kılıçdaroğlu ve Koray Çalışkan

A -
A +
Bu ülkede bir olguyu bir türlü tam oturtamadık. O da demokrasi ve millî güvenlik ilişkisi denen hayati olgudur. Bir demokraside muhalefet olması mecburiyettir. Muhalefeti olmayan demokrasi olamaz. Bir demokraside özellikle de ana muhalefet liderinin özel bir dokunulmazlık zırhına sahip olması da demokrasi açısından kesin mecburiyettir. Çok açık söylüyorum bir demokrasinin sıhhati bakımından iktidar partisinin ve ana muhalefet partisinin lideri asla hapse girmemelidir. Suçüstü yakalandığı hâlde hapse girmeyen Nixon örneği demokrasi açısından mükemmel ve emsal bir örnektir. Aksi durumda demokratik siyaset kültürü mahvolur ve hiç kimse siyasetçi olmak istemez o ülkede. Oysa geri kalmış ülkelerde ana muhalefet lideri içeri atılır, sonra iktidardan düşenler anında içeri atılır ve orada asla demokrasi yerleşmez. O ülkeler iç savaşa ve karşılıklı şiddete mahkûm olurlar. En sonunda askerî darbeler idareye el koyar ve ülke daha da beter olur. Demokrasi demek siyaset demektir, iktidar ve muhalefet demektir. Adil seçimler demektir. Siyaset kurumunun itibarı bir demokrasinin şerefidir. Öte yandan millî güvenlik kavramı da bir demokrasi için adil seçim kavramı kadar önemlidir. Millî güvenliğini ihlal ettiren devletler demokrasi olamazlar. Sömürge olurlar. Bir devlet için millî güvenliğine saldıran terör örgütleriyle savaşmak da şereftir. O terör örgütlerine aktif destek verenlerin tutuklanması da o ülkenin şerefidir. Mesela MİT tırları hadisesi işte böyle bir şeref meselesidir. Bir ülkenin gizli servisinin gizli operasyonu bir çete tarafından engellenip herkese o operasyonun içeriği ifşa edilecek öyle mi? Buna dünyanın hiçbir devleti izin vermez. Adı üzerinde bunun adı gizli servistir ve doğrudan bu bir millî güvenlik ve namus meselesidir. Bu konuda o ülkenin namusuna saldıran ister gazeteci ister akademisyen olsun fark etmez, tutuklanacaktır. Amerikan devleti bu konuya yargıyı da hiç karıştırmaz ve bir şekilde sessiz sedasız o şahısları buharlaştırır. Rus devleti ise doğrudan öldürür. Türkiye ise yargı yoluyla mücadelesini veriyor. Koray Çalışkan hadisesi böyle bir adli meseledir. Çalışkan meşru bir muhalif değildir. Türkiye'nin millî güvenliğini hedef almış FETÖ'nün 2013'ten bu yana aparatçiği olmuştur. Fetullah Gülen tarafından gebe bırakılmış, kontrol altına alınmıştır. MİT tırlarını durduran vatan hainlerinin tetikçiliğini yapmıştır. Gülen'e öyle gebe kalmıştır ki, Gülen'e açıkça siper olan Tweet’ler atmak zorunda kalmıştır. Savcılığımızın soruşturması Çalışkan'ın ne olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Artı1 kanalında "Kırmızı Telefon" programı tamamen terör örgütü tetikçiliği için Koray Çalışkan'a yaptırılmıştır. FETÖ'nün Kırmızı Telefon programının suç içeren kayıtlarını Twitter adresimden yayınladım. Neredeyse her hafta Mehmet Baransu ve Emre Uslu gibi FETÖ'cülerin konuk olduğu bir sözde "solcu" program. Özellikle 25 Şubat 2014'teki Koray Çalışkan'ın kaydı tamamen yabancı istihbarat ajanlarının diliyle yapılmış. İkisi de yurt dışında kaçak olan ama ikisinin de vatana ihaneti cezasız kalmayacak olan FETÖ'cü polis Emre Uslu ve FETÖ'cü asker Mesut Ülker'in yanında maalesef o programda Mete Yarar da var. Konuyu toparlarsak Koray Çalışkan olayı aynı Kadri Gürsel ya da Ahmet-Mehmet Altan olayı gibidir. Yargımızın operasyonu son derece doğrudur ve hukuka uygundur. Çalışkan, FETÖ üyesi olmamakla birlikte tıpkı Kadri Gürsel gibi FETÖ'ye sistematik yardım ve yataklık etmiştir. Türk devletinin Lahey'de mahkûm edilmesi için vatana ihanet faaliyeti yürütmüştür Çalışkan. FETÖ, devletin kayıtlarına göre Gürsel ve Çalışkan'ı aynı dönemde (Kasım 2013) örgüte angaje etmiştir. Bu adamlar dışarıda olursa aynı Can Dündar ve Ekrem Dumanlı gibi kaçarlar. Öte yandan bu operasyon ne kadar doğruysa Oğuz Güven, Musa Kart, Turhan Günay, Gökmen Ulu, Murat Sabuncu vs gibi tutuklamalar o kadar yanlıştır. Bunlara gerek yoktur. Bunlar millî güvenlik meselesi değildir. Aynı şekilde CHP'nin yüz binlerce vatandaşın katıldığı Kemal Kılıçdaroğlu yürüyüşüne FETÖ yürüyüşü demek de büyük yanlıştır. Maltepe mitingindeki yüz binlerce insan FETÖ'cü mü? Bu değerlendirme doğru değildir. O kitle tipik CHP'li kitledir. Demokrasilerde böyle muhalefet mitingleri olur. Hem de demokratik sistem için bu mitingler iyi olur. İnsanlar rahatlar, deşarj olur ve muhalefetini haykırır. Bizler de 3 gün sonra 15 Temmuz mitinglerinde gerçekleri haykıracağız. Üstelik bizler daha güçlüyüz. Bu tür muhalefet yürüyüşlerini ve mitinglerini "millî güvenlik sorunu" görmek demokrasimizi ortadan kaldırıp millî güvenliğimizi ihlal ederek bizi Uganda hâline düşürür. Geçen hafta ifade ettiğim gibi şu an ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun tutuklanmasını istemek Fetullah Gülen adlı terörist başının ve emperyalistlerin tam istediğini yapmak olur. Hem demokrasimizi hem millî güvenliğimizi savunurken akıldan ayrılmamak zorundayız. 9 Temmuz mitingini ayrı, Çalışkan gibi vatana ihanet olaylarını ayrı tasnif etmek bir aydın sorumluluğudur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.