Neymiş, Nuriye Gülmen teröristmiş

A -
A +
Türkiye’deki muhalefetin göz ardı edilen ama bence birinci dereceden sorunu illegaliteyle arasına mesafe koyamaması. Bu çok açık ve net biçimde ortada. Hatırlayalım, geçmişte CHP ya da HDP milletvekillerinin destek amacıyla gittikleri sözüm ona sivil eylemlerin aktörleri daha sonra nerelerde ortaya çıktılar? Ya Kuzey Suriye’de YPG bölgesinde ya da DHKP-C protestolarında, en ön saflarda.
Bu da bizi kritik ve felsefi temeli olan bir sorunun cevabını bulmaya itiyor: Haksızlık sloganının gölgesine sığınmış her insan masum mudur? Gelin sorunun cevabını birlikte arayalım.
Nuriye Gülmen adını hepiniz duymuşsunuzdur. DHKP-C bağlantılarından ötürü KHK’yla ihraç edildi, akabinde gözaltına alınıp tutuklandı. Bir arkadaşıyla birlikte açlık grevine başladı. Cezaevinde neredeyse ölüyordu, devletimiz müdahale etti ve kurtuldu. Zaten sonra tahliye oldu.
Aynı Nuriye Gülmen, geçtiğimiz günlerde DHKP-C’nin hücre evi olarak kullanılan İdil Kültür Merkezinde tekrar gözaltına alındı. Haklı olarak tutuklandı. Bir insan aynı hatayı bir kez yapıyorsa adı üstünde hatadır. İkinci kez yapıyorsa, insanlık hâlidir denilir, geçilir. Üçüncüye yapıyorsa kasıttır ve yaptırım uygulanmalıdır.
Nuriye Gülmen aynı hatayı defalarca yaptı. Milletin canına, malına, devlet görevlilerimizin ailelerine defalarca kanlı saldırılarda bulunan bir örgütün izinden gitmeye devam etti ve karşılığını gördü. Örgüt mantığını bir yere kadar anlayabiliriz. Neticede militanlığın temeli beyin yıkamayla başlar. Nuriye Gülmen ve benzerlerini tıpkı FETÖ’cüler gibi mankurt hâline getiren doktrinler, örgüt liderlikleri var.
Peki ya muhalefet partilerine neler oluyor? DHKP-C gibi eli kanlı bir örgütün yılmaz savunucusu olan Nuriye Gülmen neden TBMM’nin kutsal kürsüsünden Kılıçdaroğlu tarafından savunuldu? CHP milletvekilleri neden Gülmen’i geçmişte cezaevinde ziyaret ettiler?
Türkiye’de muhalefetin gözünü önce kamaştıran sonra kör eden bir illüzyon var: “Devlete karşı hareket eden her kişi ve örgüt, bir noktada desteği hak etmektedir.” Yazık demekten başka elden ne gelir? Tam bu noktada İçişleri Bakanı’mız Sayın Süleyman Soylu’nun geçmişte yaptığı bir açıklamayı alıntılıyor ve sözlerime onun sözleriyle nokta koyuyorum:
“Terör örgütleri el birliğiyle Türkiye'nin dış dünyada yükselmesini engelleyebilmek için ellerinden gelen her şeylerini ortaya koyuyorlar. Ayrıca Yunanistan televizyonu ve BBC'de konuya ilişkin haber ve röportajlar yer alıyor. Batı cephesinde değişen bir şey yok. Yapılmak istenen algı çok açık ve nettir. Terörle mücadelemiz sulandırılmaya çalışılmaktadır. Olay nettir. DHKP-C'ye yönelik bir tutuklama söz konusudur. Hükûmetimizden bunların aileleri ile de görüştük. Onlar söylediler; evlatlarımızı bu örgütlerin elinden kurtarın.”
Muhalefet partileri, suçu sabit insanları aklamaya çalışmak yerine evlatlarını örgütün elinden kurtarmak isteyen ailelerle görüşseler kanaatimce çok daha hayırlı bir iş yapmış olacaklardır.
Dün sadece Türkiye gazetesi Nuriye Gülmen isimli teröristin tutuklandığını manşetten verdi. Aslında herkes vermeliydi. Çünkü Nuriye Gülmen isimli DHKP-C’li teröristin terörist olduğuna bile inanmıyorlardı. Muhalifler canhıraş savunuyorlardı. “Yandaş medya açlık grevindeki eğitimcileri DHKP-C’li ilan etti” diye manşetler bile attılar. Hâlbuki Kemal Kılıçdaroğlu, terörist için “kardeşim” bile demişti. Gülmen dokuz kapılı hücre evinde ele geçirildi. 
7 Kasım 2019’da DW Türkçe’nin yaptığı haberden bir alıntı sunayım size: “9 Kasım 2016’da Ankara Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde başlattığı "işimi geri istiyorum" eylemi ile Türkiye ve dünya gündemine oturan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işinden çıkarılmış akademisyen Nuriye Gülmen, KHK’lıların haklarını savunmak için yine harekete geçti.” DW Türkçe basit bir KHK’lıymış gibi davrandı terörist Gülmen’e. 
Ya Euronews ve Ankara Barosuna ne demeli? 22 Haziran 2017’de Esra Olcaycan’ın haberini okuyalım: “Ankara Barosu temsilcileri dün Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yı cezaevinde ziyaret etti. Ziyaretin ardından baronun internet sitesinden yapılan açıklamada, 106 gündür açlık grevinde olan Özakça ve Gülmen’in sağlık durumlarının kritik seviyelerde olduğuna dikkat çekildi.” 
Bu güdümlü medyanın örneklerini çoğaltabiliriz. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 25 Mayıs 2017’de, “Nuriye Gülmen ve Semih Özakça DHKP-C mensubu” dediği için hakarete uğramıştı.
Gerçeğin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu var demiş Ruslar. Aynen öyle oldu. Evet muhalifler terörist Nuriye Gülmen için ne diyecekler, bakalım. Bu vesileyle gazetemiz Türkiye’yi tekrar tebrik ediyorum. Kimsenin göremediğini gördüler.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.