Halk otobüsünde bir basın patroniçesi

A -
A +

Babası Muammer Çavuşoğlu, 27 Mayıs darbesi sonrası Menderes'le birlikte Yassıada'da yargılanan bakanlar arasındaydı. Dayısı Turhan Kapanlı, Demirel'in bakanlığını yapmıştı ve 12 Mart muhtırasına muhatap olmuştu.

Kendisi ise 12 Eylül öncesinin cesametli basın patroniçesiydi. Tercüman gazetesinin sahibi Kemal Ilıcak ile evliydi. Gazetesinde darbecilere cephe aldı. 27 Mayıs ile ilgili birçok eser yazdı. 12 Eylül yönetimini sert ifadelerle eleştirdi. Bu yüzden 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bayrampaşa Cezaevine konulurken meydan okudu: "Büyük bir heyecan içindeyim. Bilmediğim bir yolculuğa bilmediğim bir ülkeye gidecekmişim gibi. Hapse gireceğim için üzülmüyorum. Yalnız sevdiklerimden ayrılacağım için üzgünüm." Gazeteciler Cemiyeti, bu duruşundan dolayı 12 Eylül sonrası ihdas edilen Basın Özgürlüğü Ödülü'nü ilk defa ona verdi.
 
1980 öncesinde koyu Adalet Partiliydi. 12 Eylül sonrası Demirel ile yollarını ayırıp Mehmet Yazar’ı destekledi. Ama adam genel başkan bile seçilemedi.
 
Turgut Özal'ı düşman bildi. Eşi Kemal Ilıcak'ın bütün ısrarlarına, engelleme girişimlerine rağmen Özal'ı hedef tahtasına oturttu. ANAP'lılara hakaretler yağdırdı. Açılan tazminat davaları yüzünden eşinin tırnaklarıyla kazarak büyüttüğü Tercüman'ı batırdı. Kemal Ilıcak dayanamayıp beyin kanamasından öldü. Çocukları tarafından oturduğu yalı satıldı ve kapı dışarı atıldı.
 
Tekrar Demirel'e bağlılığını bildirdi. Oğlunun çıkardığı Akşam gazetesiyle Tansu Çiller'e yaslandı. Çiller düşüşe geçince dümeni Millî Görüş'e kırdı. Fazilet Partisi yönetimine giren üç kadından biri oldu.
 
Söylemleri demokrat bir çizgideydi, dindar bir partinin üyesiydi ne var ki hayatı tam tersi istikametteydi. Mesela, Fazilet Partisi Genel Başkan Recai Kutan onuruna verdiği yemekte şarap ikram etti. Gelen tepki üzerine "Ben değişmem FP tabanı değişsin. Çünkü FP tarikat değil parti" dedi. Başörtülülerin özgürlük mücadelesini destekledi. Ancak kendisine teşekkür için gelen başörtülüleri "Onlarla işim olmaz" diyerek geri çevirdi. Oğlu bar işletti, kızı gayrimüslimle evlendi. Fazilet Partisi'nin kapatılmasında öncü rol oynadı. Merve Kavakçı krizinin başaktörüydü.
 
Halk otobüsünde bir basın patroniçesi
 
2003 yılında Tercüman'ı yeniden çıkarmak istedi. Ancak isim hakkını elinde bulunduran Çukurova Grubu ile davalık oldu. Bunun üzerine gazetenin adını Bugün diye değiştirdi ve Fethullah Gülen'in has adamı Akın İpek'e teslim etti. Bu dirsek teması yeni değildi. Taa 1995 yılına dayanıyordu. 28 Şubatçıların memleketi inim inim inlettiği bir dönemde, 1997'nin son aylarında, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın Ulusal Uzlaşma (Yurttu Sulh Konseyinin temeli) ödül törenine katıldı ve, "Ay en zayıf hâlinde bile 'işte orada' diye parmakla gösterilir. Muhterem hocamız davanız zaafa uğrar diye sakın üzülmeyiniz. Bir güneş tutulması hiç kalıcı olabilir mi?" diye övgüler düzdü.
 
Son dönemde hep paralel gazetelerde yazdı. 17-25 Aralık döneminde hükümeti eleştirdi. "Her Taşın Altında The Cemaat mi Var" isimli kitabıyla paraleli aklamaya çalıştı.
 
...Ve hep darbelere karşı olmakla övünen Nazlı Ilıcak önceki gün 15 Temmuz hain darbe girişiminden tutuklandı. İETT otobüsüyle cezaevine götürülürken bu sefer o çok iyi bildiği yolculuğa çıkıyordu.
 
