Çakma ödüller ülkesi

A -
A +
Uluslararası Siyasi Danışmanlar Derneği (International Association of Political Consultants/IAPC) diye bir dernek var. 1968 yılında Paris'te kurulmuş. 20 ülkeden, 200 üyesi varmış. Dernek 1982'den beri 'demokrasi madalyası' ödülü veriyor. Bu sene ödülü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na layık gördüler... Ki ödül 37 yıllık tarihi boyunca ilk defa bir belediye başkanına verilmiş... 2017 yılında da madalyayı Ankara'dan İstanbul'a yürüdüğü için CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na takmışlardı. Derneğin eski Başkanı Mehmet Ural. Peki, Mehmet Ural kim? Adını Erdal İnönü'nün genel başkan olduğu Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin 1987 seçim kampanyasıyla duyurmuş, yıllarca CHP'li İzmir Büyükşehir Belediyesinde başkan danışmanlığı yapmış kişi... Tunç Soyer'in danışmanlığını yapıyor mu bilmiyorum ama Ural, İmamoğlu'na ödül veren derneğin hâlen iki numaralı ismi. IAPC'nin Türk kökenli bir başkan yardımcısı daha var, o da Necati Özkan. Pekiyi kim bu Necati Özkan? Ekrem İmamoğlu'nun 2019 seçim kampanyasının direktörlüğünü yapan, 'İmamoğlu'na ben kazandırdım' diye kitap yazan, hâlen CHP'li başkanların medya operasyonlarını yürüten kişi... CHP'li iki danışman, danışmanlıklarını yaptıkları belediye başkanına ödül verdiriyor ve bunu uluslararası bir konferansla dünyaya pazarlıyor. Karşı mahalle ise "Iyyy İmamoğlu'nun İngilizcesi ne kadar kötü... Ülkesini dünyaya şikâyet ediyor" diyerek klavyeleri patlatıyor. Bu vesileyle de İmamoğlu'nun 'nepotik ödül'ünü duymayanlara duyuruyor. CHP'de böyle danışmanlar, AK Parti'de böyle medya ve kitle olduğu sürece Ekrem Bey daha çok seçim kazanır...  

Çakma ödüller ülkesi
 

Türkiye'nin terapisi
Geçen haftalarda yazmıştım, bu senenin modası psikolojik diziler diye...

Netflix'te bu türde bir dizi gösterime girdi ama ne dizi!..

Ne Kırmızı Oda'nın suniliğine benziyor ne Masumlar Apartmanı'nın samimiyetsizliğine...

Dizinin ismi: "Bir Başkadır"...

Berkun Oya'nın yazıp yönettiği yapım, başörtülü bir kızın psikiyatrist terapileri üzerinden sınıfsal dokundurmalarla başarılı bir Türkiye sorgulaması yapıyor.

Sosyal medyada herkes başroldeki Öykü Karayel'in performansına dikkat çekti.

Karayel gerçekten çok iyi bir oyunculuk sergilemiş. Çok sahici, çok doğal.

Diziyi güçlü kılan da konusu kadar bu sahiciliği başarılı şekilde yansıtan oyuncu seçimi olmuş.

Yapımda ailesi tarafından yurt dışında okutulmuş, başörtülü ön yargısıyla yetiştirilmiş psikiyatrist kendi ülkesinin gerçekliğiyle; kendisine tedaviye gelen kız ise bastırılmış duygularıyla yüzleşiyor.

Psikiyatrist şöyle diyor bir sahnede: 

"İçimde kaçamadığım kurtulamadığım bir öfke var. Anormal bir huzursuzluk oluyor içimde ama en derin bir yerde durduramıyorum. Ne zaman başı kapalı biri gelse otursa karşıma her seferinde, 'saçmalama Peri' diyorum. 'Onca sene okudun, ettin, bu ne ayrımcılık? Ötekileşme bu... Sen bunu yaparsan... Yapma bu işi. Hasta görme...' Yok durduramıyorum kendimi...

Bu düşünceler çocukluktan beri yerleşmiş benim kafamın içine. Annemin babamın b.k yemesi. Başı kapalı biri 'öcü gibi' bir şeydi annem için. Eve gelen kadının başına laf ediyordu.

Onlar güçlü olan. Çoğunluk onlar. Biz kendi ülkesinde akvaryumun içinde... Senin benim anlamamız mümkün değil. Apayrı ülkelerde yaşıyoruz bu insanlarla..."

Arkadaşının "Kafasında çuvalla geziyor. Kız saçını kapatmış o kafasını. Gizli faşist" diye tarif ettiği psikiyatrist, "aydın yabancılaşması"nı çok iyi özetliyor. Dilerim benzer sorgulamaların ve yüzleşmelerin devamı gelir...

 

İtilaf basını

Rus Vedomosti gazetesi: Karabağ savaşı, Ermenistan'ın yanı sıra Rusya için de felaketle sonuçlandı. Başarılı bir ara buluculuk ve barış güçleri konuşlandırmaktan oluşan aldatıcı bir dış politika zaferinin ince perdesinin arkasından çok yakında acı bir gerçek ortaya çıkacak. Türkiye'nin prestiji ise tam tersine muazzam bir şekilde arttı. Canlanan Türkçülük, Sovyet sonrası bütünleşmeye göre daha cazip bir proje hâline geldi.

Fransız L'Opinion: Ermenistan'a taraf ve Türkiye düşmanı olan Fransa için Dağlık Karabağ konusu Suriye ve Libya'dan sonra başka bir başarısızlık oldu.

İngiliz Telegraph: Azerbaycan-Ermenistan savaşının en büyük galibi Türkiye. Rusya Kafkasya'da barışı sağlamış olabilir ancak savaşı Türkiye kazandı.

'İtilaf Devletleri'nin basını Karabağ zaferiyle ilgili işte bunları yazdı... Ama Türkiye'de bazı gazeteler ülkesinin başarısını ideolojik körlük sebebiyle görmedi!

 

 

Dönüşümün işareti

Cumhurbaşkanı hukuk, ekonomi ve demokrasi alanında reform yapacaklarını duyurdu, dönüşümün işaretini verdi.

Aslına bakılırsa ilk sinyal Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'den geldi.

Gül, Ceza İşleri Genel Müdürlüğünce düzenlenen sempozyumda çarpıcı sözler söyledi.

Şöyle dedi Gül: "Anayasa Mahkemesi bir karar verip 'Mahkemenin buna uyar mı uymaz mı?' gibi bir öngörülebilirliğin olmadığı yerde yatırımda hukuk öngörülebilirliğinden bahsetmek mümkün değildir. Asıl olan adaletin yerine gelmesi. Hâkim, savcılardan beklentimiz 'Kim ne der, ne düşünülür' şeklinde değil, 'Dosya ne der, Anayasa ne der, hukuk ne der?' şeklinde karar vermesi..."

Malûm Anayasa Mahkemesi CHP'li Enis Berberoğlu hakkında "hak ihlali" kararı vermiş ama Ağır Ceza Mahkemesi yeniden yargılanmasına yer olmadığına hükmetmişti. Bu da ciddi tartışmaları beraberinde getirmişti.

Gül'ün mesajı evvela hâkimlereydi... Sonra? Sonrasını ilerleyen zamanda göreceğiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.