Koro!

Kanayan bu yaraya siyasetçiler de kayıtsız kalmamış, Meclis'te bir komisyon bile kurulmuştu. Ve bütün partiler meselenin çözümü için anlaşmıştı.
Ne var ki, AK Parti cezaevinde bulunan eşlere af getirmeye kalkınca gürültü koptu. CHP "Tecavüzcüler aramıza salınıyor" diye ortalığı ayağa kaldırdı. Sosyal medya da bu adi propagandanın 'sos'u oldu.
"Bu düzenleme ileride şunlara yol açar", "Bu maddenin şu kısmı mahzurlu" dersin kabul. "Adam küçük yaştaki kızla evlenmiş, yatsın 16 yıl" dersin, o da kabul.
Ancak düzenlemeyi tecavüzcüye bağlamak, çarpıtmaktan başka bir şey değil.
Böyle zamanlarda öyle bir koro oluşturuluyor ki... Küçücük bir itirazda nasıl linç edileceğinizi kestiremiyorsunuz.
Bu seferki koronun başı da CHP'li Özgür Özel idi. Kendisi nasıl Grup Başkanvekili oldu biliyor musunuz? Bu tür yalan ve çarpıtmalarla.
Hatırlayın, Özel'in 301 kişinin hayatını kaybettiği Soma maden kazasından sonra yaptığı açıklamaları. "Ölü sayısı 301 değil AKP saklıyor" dedi, Suriyelilerin çalıştırıldığını, ortaya çıkmasınlar diye madene gömülüp üzerlerine beton döküldüğünü iddia etti. Hiçbiri doğru çıkmadı. Ama bu sayede parladı.
​Bu arada Yeni Şafak kapak sayfasında meseleye tek satır yer vermedi. Karar gazetesi ise "Nereden çıktı şimdi bu yasa" diye sordu. 'Koro'dan çekindikleri için mi bilemiyorum? Bilinen bir şey var artık: ​Adalet Bakanlığı, bir düzenlemeyi Meclis'e getirmeden evvel etraflıca hazırlanılması gerektiğini, vatandaş da bu sayede küçük yaşta evliliğin cezasının 16 yıl olduğunu öğrendi...

 

 

Geçenlerde Akif Beki güzel bir yazı kaleme aldı.
"6-7 senedir âdet edindim; her yıl 'en zengin ilk 100' listeleri yayınlanıyor, ben de göz gezdirip 'yandaş zengin' arıyorum" diye başlamış söze.
Ve devam etmiş: "AK Parti döneminde, iktidara sırtını yaslayarak sınıf atlayan yeni bir zengine rastlamadım. Son 10 yılda Koçların, Sabancıların, Şahenk’in, Ülker’in serveti 3’e, 5’e katlanmış. Kimi 3 sıra düşmüş, kimi 5 sıra yükselmiş."
Ee peki bu kamudan ihale alan Limaklar, Cengizler ne oluyor?
Akif Beki "Onlar AK Parti öncesinde de büyük işler yapıyordu" diyor ve şu tespitte bulunuyor: "Son 15 yılda, bir orta sınıf yeniden doğdu. Orta tabaka kalınlaştı, palazlandı."
Yani "Hep AKP'nin zenginleri kazanıyor" yaygarası bir yanılsamadan ibaret.
Bu durum medya için de sosyal hayat için de geçerli.
​Dinî hassasiyetleri olan kesim 15 yılda çok şey kazandı. En önemlisi başörtüsü meselesi halledildi.
​Peki seküler kesim ne kaybetti? Hiçbir şey! Diledikleri gibi yaşıyorlar.
Bu kadar gürültü yapmalarının sebebi de başkalarının kazanımları.
​Geçen bilindik bir internet sitesi "En büyük 10 TV şirketinin sahiplerinden yedisinin iktidardaki partiyle siyasi bağı var. En çok satan 10 gazetenin 7'si iktidara yakın" diye yazmış. Vitrin öyle söylüyor olabilir. Lakin medyanın büyük bir kısmı, ilk iktidar değişikliğinde anında o eski kalıbını alacak kadrolarla dolu.

 

 

Sevda Kuşun Kanadı'nda sezonun ortasında başladı.

Bir davayı anlatmak üzere yola çıktı.

Dava adamlarını konu etti.

Ancak üçüncü bölümde, dava adamı Necip Fazıl'ın oğluyla davalık oldu.

Altıncı bölümde başrol oyuncusu değişti.

Aşırı mesaj kaygısı ve hikâyesinin sürükleyici olmaması sebebiyle izlenmedi.

Bu sefer de yayınlandığı TRT ile davalık oldu. Daha da yayınlanmayacak diye 14. bölümde 'esas oğlan' öldü.

Mesut Uçakan yıllar yılı devlet kanallarının kendisine fırsat tanımadığından dert yanıyordu. Manzara ortada.

 

 

Perinçek'in gazetesi Aydınlık'ın 18 Kasım tarihli manşeti: Şam'da birlik senfonisi!

Suriye Ulusal Senfoni Orkestrası, İnci Özdil'in yönetiminde 'kardeşlik köprüsü' için çalmış. Aman Allah'ım ne büyük haber!

Oysa konserin verildiği gün Esad, Halep'te önce bir köyü, sonra çocuk hastanesini vurmuş; üç günde en az 100 kişi katledilmişti.