Büyük "molotof" teorisi!

A -
A +
15 Temmuz’dan sonra 100 binin üzerinde kişi kamudan ihraç edildi.
Fakat medyada Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’dan başkasının ismini duymuyoruz.
Gülmen akademisyenlikten, Özakça öğretmenlikten atıldı.
İsimlerini açlık greviyle duyurdular. (Nasıl bir grev ki 230 gündür sürüyor).
Nuriye Gülmen’in 12, arkadaşının 4 ayrı suç kaydı var.
Kadın defalarca gözaltına alınmış, aylarca tutuklu kalmış.
Ne kadar doğrudur bilmiyoruz; bir itirafçı, Gülmen ile birlikte bomba yaptıklarını, Savcı Selim Kiraz’ı şehit eden DHKP-C’li terörist Şafak Yayla’ya kriptolu bilgi taşıdıklarını söyledi.
Gülmen’in DHKP-C ile bağlantısı sabit.
Ama…
Ana muhalefet liderinin Başbakan ile görüşmeye giderken koltuğunun altında onların dosyası var.
AİHM’nin gündemine onlar taşınıyor.
Yabancı ajanslar Türkiye’de haber değeri taşıyan başka şey yokmuş gibi boy boy onların fotoğraflarını servis ediyor.
İnternet haber siteleri, gazeteler onların haberiyle dolu.
Twitter’da trend topic olanlar da onlar.
Sanmayın ortada bir hak arama mücadelesi var.
Pekiyi bu yaygara nasıl koparılıyor?
Sanığı, avukatı, siyasetçisi, basını organize de ondan.
Her gün yazıyor, gündemde tutuyor, baskı uyguluyorlar.
Ve bir süre sonra sanıkların suçlarını kimse hatırlamıyor.
‘Casusluk’tan, ‘devlet sırrını ifşa’dan yargılanan “tutuklu gazeteci”; terör örgütüne yardım ve yataklıktan tutuklanan “işinden edilen masum akademisyen” olup çıkıveriyor.
Bu bir taktik ve hep tutuyor.
Dinç Bilgin beş yıl önce “Molotofçu tiplerle gazete çıkarmaya kalkıştım” diye günah çıkarmıştı! Medya molotofçu tiplerle kaynıyor. 
Büyük
 
Uçaktaki dört bıyıklı!
 
Geçen asansörde TGRT Haber Genel Yayın Yönetmeni Ercan Seki ile karşılaştım.
-Bu ne hâl abi, dedim.
-Uçakta oldu, diye cevap verdi gülerek.
Meğer Cumhurbaşkanı Tahran dönüşü “hani bıyık” diye takılmış, o da bırakmış.
A330’un bir aylık yolcu listesine baktım. Bu sürede 41 erkek gazeteci binmiş.
TRT Genel Müdürü İbrahim Eren bıyık; 24 TV Genel Yayın Yönetmeni Murat Çiçek sakal bırakmış.
Ama bıyık Erdoğan’ın uçağına binmenin şartı değil.
Nitekim yolcular arasında “dört bıyıklı” var: İsmail Kapan, İbrahim Eren, Ali Adakoğlu ve Bülent Sarıdiken.
Bıyıksızlar onları dörde katlamış: Nuh Albayrak, Erdal Şafak, Mete Belovacıklı, Fikret Bila, Hakan Çelik, Selçuk Tepeli, Vahap Munyar, Mehmet Acet, Oğuz Haksever, İbrahim Karagül, Yücel Koç, Kayahan Uygur, Murat Akgün, Turgay Güler, Mehmet Soysal, Ali Ünal ve Süleyman Sarılar.
Ama uçakta sakallılar çoğunlukta: Murat Çiçek, Şenol Kazancı, Okan Müderrisoğlu, Ekrem Kızıltaş, Cengiz Er, Ergün Diler, Erem Şentürk, Serdar Karagöz, Serkan Kalemciler, Hacı Yakışıklı, Murat Kelkitlioğlu, Fahrettin Altun, Burhanettin Duran, Hikmet Genç, Hasan Öztürk, İbrahim Erdoğan, Kurtuluş Tayiz, Fatih Er, Ramazan Kurnaz, Orhan Sali…
Yani Ercan Seki boşuna endişe etmiş!..
Büyük
 
Sarhoşun şuuruna erişmek
 
Tarihçi Mehmet Fatih Can ağabeyden dinlemiştim.
Olaya bir tanıdığı şahit olmuş.
Eyüp semtine dolmuş çeken şoför bağırıyormuş, ‘Eyüp bir, Eyüp bir.’
Hâlinden sarhoş olduğu belli olan biri, yalpalayarak şoförün yanına varmış ve kükremiş:
-Sen ne diyon hemşerim. Göbeğini mi kestin? Eyüp Sultan desene!
Can, hadiseyi anlattıktan sonra “Şehit ve gazi torunu şu gariban milletin sarhoşunda bile bir iman parıltısı ve onun hiç umulmadık samimi tezahürlerini görebilirsiniz” diye parantez açmıştı.
Bunu niye anlattım?
Malum Eyüp semtinin ismi TBMM kararıyla Eyüpsultan diye değiştirildi.
Sarhoş şuuruna yeni eriştik, iyi mi?
Vesile olandan Allah razı olsun.
 
Her şeye “vakıf” adam
 
Ünlü spekülatör George Soros’un Türkiye’deki “çözüm ortağı” Osman Kavala gözaltına alındı. Neyle suçlandığı belli değil. Ancak bilenen bir şey var: Kavala her şeye “vakıf” bir adam. Kurduğu, kuruluşunda yer aldığı, yönetiminde bulunduğu, üyesi olduğu dernek ve vakıf sayısını belki kendisi bile bilmiyor.
Bu kuruluşların dışarıdan fonlandığı ortada. Ancak bu Kavala’yı suçlamaya yetmez. Ama toplumun sinir uçlarına dokunan projeler üreten böyle birinin gözaltına alınması iyi bir haberdir. Bu yüzden bazı gazeteler manşetine taşıdı. Erken davranıp Kavala’yı sanık sandalyesine oturtanlar oldu.
Bunları eleştiren Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, “Bir gün gelecek bu manşetler hepinizin ayağına takılacak” diye yazdı.
28 Şubat’ta attığı manşetleri, askeri AK Parti’ye karşı kışkırttığı haberleri, 411 eli kaosa kaldırdığı başlıkları ayaklarına dolanan biri olarak Özkök tecrübeli.
Evet gazetelerin dili sorunlu, gazeteciler kendini hâkim yerine koyuyor, kalem sahipleri siyasete çok angaje…
Ama bu "Frankeştayn"ın patenti Özkök’e aittir. Bu konuda en son eleştiride bulunacak kişi odur.
Büyük
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.