Medyada 2017

A -
A +
Yılın bombası: Sözcü'nün "Adil Öksüz darbeden sonra meydan meydan Türkiye'yi dolaşmış" manşetini atması... Söz konusu kişinin başka bir Adil Öksüz olduğunun ortaya çıkması.
Yılın kavgası: Cem Küçük-Ahmet Hakan polemiği.
Yılın manşeti: Erdoğan'ın beş ay arayla Suriye için söylediği, 13 ayrı gazeteye manşet olan "Bir gece ansızın gelebiliriz" cümlesi.
Yılın kıvırması: Yıllarca mangal başındaki atletli adamlara 'öcü' diyen Hürriyet'in, Kemal Kılıçdaroğlu karavanada atletli görüntülenince "Türk erkeği atletli olur" güzellemesi yapması.
Yılın kaybedeni: Darbe gecesi Cumhurbaşkanını canlı yayına bağlayıp kitleleri harekete geçirdiği için övgülere mazhar olan ancak kalkışmadan 8 ay sonra "Karargâh rahatsız" haberine imza atan Hande Fırat.
Yılın skandalı: Rasim Ozan Kütahyalı'nın boşboğazlık yapıp Boşnakları hedef alması ve istifa etmesi.
Yılın köşe yazarı: Firari FETÖ'cü Adil Öksüz'ün 15 Temmuz'dan sonra ABD Başkonsolosluğundan arandığını ortaya çıkaran Batuhan Yaşar.
Yılın şaşkını: "Hiç yer silmedim ama şimdi koğuşun zeminini sopalı bezle silmeyi öğrendim" diyen tutuklu Nazlı Ilıcak.
Yılın saçmalaması: Rıdvan Dilmen'in "Erdoğan parkasız Deniz Gezmiş'tir" demesi.
Yılın haberi: Habertürk muhabiri Saliha Çolak'ın, CHP'li Elif Doğan Türkmen'in 1 milyon 200 bin liralık telefon faturasını devlete fatura ettiğini ortaya çıkarması.
Yılın gafı: Erdoğan-Trump görüşmesini "Girdisi çıktısı 23 dakika sürdü" diyerek hafife alan Nevşin Mengü'nün kendi ipini çekmesi.
Yılın utancı: Sol basının akollü araç kullanıp üç kişinin ölümüne yol açan senarist Emrah Serbes'i üç gün sonra gelip teslim oldu diye kahraman ilan etmesi...
Yılın çarpıtması: TRT’de yayınlanan "Bir Fikrin mi Var" programında "Organik Hoşaf" ile finale kalan başörtülü yarışmacının kayırıldığının iddia edilmesi.
Yılın hatası: Fuat Uğur'un Zeki Yeşildağ'ı İlhan Kesici ile din adamı Ahmed Davutoğlu'nu da siyasetçi Ahmet Davutoğlu ile karıştırması!
Yılın "olmaz" dedirteni: Star gazetesinin Abdürrahim Karakoç'a ait şiiri, Necip Fazıl'ın diye yazması.
Yılın gidişi: "Kutlu Doğum Haftası" denen ucubeyi savunması ve Fetullah Gülen'e mektup yazdığının ortaya çıkarılmasının ardından Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in görevden alınması.
Yılın talihsizi: Neyi anlattığı belli olmayan 1 Nisan reklam filmi "darbe çağrısı yapıyor" diye anlaşılan ve eleştiri oklarının hedefi olan Ülker.
 

Tersine operasyon
 
Son birkaç yıldır neye şaşıracağımızı şaşırdık! Hain denilen masum, kahraman ilan edilen hain çıkıyor. Sistem sürekli mağdur üretiyor.
"Mor Beyin" kurbanları bunların sonuncusu. FETÖ'cüler binlerce masumu haberleri yokken ByLock'a iltisaklı göstermiş.
İki mühendis ve bir avukat aylardır bir halt olduğunu söylemeye çalışıyor ancak kimse oralı olmuyordu. 
Kumpas çöktü. İçeri alınanlar tahliye edildi. Peki ya kırılan kalpler nasıl tamir olacak? İşte o zor!
Kalp demişken, geçenlerde bir şey dinledim, inanamadım. Bir üniversitede dört yüzün üzerinde öğretim üyesine yurt dışına çıkış yasağı konmuş. Hocalardan biri bunu tesadüfen öğrenmiş.
Sonra savcılığa gidip dilekçe vermiş; "Ne kendimde ne ailemde ne akrabalarımda bu yapıyla en ufak bağlantı bulamazsınız. Yine de beni araştırın" demiş ve eklemiş: "Ama bu haksızlığı da yapmayın!" 
Aylar geçmiş bir cevap alamamış.
Ardından araştırmaya başlamış. Listeye konulan hocaların isimlerini bulmuş.
Kahir ekseriyeti cami cemaati yani AK Parti seçmeniymiş. İhtimale göre Rektör Bey, seçimlerde kendisine muhalif olanları torbaya doldurup fişlemiş.
FETÖ'cüler "Mor Beyin" üzerinden kendilerini aklamak için çalıştı. Bazıları hâlâ AK Parti’ye tersine operasyon çekiyor.
Onun için adalet dağıtılırken kılın kırk yarılması, incelemelerin acilen yapılması ve yeni mağduriyetlerin ortaya çıkarılmaması gerekiyor.
 

Kapüşonun altından ne çıktı?
 
Eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir'i kabul etmemişti.
Sezer'in halefi Abdullah Gül, cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduktan kısa bir süre sonra Beşir'e davette bulundu.
Sudanlı liderin 2008 yılı başında Türkiye'ye gelişi bir hayli gürültülü oldu. Başta Hürriyet olmak üzere "bağzı" medya organları, kriz çıkarmaya kalktı.
"Eli kanlı diktatör geliyor. Ankara umarsızlık yapıyor, AB değerlerine sırt çeviriyor, insanlığa karşı suç işlemiş kişilere kucak açıyor" diye yazdılar.
Ziyarette çamur atacak bir şey bulamayınca, El Beşir'in kâtibinin Anıtkabir özel defterini imzalarken çekilen kapüşonlu görüntüsünü dillerine dolayıp, 'rezalet' diye manşetlere çektiler.
Neymiş, "Ata'nın huzuruna nasıl böyle çıkılırmış!" Oysa adam, "Atatürk, biz Sudan’da sizi takdirle karşılamaktayız" diye not düşmüştü.
Zaman her şeyin ilacı.
On yıl sonra bu sefer Cumhurbaşkanı Erdoğan Sudan'ı ziyaret etti.
Yollara dizilmiş ellerinde Türk bayraklarıyla "Vatanınıza hoş geldiniz" diye sevgi gösterisinde bulunan insanlar...
Sudan meclisindeki teveccüh...
"Bu halk seni bekliyordu" diyerek Erdoğan'la ilgili ağlatan bir konuşma yapan Hartum Üniversitesi Rektörü...
Daha ne desinler, daha nasıl anlatsınlar... Orada yaşananlar, birilerinin alerjisinin sebebini ifşa etmeye yetti ve arttı...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.