İlk kanı kim akıttı?

A -
A +

Takvim yaprakları 1994'ün Nisan ayını gösteriyordu. Yerel seçimde yüzde 19.1 ile üçüncü olan Refah Partisi, İstanbul, Ankara, Erzurum, Kayseri ve Diyarbakır'da ipi göğüslemişti. Bu durum devleti babalarının çiftliği sanan hazımsızları çıldırttı. Kavga çıkarıp, belediyeleri teslim etmek istemediler önce. "Şeriat geliyor" diye yaygara kopardılar sonra. Başkentte "Şeriatçı başkan istemiyoruz. Ankara Gökçek'e mezar olacak" sloganlarıyla eylem yaptılar. Parti genel merkezini "Kanımızı dökeceğiz, vatanımızı size bırakmayacağız" diye faks yağmuruna tuttular. Genel Başkan Necmettin Erbakan, 13 Nisan’daki grup toplantısında kürsüye çıkıp rest çekti: "Bütün halkımız bizimle beraber, adil düzen, lider ülke istiyor. Refah Partisi iktidara gelecek adil düzen kurulacak, sorun ne? Geçiş dönemi sert mi olacak yumuşak mı, tatlı mı olacak kanlı mı? Bu kelimeleri kullanmak istemiyorum ama bunların terörizmi karşısında herkes bu gerçeği görsün diye bu tabirleri kullanmaya mecburiyet duyuyorum.”

Bu ifadeler, siyasetin gündemine bomba gibi düştü. Erbakan, hemen yanlış anlaşıldığını, maksadının kan isteyenlere cevap olduğunu söyledi. Ancak o sözler partiyi kapatmanın gerekçesi, 28 Şubat zulmünün bahanesi oldu. Köşe başlarındaki medya akbabaları bunu sakız yapıp askeri kışkırtmak için kullandı. Manşetlerle algı operasyonları yapıldı.
Sokaklarda kan akıtmaktan bahsedenler çağdaş, onlara anladıkları dilden cevap verenler gericiydi. “Gerekirse silah bile kullanırız” manşetlerini atanlar demokrasi âşığı ama halkın seçtiği siyasetçiler düzen bozucuydu. “3 milyon kişi ölse ne olur?” diyerek kendi halkını katletmekten bahsedenler kahraman, ‘halkımız lider ülke istiyor’ diyen ise tu-kakaydı…
Aradan 22 yıl geçti. Dünya değişti ama ‘kanseverler’ hiç değişmedi.
İlk kanı kim akıttı?
Aynı köşe taşları musluklardan kan akıtan terör uzantılarına övgüler düzüyor ama suçu “Başkanlık için ülkeyi kan gölüne çevirdi” diye başkasına atıyorlar.
Ne kadar ilerici, demokrat, barışsever olduklarından bahsediyor, “Başkanlık sistemini kan dökmeden gerçekleştiremezsiniz” diyene alkış tutuyorlar.
Ama yemezler. Artık kimseyi ‘kan’dıramazsınız…
 
İlk kanı kim akıttı?
Danışmandılar!
 
Başkent bu sıralar haddinden fazla hareketli. Bu hafta yeni başbakanın kim olduğu açıklanacak. Yeni isim, yeni danışmanlarını seçecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde danışmanlığını yapan Kemal Öztürk geçen hafta Yeni Şafak’taki köşesinde ‘danışmanlar odası’nı yazdı. Görmüş yaşamış biri olarak danışman adaylarına tüyolar verdi. Öztürk’ün anlattığına göre odanın üç aşaması varmış. Birincisi koltuğa oturmak için geçirilen süreç, ikincisi koltukta kalmak için geçirilen süreç, üçüncüsü de ayrıldıktan sonraki süreçmiş. Danışman birincisinde havalara girer, falso vermemek için uğraşır, başbakanın yanından hiç ayrılmazmış. İkincisi en zor süreçmiş. Koltuğu korumak için risk almazlar, telefonlarını açmazlar, kendilerini ulaşılmaz sayarlarmış. Üçüncüsü ise büyülü günlerin bittiği, gerçekle yüzleşildiği dönemmiş. Öztürk (ve halefi Akif Beki) üçüncü safhada. Bugün tecrübeli birer isim olarak isabetli sorgulamalar yapıyor ve yazıyor/lar.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 12 yıl danışmanlığını yapan Ahmet Sever’i bu süreçlerden hiç birisine oturtamadım. Sever, hâlâ çalışıyor! Ama kime çalışıyor belli değil. Zira geçen hafta başında Cumhuriyet gazetesine konuştu. Erdoğan’a verdi veriştirdi. Sever, sebepsiz yere açıklama yapmaz. Nereden mi biliyoruz? Kendini anlattığı kitabından.
 
 
Kahraman
 
Fransız Le Monde gazetesi geçtiğimiz gün başyazısında casuslukla suçlanan ve Charlie Hebdo’nun çirkin karikatürünü köşesine taşıyan kalemşorları “Kahraman” ilan etti. Fransız’ın, İngiliz’in, Alman’ın, Amerikalının, herkesin kahramanı onlar… Bir Türklerin değil…
 
İlk kanı kim akıttı?
Adı Yüz Yıl, ömrü 6 ay
 
Kasım seçimlerinden dört gün sonra yayın hayatına başlayan Yeni Yüzyıl gazetesi kapandı. Sahibi Haliç Üniversitesiydi. Bir süredir sıkıntı yaşayan üniversiteye kayyum atanınca gazete de kapısına kilit vurdu. Türkiye’de 34 ulusal gazete var. Bunlardan 8’i son birkaç yıl içinde çıkmaya başladı. Dünyada gazeteler dijitalleşiyor bizde ise tersine yazılı basına yönelme var. Ama bu sürdürülebilir değil. Örnek Yeni Yüzyıl...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.