Türkiye'nin vatan nöbeti
 
Akşamları meydanlar tıklım tıklım. 7'den 70'e herkes demokrasi nöbetinde.
Milletin ağzında Mustafa Yıldızdoğan'ın o türküsü var: "Baş koymuşum Türkiyemin yoluna..."
O türkünün sözlerini, "Seyyah-ı Fakir"imiz, rahmetli yazarımız Dilaver Cebeci yazmıştı. (Zekai Tunca'nın seslendirdiği Sultanım şarkısının sözleri de kendisine aittir.)
Meydanlarda mehter marşları, milletin hissiyatına tercüman oluyor. Malazgirt marşını vuran kösler, bin yıl sonra zaferi müjdeliyor: "Aylardan ağustos günlerden cuma/Gün doğmadan evvel iklim-i Rum'a..."
Bu marşın sözlerini de uzun seneler Kültür Sanat sayfamızı yöneten rahmetli Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu yazmıştı...
"Bir cuma sabahı, Allah'a karşı. Malazgirt'te ellidörtbin er" diye başlayan Eski Malazgirt Marşı da rahmetli Ömer Öztürkmen'e aitti... Ki kendisi Türkiye gazetesi ile özdeşleşen bir münevverdi.
Askerliğini asteğmen olarak yapanlar, "Türk ordusu yenilmez mertlik denemesinde. Her eri bir yıldırım düşmanın tepesinde" diye başlayan yedek subay marşını bilir. O da 16 yıl önce kaybettiğimiz rahmetli Prof. Dr. Abdülkadir Karahan Hoca'ya aitti...
 
Pensilvanya günlükleri
 
3 Nisan 2015 tarihli Zaman gazetesinin Cuma ilavesi. Başlık şu: Kampta 24 saat...
Haşhaşiler, 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin arkasında olduğu ayyuka çıkan Fethullah Gülen'in bir gününü anlatmışlar.
Gülen'in milyonları parmağında oynattığı Pensilvanya'daki o malikaneye "İbret ve Dinlenme Merkezi" adını koymuşlar. Efendileri koca malikanenin bir odasında kalıyormuş. Bu odanın kirasını kitap teliflerinden aldığı parayla ödüyormuş. Burada televizyon izlenmiyor, internete girilmiyormuş. Teheccüdle başlayan gün, sohbet ve derslerle devam ediyor, yatsı namazıyla da bitiyormuş!... Tabii yersen!
Merak ettiğim, gün gelir birisi burada tertiplenen darbe günlüklerini de yazar mı?
 
Paralel gazetecilik
 
FETÖ operasyonları çerçevesinde 17 gazeteci tutuklandı. Onlardan en dikkat çekeni Nazlı Ilıcak'tan sonra Hanım Büşra Erdal'dı. Zaman'ın yargı muhabiri Erdal, "operasyon gazeteciliği"nin örneklerinden biri. Balyoz ve Ergenekon davalarında ön plandaydı. Bir muhabir arkadaşım anlatıyor: "Kuvvet komutanlarının gözaltına alındığı dönemde DGM'de görevliydim. Savcılardan küçücük bir ifadeyi bile yalvar yakar alıyorduk. Ama Hanım Büşra adliye personeli gibiydi. Birden ortalıktan kayboluyor, 15 dakika sonra elinde demet demet dosya ile geliyordu. Bir gün mecbur kaldım, tuvalet ihtiyacı için savcıların katına çıktım. Beni karga tulumba dışarı attılar. Bu sırada gördüm ki Hanım Büşra, Zekeriya Öz ile koridorda dolaşıyor. Oysa o kat bize yasaktı. Polis ve savcılar basın açıklamasını sadece Cihan Haber Ajansı'na yapıyordu. Gazetecilik böyle bir şey değildi. Bunlara hepsi reva..."
 
Erhan Çelik isyanı
 
Memleket her şeyi gördü de böylesini görmedi. Erhan Çelik'in TRT'ye ana haber bültenini sunmasına karar verildi. Sosyal medya yıkıldı. Sadece karşı mahalle değil, bizim mahalleden de çığ gibi öfke yükseldi.
Öfkenin sebepleri var. Yılların sunucusu Zafer Kiraz'a 6 bin lira veren TRT, Erhan Çelik ile 206 bin liraya anlaşmış. Eşi Gülben Ergen'in Gezici tayfasına selam çakması da cabası... Herkes bu tercihin sebebini merak ediyor. Kurum içinde de ciddi rahatsızlıklar varmış. Ama TRT yönetimi sessiz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.