Bavullu adamlar!

A -
A +

Yakın dönem Türk basın tarihinin en önemli fotoğraf karelerinden biriydi bu. Mehmet Baransu, bavul dolusu evrakla Balyoz davasının başlamasına yol açtı. Bavuldan çıkan belgelerle binlerce sayfalık iddianameler hazırlandı. Yüzlerce kişi yargılandı. Anlı şanlı paşalar cezaevine gönderildi.
Baransu, mahkemedeki ifadesinde belgeleri Taraf gazetesine giderken, yolda gördüğü bir kişinin verdiğini söyledi. O kişinin ismini açıklamadı. “İlk görüşmemizde 3 DVD aldım, ikinci görüşmemizde bavul içerisinde Balyoz davasına konu olan bavul içerisindeki belgeleri aldım” dedi. Eski eşi, gizli belgeleri Baransu’ya Bugün gazetesinde çalışan firari Tuncay Opçin’in servis ettiğini söyledi. Ki o Opçin 14 Temmuz’da “Yatakta basıp, şafakta asacaklar” tweetiyle darbenin nereden geleceğini açık etmişti. 15 Temmuz girişiminin ardından ordu içindeki FETÖ’cüler deşifre olunca devletin gizli belgelerini kimlerin servis ettiği de ortaya çıktı.
Ve “Bavulcu” Baransu, “Balyoz’da kumpas davası” çerçevesinde cuma günü hâkim karşısına çıktı. Kendisi hakkında 70 dava açıldığından dert yandı.

Bavullu adamlar!
“Bana kumpas kuruldu. Balyoz belgeleri bana CD içinde geldi. Yayınladık bunları. Sonra bavul geldi, hiç ellemeden savcıya verdim” dedi, “Tutuklu muyum, esir miyim, Silivri’de emanete konulmuş eşya mıyım belli değil” diye figan etti.
Zekeriya Öz ile birlikte o günlerin kahramanıydı. Ama ‘bavul’ onun omzunda ‘tokmak’ başkasının elindeydi. “Başkaları” firar etti, o ortada kaldı. Son darbeyi eski eşinden yedi. Esra Konur, 11 ve 5 yaşındaki çocuklarının Baransu olan soyisimlerinin Konur olarak değiştirilmesi için mahkemeye başvurdu. Gerekçesini “Darbecinin, FETÖ’cünün çocukları diye taciz ediliyorlar” diye açıkladı.
O kareyi köşesine taşıyan Ertuğrul Özkök “Herkes bu bavullu fotoğrafı masasının üzerine koyup hep bakmalı. Çünkü her devrin bavullu adamları var. Sonra bir gün geliyor... Ve devran dönüyor...” diye yazdı.
Oysa 28 Şubat’ın bavulcuları ortalıkta, onlar için devran hiçbir zaman dönmedi. Attıkları kara manşetler arşivlerde öylece duruyor.

Sözcü yeni yayın dönemine hazırlanıyor

Tarih 1 Eylül 2015. Ağzı bozuk gazetenin manşeti: “Sözcü susarsa Türkiye susar!”
Tarih 2 Eylül 2016. Ağzı bozuk gazetenin manşeti: “Sözcü’yü susturmak istiyorlar!”
Aradan tam bir yıl geçmiş ama ağır Kemalist abilerin teybinde yine o Gülben Ergen şarkısı dönüyor: “Kandıramazsın beni/Susturamazsın beni/Durduramazsın beni/Ben kötüyüm sen iyi mi?”
Sözcü, geçen yıl yine bugünlerde gazeteye el konulacağını yazmış, iddiasını da FETÖ köstebeği fuatavni’nin tweetlerine dayandırmıştı. Hatta protesto için yazarlar köşelerini boş bırakmışlardı.
Aradan bir yıl geçti. Fuatavni’in ‘f’si kalmadı. Tarumar oldu namussuzlar.
Sözcü, bu sefer ‘içeri’den haber almış. Küçükçekmece Cumhuriyet Savcılığı, kapatma davasına hazırlanıyormuş.
Eskiden eylülde, gazeteler yeni hamleler yapardı. O gelenek unutuldu. Galiba Sözcü devam ettiriyor. Gürültü koparıp yeni yayın dönemine hazırlanıyor.

Bavullu adamlar!

Nereden nereye...

Ah bu Türkiye neler gördü neler!.. Sene 2007 idi. Emine Erdoğan, GATA’da yatan rahmetli tiyatrocu Nejat Uygur’u ziyaret etmek istemiş ancak başörtülü olduğu gerekçesiyle hastaneye alınmamıştı. Tercihlerinden dolayı engellenen, zulme uğrayan, ötekileştirilen kişi, sıradan bir vatandaş değil, bu ülkeyi yöneten başbakanın eşiydi. Dünyada örneği görülmemiş garabetti bu. Çok şükür o devirler geride kaldı. Emine Hanım’ın alınmadığı GATA, geçen hafta Sağlık Bakanlığına devredildi. Kamu Hastaneleri Birliği’nin başörtülü Genel Sekreteri Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, kurumu Tümamiral Hayati Bilgiç’ten devraldı. Eski memleket gazetecilerinin balıklama atlayıp manşetlere taşıyacağı bir haberdi bu. İhtilal sebebi bile yapılırdı. Müzmin Kemalist gazeteden başka kimsenin ilgisini çekmedi.

Bavullu adamlar!

Okuyor ama anlamıyor

Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün açılışıyla ilgili DHA bir haber geçmiş. Muhabir şöyle yazmış: “Törende görev yapanlar, yakında bir cami olmadığı için öğle namazını ve ardından da cuma namazını topluca tören alanında kıldı.”
Bir kere cuma günü öğle namazı kılınmaz; cuma günü öğle vaktinde cuma namazı kılınır. İkincisi cuma namazı cemaatle kılınır ve buna “toplu” denmez. Hadi muhabir bilmiyor, onu okuyan editör de mi bilmiyor? Hadi editörden de geçti, haberi alıntılayan onlarca anlı şanlı internet sitesi de mi okumuyor? Bakmak ve görmek gibi bir şey bu. Okuyor fakat anlamıyor.

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.