Gezi Vandalizmi, 17-25 Aralık ve sonrası...

A -
A +
Seçilmiş meşru hükûmeti illegal yollarla devirmek bu ülkede modaydı. 1960 darbesinden bu yana STK, üniversiteler, iş dünyası hep darbecilerden yana olmuştur.
Bugünlerde Abdi İpekçi ile Ömer Sami Coşar’ın beraber yazdıkları “İhtilalin İçyüzü”nü okuyorum. 27 Mayıs’a giden yolları döşeyen taşlar kusursuz anlatılmış. Kitabın yazarları da 27 Mayısçı olduğu için cunta faaliyetlerini övünerek anlatmışlar.
Orhan Kabibay, Faruk Güventürk, Sami Küçük, Suphi Gürsoytrak ve diğerlerinin nasıl hücre yapılanmasına girdikleri, Harp Okulu öğrencilerinin silahlanıp sokağa çıkmaları, üniversite öğrencilerinin gösterileri kitapta darbenin ayakları olarak anlatılmış.
Gezi Vandalizmi de böyleydi. Sokaktan hükümetin istifası istenecek, Tayyip Erdoğan istifa etse rahmetli Menderes’ten beter edilecekti. Gezi için masum bir eylemdi diyenler numara yapıyorlar. “Hükûmet naifliği görmedi” gibi uyduruk gerekçeler ileri sürenler de bu tezgâhın bir parçası durumundalar.
Gezi başarılı olsa acaba ne olacaktı? Hükûmet geri adım atsa ya da istifa etse sonrasını düşünmek bile istemiyorum. Arabaları yakıp yıkan, sokakları ateşe veren, terör örgütlerinin cirit attığı Gezi Vandalizmi çok şükür amacına ulaşamadı. Kanalların yanmış canlı yayın araçları önünde poz verenler oldu bu ülkede.
Gezi Vandalizminden hemen 6 ay sonra 17-25 Aralık oldu. Başta Gezi’ye müdahale etmeyen FETÖ polisleri ne zaman ki göstericiler Bank Asya şubelerine ve dershanelere saldırmaya başladı o zaman geri adım attılar. Gezi’de hükûmetin vereceği bir taviz 17-25 Aralık’ta elini daha da zayıflayacaktı. O tavizle 17-25 Aralık’ta belki de devrilecekti.
Çok şükür hem Gezi hem 17-25 Aralık amacına ulaşamadı. Peşinden 7 Haziran 1 Kasım sürecinde PKK devreye girdi. 15 Temmuz’la son hareketi yaptılar ama başaramadılar.
Özellikle akademi ve aydınların Gezi’yi sağ-muhafazakâr geleneğin gözünden de görmesi gerekir. Bu ülke 4 darbe gördü. Sokaktan özgürlük çıkması gibi bir şey mümkün değil. Bizim tarihimizde böyle bir şey yok. Sağ-muhafazakârlar sokakta eylem görünce haklı olarak bunun naif bir protesto olduğunu düşünmüyor. 27 Mayıs ve 28 Şubat’ta yapılanları herkes okudu, büyüklerinden dinledi. Darbe konusunda bu kadar hassas olunmasının sebebi de bu.
CHP de darbelerin destekçisi olarak ortaya çıkıyor. 15 Temmuz’da Kemal Kılıçdaroğlu’nun tankların arasından geçip gitmesi, darbe konusunda direnememesi CHP ile ön yargıları gidermiyor.
Son Gezi davası ve iddianamesi kimseyi tatmin etmedi. O yüzden 28 Şubat’ın sivil ayağı, 27 Nisan e-Muhtırası ve Gezi Vandalizminin hukuki hesabı sorulmalı.
Yeni iddianameler hemen yazılmalı. Bunun sorumluluğu AK Parti’de. Eğer hesaplar sorulmazsa bu tür olaylar ileride yeniden yaşanır. Bu olayların failleri “nasıl olsa hesap soran yok” rahatlığında.
Benden hatırlatması. Hesap sorulmadığında Gezi Vandalizmi yapanların yanına kâr kalır. Benim gördüğüm AK Parti seçmeninin beklentisi de bu yönde.
 
CEM KÜÇÜK'ÜN DİĞER YAZISI İÇİN TIKLAYIN
 

Esad tamam da asıl fail Rusya

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.