Medya ağının kurbanları

A -
A +
Örümcekler şaşırtıcı özelliklere sahip hayvanlardır. Kurdukları ağlarıyla meşhurdurlar. Duruma göre hâl alır, her türlü ekosistemde yaşayabilirler. Tabiatta on binlerce türü bulunur.
Çengelli sekiz bacakları vardır. Bu sayede harika ağ örerler. Yaptıkları ağ, aynı kalınlıktaki çelikten çok daha sağlamdır.
Ağı genelde yere dik vaziyette örerler. Sanat harikası ağ görünmez; esnektir, yapışkandır ve negatif elektrik yüklüdür. (Diğer hayvanlar ise pozitiftir.) Örümcekler manyetik alan oluşturarak avlarını mıknatıs gibi şak diye çeker. Takılanı affetmez.
...
Hayvanlar âlemi çok öğretici...
Hayatımızın bir parçası hâline gelen sosyal medya ağlarının örümcek ağlarından hiçbir farkı yok. Hepimiz, nihai kertede bizi yeme üzerine kurgulanmış bir sistemin kurbanlarıyız. Birbirinden bağımsız gibi görünen ama aslında tek bir üst el marifetiyle kurulan bu ağların maksadı, cazibe alanı oluşturarak kurbanlarını avlamak.
Nasıl yiyip içeceğimiz, nasıl eğleneceğimiz, nerede alışveriş yapacağımız, nereye seyahat edeceğimiz, kime oy vereceğimiz... Bugün hepsi bu ağlar üzerinden yönlendiriliyor.
Sistemin hedefi deşifre etmek; kafadaki fikri, etekteki taşı dökmek... Beğeniler ve paylaşımlar üzerinden algoritmalar oluşturup, kriminal çalışmalar yapmak. Toplumları dönüştürmek.
Ne var ki kimi tuzağın farkında, kimi umursamıyor, kimi avlanırken av olmuş farkında değil.
...
Pandemi, dijital çağın ağababalarına bulamadıkları fırsatlar sundu; ağa takılma sürecini hızlandırdı.
Bu mühim mesele geçtiğimiz hafta AK Parti yönetiminin masasına gelmiş. Manşetimize taşıdığımız o toplantıda 'siber vatan' için de tedbir alınması gerektiği ifade edilmiş.
Denilmiş ki;
- Dijital çağın ham maddesi veri. Küresel bilişim devleri bu ham maddeyi işleyerek kurulacak veri temelli, millî egemenlik sınırlarını çiğneyen, geleneksel devlet yapısına meydan okuyan yeni bir dünya düzeni tasarlıyor. Türkiye bir karar aşamasında. Kendi verisini oluşturan bir "upload" (yükleme) toplumu mu; yoksa veri ham maddesi uluslararası dijital algoritmik düzen tarafından işlendiği ve içeriğe dönüştürülmüş veriyi indiren "download" toplumu mu? Hangisi olacağımıza karar vermeliyiz. Aksi takdirde bedenlerini bizim geliştirdiğimiz zihinleri veri sömürgeciliğinin bağımlısı olmuş gençlerimiz olacak.
- ABD ve Fransa'daki seçimlerde ve Brexit referandumunda 24 parametre ile bir kullanıcının 70'e yakın Facebook beğenine bakarak yüksek doğruluk oranlarında hangi partiye veya adaya oy vereceği tahmin edildi. Z Kuşağı olarak tabir edilen 7 milyona yakın seçmen 2023'te ilk defa oy kullanacak. Onların içine doğdukları yeni medya düzeni veri ve içerik sağlayıcılar tarafından devlet otoritesi, egemenliği ve siyaseti de aşan bir meydan okumayla karşımıza çıkıyor. Dijital çağın egemenlik aygıtı yeni medya düzenidir.
Tespitler yerinde. Öyleyse harekete geçilmeli.
 
 
Özel televizyon
güzel hareket
 
Tartışma, hukukçu Salim Şen'in Habertürk'te katıldığı
programda " HDP'liler hiçbir mecrada kendini savunamıyor" sözleriyle başladı.
Sunucu Didem Arslan Yılmaz'ın "Burası bir kamu televizyonu değil. Özel sektörüz. Bu bir tercihtir" diyerek meseleyi "özel" bir boyuta taşıdı.
Kanalın diğer sunucuları Mehmet Akif Ersoy ve Veyis Ateş, "PKK’yı terör örgütü olarak görmeyen kişileri ve temsilcileri tartışma programlarına evrensel yayıncılık ilkeleri ve kendi yayın çizgimiz gereğince davet etmiyoruz" diyerek Didem Arslan Yılmaz'ı tasdik edince iş kanal dışına taştı. Yıldıray Oğur, Karar'daki köşesinde yakın geçmiş hatırlatmasında bulunarak 2015 yılında Selahattin Demirtaş'ın Habertürk'e 6 defa çıktığını yazdı. Ardından "Hadi HDP'yi anladık peki ya diğer partilerin liderlerini neden gramla çıkardığınızı ya da bazılarını neden hiç çıkarmadığınızı nasıl açıklayacaksınız?" diye laf sokuşturdu. Mehmet Akif Ersoy da bu sefer Yıldıray Oğur'un geçmişte HDP'nin PKK'nın siyasi kanadı olduğu gerçeğini yazdığı makalesini hatırlattı.
Aslında biraz araştırsanız birçok kanalın, gazetenin ve köşe yazarının geçmişinde bu tür 'vukuatlar'ını bulursunuz.
Pervin Buldan'ın 7 Haziran seçimleri sonrası "PKK bir terör örgütü değildir" diye canlı yayında höykürdüğünü; CHP'li Erdal Aksünger'in CNN Türk'te "Benim gözümde YPG terör örgütü değildir" dediğini söylemiyorum.
Yine aynı kanalın Demirtaş'a bağlama çaldırıp öğrenci evinde menemen yaptırıldığını hatırlatmıyorum.
İktidarın gazetesinde bir yazar aynen "PKK bir terör örgütü değildir. Öcalan'a terörist demek denize göl demek gibi bir şeydir. Bir Kürt ulusalcısı olarak, siyasi amacına ulaşmak için şiddeti kullanan bir politikacıdır Apo. Unutmayalım; bizim taraftaki milyonların ‘terör’ dediğine, karşı taraftaki milyonlar ‘özgürlük mücadelesi’ diyor" şeklinde yazmıştı.
İktidardan bir milletvekili de "Şimdi PKK terörist bir örgüt müdür? Hayır! PKK terörist bir örgüt değildir, PKK kendi topraklarında belli bir siyasi programı hayata geçirmeye çalışan bir politik harekettir" demişti.
"Çözüm süreci" önemli bir denemeydi. Halkının devletine, devletin terör örgütüne verdiği bir krediydi. HDP fırsatı kaçırdı. Halktan aldığı desteği teröre tahvil etti. Terör örgütünün siyasi acenteliğini bırakmadı.
Konvansiyonel medyanın çok sesli olduğunu söyleyemeyiz ama en azından PKK'nın “Keleş”lerine dipçik olmuş tipler çıkmıyor. Bunların ekranlarda olmamasının hiçbir mahzuru da yok. Hatta böyle çok iyi…
Çünkü onların ne dediklerinin hiçbir anlamı yok. O tren kaçtı…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.