İki seçim, iki lider

A -
A +
Televizyonda seçime girecek adayların kritiğini izliyorum. Bir yorumcu en güçlü adayı kastederek söze girdi: "Belki bugüne kadar en çok istediği seçime giriyorAma bunu anlatmakta zorluk çekiyor. Kazanmayı rakibinden daha çok istiyor. Onun için medyayı yönetmeyi arzu ediyor. Yorumcu lobisi direkt ona çalışıyor. Tam bir seçim mühendisi… Bırakmadığı sürece ona karşı seçim kazanmak çok zor. Bu sefer de kesin kazanacak. Çok çalıştı çünkü. Birey birey markaj yaptı..." Bir diğer yorumcu tasdik etti: "Onun avantajı şüphesiz ki istikrar, tutarlılık. Ama son on yılda ortaya koyduğu argümanlar yavaş yavaş zayıfladı. Şu kadar proje yaptık, kurumsallaşma sağladık vs. Ama dünyadakiler de geometrik olarak büyüdü. Onun en fazla tartışılan tarafı cepheleşmeye katkı yapması. Rakibinin avantajı ise üslûp..." Bu satırları okuyunca aklınıza ne geldi? Cumhurbaşkanı Erdoğan değil mi? Hayır! Hakkında değerlendirme yapılan kişi Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım idi. Yani Erdoğan ile Yıldırım arasında strateji, üslûp ve seçmen teveccühü bakımından ciddi benzerlikler bulunuyor. Ama Yıldırım'ın karşısında Ali Koç gibi bilinir, başarılı, gelecek vadeden, güven veren kuvvetli bir isim var. Erdoğan'ın karşısında işte o yok.     Sosyal medya mitingi   Seçim kampanyalarında sosyal medyanın rolünü ele aldığım yazımda "Twitter mitingleri bizi bekliyor" demiş ama bunun biraz zaman alacağını söylemiştim. İki hafta geçmedi ki Türkiye'nin ilk e-mitingi yapıldı. Saadet Lideri Temel Karamollaoğlu, Sakarya’da düğün salonu gibi bir yerden seçmene seslendi. Konuşmayı o gün Twitter'dan 24 bin kişi takip etti. Bir gün önce de bir "Youtuber"ın konuğu olmuştu. Meydana inse belki bir avuç insan toplayamayacak ama sosyal medyadan on binlere ulaşıyor. Yani, "Arkamda medya desteği yok" demek biraz kolaycılık gibi geliyor. Yeter ki söyleyecek sözünüz olsun. Tabii bu durumun hem avantajı hem dezavantajı var. Avantaj şu: Zaman, meydan, salon sıkıntısı yok. Bir “tık"la dünyanın öbür ucuna ulaşabiliyorsunuz. Üstelik çok hesaplı, anında ölçülebilir ve interaktif. Dezavantajı da şu: Meydana koşup gelen senin seçmenindir. Ama burada kim kimdir bilemezsin. Rakamlar aldatıcı olabilir.   Ekran ateşten gömlek   Tanınırlık bu devirde çok önemli... Hele de siyasette. Milletvekili seçilmek isteyenlerin göz önünde olması, şansını artırıyor. Mesela güvenlik uzmanı Abdullah Ağar. Son dönemlerde gazetecilerin, görüşlerine en çok başvurduğu isimlerden biriydi. Kolaylıkla milletvekili listesinde kendine yer buldu. Ne var ki çok konuşmak, sivrilmek, aykırı hareket etmek pek hoş karşılanmıyor. MHP'de Yusuf Halaçoğlu, Ümit Özdağ, Sinan Oğan bir dönem ekranlardan hiç eksik olmuyorlardı. Hepsi de partileriyle yollarını ayırdı. Halaçoğlu, yeni partisinde aday gösterilmedi. AK Parti'den de daha çok Mehmet Metiner, Burhan KuzuŞamil Tayyar ve Metin Külünk'ü görüyorduk televizyonlarda. Onlar da bu sefer listeye alınmadı. CHP'de ise yine aynı şekilde hararetli tartışmalarda izlediğimiz Aytuğ AtıcıMustafa BalbayEren ErdemBarış Yarkadaş aday gösterilmedi. Onların yerine listeye, tartışma programlarının gözde yorumcularından Yunus Emre alındı. Tabii bir de ezandan alerji duyan Sera Kadıgil var. O da Yunus Emre gibi vekilliğe yelken açtı. Sanırım o listeye ‘marjinal’ kontenjanından girdi.   Kimin vaatleri daha güzel   Üçüncü Havalimanı, Kanal İstanbul, Çanakkale 1915 Köprüsü, Boğaz'a üç katlı tünel, Ilısu Barajı, Ovit, Zigana, KOP, Cudi tünelleri... Türkiye'nin her köşesinde önemli inşaatlar yükseliyor. Dolayısıyla AK Parti bunların üstüne koyacak bir proje açıklamadı. Ancak "Millet Bahçeleri"ne çok sevindim. Şehirler betona gömüldükten sonra adı bile ferahlık verdi. CHP'ninki de kendi içinde başarılı. Beyanname yeni şeyler ihtiva ediyor. Ancak, hâlihazırda yürüyen onlarca icraat vaat diye gösterilmiş. "Asgari ücreti 2200 lira yapacağız, bir yılda 180 bin öğretmen adayını atayacağız" sözünü çok afaki buldum. Ama sınav ücretlerinin kaldırılması, askerlik sürelerinin kısaltılması vaadi iyi fikir. MHP’nin af vaadi daha çok tartışma konusu olur ama "Tarım kentleri kurulacak. Hastaneler tam gün çalışacak. Uzman erbaşlar kadroya alınacak" söylemleri çok yerinde. Listeye uzman çavuşların dertlerinin yazılması güzel olmuş. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtında en çok onlar şehit düştü. Ama mesleki güvenceleri yok. Orduevlerine giremiyorlar. Zorunlu görevlendirilmeleri doğu görevinden sayılmıyor. 3600 ek göstergeleri yok.   Garabet hangisi!   Deniliyor ki, "MHP hem kendi adayını çıkarmadı hem de iktidara gelecekmiş gibi beyanname hazırlıyor!" MHP, iktidarın ortağı... Vaatlerinin gerçekleşme ihtimali bulunuyor. Ya seçimde hiçbir şansı olmayan CHP'nin? Ortada bir cumhurbaşkanı adayları var ama beyannameyi o değil, parti lideri açıklıyor. Bence asıl garabet orada!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.