Kayıptan ayıp çıktı

A -
A +
Kırk yıl düşünsem Emin Çölaşan ile aynı endişeleri taşıyacağım aklıma gelmezdi.
Çölaşan, gündüz kuşağı programlardaki rezaletlere dikkat çekip “Muhafazakâr iktidar tepki vermeden izliyor” diye yazdı.
Haklı mı? Hem de sonuna kadar.
Bir ara izdivaç programları konuşuluyordu. Yapımcılar "hayırlı bir iş" için yola çıkmışlardı. İnsanları evlendirmeye çalışıyorlardı. Sonra işin hayrı mayrı kalmadı.
Kurgularla, sahte taliplilerle suyunu çıkardılar. "Kapalıları" kanal kanal gezdirip başörtüsünün içini boşalttılar.
Yeni sezonla birlikte “izdivaç”ın yerini “hafiye” programları aldı. Bugün beş kanalda birbirine benzer altı yapım var. Bunlar sözde kayıpları arayacaklardı. Ama kayıptan ayıp çıktı.
Hele biri var ki... Oturmuş milyonların önünde aldatma hikâyeleri veriyor, "Çocuk, yoğurtçu Bayram'dan mı, sütçü Şakir'den mi" tartışması yapıyorlar. Ve yine başörtülüleri kullanıyorlar.
Sunucu, babasının aldatıldığını fark eden kıza “Babana nasıl haber verdin?” diye soruyor.
Abartmıyorum, aldığı cevap şu: 
“Ben o zaman çalışıyordum. Özel yere gittim. Orada bana DNA çubuğu verdiler. Onu dedi, hani kimden dedi. Hani, onu dedi, al dedi, üzerine hani ismini yaz dedi. Gittim eve hani, böyle hani, hani ailenizde sağlık şeyi hani, herhangi bir şey hani..."
İki kelimeyi bir araya getiremeyen garibanların hayatlarını emellerine alet ediyorlar. Aile kavgalarını en ince detaylarına kadar veriyor, aile yapımızı dinamitliyorlar.
Geçen ağzı bozuk “her şeyi bilen” bir spor yorumcusu duvara tosladı. Bir etnik grupla dalga geçti ve silinip gitti.
Bunlar koca ülke ile dalga geçiyor... Ama dert edinen yok.
 
Kayıptan ayıp çıktı
'Alay' etmeyin n'olur
 
Bir meslek büyüğüm, bir gün çok ünlü teknik direktöre "Yahu hocam, bunca spor yazarı sizin taktiklerinizi yazıyor, 'Falan oyuncunun yerine filanı alarak hücumu güçlendirdi. Falan isimle rakip takımdaki oyuncunun önünü kesti' diyorlar. Doğru mu?" diye sormuş. 
Hoca "Alakası bile yok" diye cevap vermiş.
Geçen gün Cumhurbaşkanı, ABD Başkanıyla telefon görüşmesi yaptı. "O an"ın görüntüsü sosyal medyada paylaşıldı.
Makam odasında 57. Alay Sancağı ile 15 Temmuz anıtının ve Altay tankının maketi dikkat çekti.
Biz haberciler için çok güzel bir fotoğraf... Detaylar da harika... Hele ki 57 Alay Sancağı...
Fakat gazeteci milleti bin türlü mana çıkardı. Neymiş sancakla Trump’a Çanakkale mesajı verilmiş.
"Cumhurbaşkanı’nın oturduğu berjerde 81 raptiye var, 81 milyonu temsil ediyor. Masadaki gözlük kabı açık bırakılmış, ABD'ye 'Gözümüz üzerinizde' mesajı verilmiş" diye yazsan inanacak bir sürü insan var.
Yani, abartmada üzerimize yok.
 
Kayıptan ayıp çıktı
Ödül komedisi
 
Gazeteci arkadaşım, bir derginin ödül törenine gitmiş. Orada şahit olduklarını anlattı: 
"Oraya bakan takibi yaptığım için gittim. Derginin ismini ilk defa duydum. Ama sahibi ‘Forbes neyse biz de oyuz’ diye hava attı. Sonra bakan teşrif etti. Danışmana ‘Niye geldiniz?' dedim. 'Yahu sorma, eski bir bakan var, yaşı büyük. Onu araya soktular. Bakan Bey de ayıp olmasın diye geldi' şeklinde cevap verdi."
Bu ödül meselesi Türklere has bir hastalık... Millet medyada adını duyurmak için kırk takla atıyor.
Bir dernek önceki gün 32 dalda, 35 kişi ve kuruma ödül vereceğini duyurdu. Adamlar makası öyle bir açık tutmuş ki... Ödül alacaklar arasında yılın ses sanatçısı da var, yılın fikir adamı da.
Bu işin ölçüsü, nizamı olur birader.
Yeni Şafak gazetesi "Arkadaşımızı ne için ödüllendirdiğiniz belli değil" diyerek muhabirlerine verilen "yılın en iyi muhabiri" ödülünü reddetti.
Bu arada belediyelerimizin de geri kalır yanı yok.
İki belediye, her sene birer hafta arayla radyoculara ödül dağıtıyor. Anlı şanlı salonları kapatıp Oscar'ı gölgede bırakan törenler düzenleniyorlar. Ve bu uğurda yüz binlerce lira harcıyorlar.
Çırağan'da gece düzenleyip, yılın magazin programını, yılın spor yorumcusunu seçen belediyelerimiz var.
Geçen sene bir belediye "Engellilerle ilgili haber yapan, yazılar yazan gazetecilere ödül veriyoruz" diyerek davet etti. Gittim, bütün televizyon ve gazete temsilcileri oradaydı. İnanın engellilerle ilgili bir şeyler yazan tek kişi bendim...
Altının değerini sarraf bilir. Medyaya ödülü, medya otoritesi kurumlar dağıtmalı. Bizde bu işi Türkiye Gazeteciler Cemiyeti yapıyor. Ancak onlarınki ayrı bir komedi... Kendi dar çevrelerinden başkasını tanımıyorlar. Tören de solcuların "demlenme" buluşması oluyor.
 
 
Düz mantık
 
Bir ilçenin AK Parti yönetiminde yer alan bir genç, eylül başında sosyal medya hesabından dünyanın düz olduğuna dair paylaşımda bulundu.
Bütün sol basın çullandı. Genç "Flat Earth Society (Düz Dünya Topluluğu) adlı bir grubun ‘düz dünya teorisi’ başlıklı yazısını okudum. İnandığım için değil; bana ilginç geldi, paylaştım" dedi ama dinleyen kim?
Basit bir paylaşımı memleket meselesi yaptılar. Akıllarınca "AKP’liler, gericiler" demeye getirdiler.
Ve bundan iki ay sonra ABD’de "Birinci Uluslararası Düz Dünya Konferansı" düzenlendi. AK Partili o genci tefe koyanlar ne yaptı biliyor musunuz? Ciddiye alıp makaleler yazdılar.
Dünya düz değil, biliyoruz. Ama bazılarının mantığı düz. Bunlara göre ne denildiği değil, kimin dediği önemli.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.