Silahsız diplomasi enstrümansız müziktir

A -
A +
 
Geçtiğimiz günlerde bir Yunan gazetesi, Başkanımız Erdoğan hakkında son derece terbiyesizce cümlelerle dolu bir manşetle çıktı. Sonra o gazetenin PKK ile ilişkisi olduğu anlaşıldı. Sahada kaybedenlerin kaderi budur; hemen küfre, hakarete, belden aşağı vurmaya sarılırlar... Kof kibirleri ve boş hayalleri çökmeye yüz tutunca kendilerini kaybederler. Tıpkı içimizdeki bazı muhalifler gibi.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’da da aynı kompleksi görüyorum. Türkçe bir tweet atmaya çalışmış, çalışmış diyorum zira danışmanları kendisinden daha yeteneksiz olmalı ki, ortaya bir Türkçe katliamı çıkmış. Sözüm ona mesaj veriyor fakat ucuz kibir, üstenci anlayış satır aralarından âdeta fışkırıyor.
Hem Yunan basınının hem de Macron’un anlamak istemediği fakat zorunda kalacağı durum şudur: Türkiye artık eski Türkiye değil. Manşetlerden küfredip, tweet atarak dizayn etmeye çalışıp istediğinizi yaptıramazsınız. Her şeyi geçtim, Başkan Erdoğan’ın tabiatına aykırı bir durum. Ona elinizi tokalaşmak için uzatırsanız size sarılır, itmek için uzatırsanız sizi iki seksen yere serer...
Anlamıyorlar ve maalesef bu kafayla anlamayacaklar.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklarını arama yolundaki kararlılığı sonuç verdi. Diplomasi masası kuruldu. Tabii bu durumun gerçekleşmesinde başta Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan ve ilgili kişi-kurumların dik duruşları etkili oldu. Prusya İmparatoru Büyük Friedrich’in dediği gibi: “Silahsız diplomasi, aletsiz müziğe benzer...” Eğer Türkiye, caydırıcı gücünü ortaya koymasaydı, Oruç Reis ve diğer gemilerimizi onurlu bir inatla koruma altına almasaydı bugün masaya oturulmazdı...
Avrupa tarihine baktığımızda genel bir çerçeve görürüz: Sadece güçten anlarlar...
Gücün doğru kullanıldığı yerde konuşmak zorunda kalırlar.
Biz de böyle yaptık ve muhataplarımızı kof tehditler savurmak, provokasyonlar yapmak yerine konuşmaya zorladık. Büyük bir başarıdır, içerideki ve dışarıdaki çatlak seslere bakmayın.
Kıbrıs’tan başlayarak Libya’ya kadar millî menfaatlerimizi korumak zorundayız. Açık konuşayım, başka türlü Akdeniz’de kayık bile yüzdüremeyiz... O fırsatı vermezler. Tepemize binerler. Geçmişte bunun örneklerini çokça yaşadık. Ders çıkarmalı ve kararlılığımızı korumalıyız. Kıbrıs Türklerinin, Libya’daki kardeşlerimizin, Akdeniz’e kıyısı olan dost ülkelerin desteğinden faydalanmak ve Mavi Vatan stratejimizi tam anlamıyla uygulamak için önümüzde büyük bir fırsat var.
Mavi Vatan stratejimiz sadece Türkiye’yi koruma altına alıp menfaatlerini savunmayacak. Kıbrıs’taki soydaşlarımızın, Libya’daki kardeşlerimizin hatta Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin istikballeri de bir yerde bu projenin uygulanıp uygulanmamasına bağlı. Aksi takdirde Kıbrıs’ta 1974 öncesinin tekrarlanmayacağını kim garanti edebilir? Daha önemlisi, Türkiye’nin buna izin vermesi mümkün olabilir mi?
Olamaz. Geçmiş dönemlerde izlenen pasif-eldekini koruyalım politikası artık geçerliliğini yitirmiştir. Türkiye, hakkı olanı almalıdır ve alacaktır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.