Bu ne öfke?

A -
A +
Türkiye'de bir kesim, medyayı resmen operasyon aracı olarak kullanıyor, bu yolda her şeyi mübah görüyor.
Kendileri gibi düşünmeyenleri ve yaşamayanları yalan, çarpıtma ve iftiralarla linç ediyorlar.
Öyle kurmacalar yapıyorlar ki, bu işi, inanmaya hazır kendi kitlelerinin dışındakileri bile rahatlıkla kandırıyorlar.
• Fiyaskoları deşifre edildiğinde 'pardon' bile deme ihtiyacı duymuyorlar. Hiç yüzleri kızarmıyor, vicdanları sızlamıyor.
• Enkaz altından çıkarılan yaralının Cumhurbaşkanı gelecek diye bekletildiğini söyleyebildiler.
• Dikilen 11 milyon fidanın bir kısmının tutmadığını yazıp göbek attılar.
• Çin'i mahveden virüsün Türkiye'ye sıçradığı yalanını yaydılar.
• İki lisan bilen tecrübeli bir diplomatın konuşma sırasında takılmasını yayınlayıp "İngilizce bilmiyor" diye milleti kandırmaya çalıştılar.
             ***
Geçenlerde de bir ilim adamını linç ettiler. Sosyoloji profesörü Bedri Gencer, sosyal medya hesabından "Gayretullaha dokunmak edebiyat değildir. AIDS, Ebola virüsü, Avustralya, Çin gayretullaha dokundu, azap geldi. Maazallah biz de zinayı, livatayı yasallaştırırsak, Allah'ın helal kıldığı yaşta evliliği tecavüz sayarak, mutlu yuvaları bozarak gayretullaha dokunuruz. Az kaldı" diye bir paylaşımda bulundu.
Mahut kitlenin hoşuna gitmedi tabii. Hemen o sözleri, alakası yokken Elâzığ depremiyle ilişkilendirdiler. Ardından aleyhinde kampanya başlattılar. Sakalına laf atıp Gencer'i gerici ilan ettiler.
Bedri Hoca'nın modernleşme tarihimiz üzerine çok ciddi akademik çalışmaları var. Bu sahada bugüne kadar yapılmış en kapsamlı eser ona ait. Bu bakımdan Türkiye'de ilerici-gerici tartışmalarını en iyi izah eden kişilerden biridir.
Hadi nefret güruhunu biliyoruz. Pekiyi hocasına sahip çıkamayıp 'ivedilikle inceleme başlatan' üniversitesine ne demeli? 'Haddini aşan ve kabul edilmesi mümkün olmayan paylaşımda bulunmuş'muş... Vay canına!
Müslümanlığın emirlerini hatırlatanı suçla, sindir, hakkında inceleme başlat; başörtülü genç kadınları 'kokuyorsunuz, sizi akşam itfaiyecilere gönderelim' diyerek nefret suçu işleyen İBB'nin kadın genel sekreterine kayıtsız kal.
Oh ne âlâ memleket...
 
 
Bilselerdi ki...
 
"Bizim hatalarımızdan birisi, kadının başörtüsünü Türkiye'nin bir numaralı sorunu hâline getirdik" diyen Kemal Kılıçdaroğlu'ndan sonra bir öz eleştiri de eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'dan geldi.
Başbuğ "18 yaşını dolduran kızlarımızın üniversitede türban takması konusunda karşı çıkılması en büyük yanlıştı. Dönemin başbakanın eşinin GATA'ya alınmaması, mezuniyet törenlerine alınmaması yanlıştı" diye açıklama yaptı.
Samimidir, değildir bir şey diyemem ama geç de olsa bu tür itirafların geliyor olması önemli. En azından söylenenler tarihe yazılıyor. Hepsi yazıldı. Bugünler de yazılıyor.
28 Şubat'ın muktedirleri bilselerdi ki kapılarını kapadıkları o üniversitelerden gün gelecek başörtülü deistler ve Kemalistler çıkacak, başörtüsü bir aksesuar olacak, kampüslerin girişine kırmızı halı sererlerdi...
 
 
Kızılay ve vebal
 
Kızılay, sağcısı solcusu herkesin güvendiği kurum. Ülkenin göz bebeklerinden biri. Türkiye'nin şefkatinin dünyada görünür yüzü. Mazlumun hamisi, düşkünün sığınağı...
Dolayısıyla yıpratılması sadece kuruma değil ülkeye zarar verir. Bu demek değildir ki, eleştirmeyelim. Elbette eleştireceğiz.
Kızılay, 2018 sonunda ayak oyunlarıyla gündeme gelmiş, mahkeme olağanüstü genel kurula götürmek üzere kuruma kayyum tayin edilmişti. Neticede Kerem Kınık, bütün delegelerin oyunu olarak yeniden genel başkan seçilmişti.
Şimdilerde Kızılay'ın çeşitli vakıf ve derneklere paravanlık yaptığı konuşuluyor. Başkan bu 'imtiyazdan faydalandırma' durumunu 'vergiden kaçınmak için’ diye izah ediyor.
Fakat ne bu 'transferler' iyi niyetli görünüyor ne de iki yıl önceki bağış belgesinin milletimizin depremzedeler için tek yürek olduğu bir dönemde özellikle gündeme gelmesi/getirilmesi.
Sebep ne olursa olsun, vatandaşın kafasında 'yardımların yerine ulaşmadığına’ yönelik oluşturulacak her soru işareti, büyük bir vebaldir.
 
 
Kayakçı kavgası!
 
Elâzığ'daki depremzedeleri ziyaret ettikten sonra soluğu kayak merkezinde alan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu kendi mahallesinde bile kıyasıya eleştirildi.
En ilginç yazılardan biri Emin Çölaşan'dan geldi.
"İmamoğlu'na açık mektup" yazan Çölaşan, "Kayak merkezine giderek yanlış yapmadın İmamoğlu. Taktik hata yaptın. Bunların eline o koz vermeyecektiniz. Günün 24 saatinde bir açığınızı arıyorlar. Ben Ankara'da yaşıyorum ama haklı ve taviz vermez mücadelenizi bir vatandaş olarak medyadan izliyorum. İyi gidiyorsunuz. Eliniz kolunuz bağlı olmasa daha da iyi gideceksiniz. Sizi kutluyorum. Başarılarınızın devamlı olmasını diliyorum. Aman dikkatli olun" ifadelerini kullandı.
Yazı değil yağlama...
Eleştiri değil ballama...
İtiraz değil onaylama...
Her hık diyeni yanlış ilan eden Çölaşan bu yazısıyla 'yandaşlık tarihine’ geçer mi geçer!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.