Tenkit kültürü

A -
A +
Tanzimat döneminde dilimize girdiği düşünülen bir kelime var; Tenkid! Tenkid "Bir konuya ait yazıyı veya eseri, gözden geçirmek" demektir. Kelimenin kökü Arapça "nakd"dir. Nakd ise günümüz Türkçesindeki 'nakit' kelimesinin tam karşılığıdır; yani "para olarak bulunan servet" anlamına gelir. Tenkid intikad; intikad ise "iyiyi kötüden ayırmak" demektir. İntikad eden kişiye nakkad denir. Nakkad, hem "tenkid eden" için hem "madeni paraların sahtelerini tespit eden kişi" için, yani "sarraf" için kullanılır. O hâlde bir tenkidci ile sarrafın arasında hem etimolojik hem yaptıkları iş bakımından esasında pek de fark yoktur...         *** Fransızların "critique" (kritik) dediği, bizim elemek fiilinden geliştirip "eleştiri" dediğimiz şey; hakkıyla ve layıkıyla yapılırsa ve tahrip edici değil yapıcı olursa servet gibidir. Eleştiricilik yol göstericiliktir. Anlayana bir fenerdir, ilham kaynağıdır. Fakat bu hususta millet olarak iyi bir imtihan verdiğimiz söylenemez. Kişiliğimizi oluşturan içinde doğduğumuz kültürün, yetiştiğimiz ailenin, gittiğimiz okulun, yaşadığımız toplumun ve nihayetinde milletin tarihî tecrübelerinin öğrettiği faktörler, eleştirel kalibreyi etkileyen şeylerdir...         *** Biz karakter olarak bir Batılı gibi eleştirenden hazzetmeyiz, menfaatimize dokunan eleştiriyi kabul etmeyiz. Batılı eleştiriyi bir bilim disiplini olarak ele alıp gelişme vesilesi olarak görürken biz "takoz, tehlike" diye değerlendiriz. Oysa bir asırda yaşadığımız tecrübelerle sabittir ki; eleştiri kültürünün gelişmediği, farklı düşünenin bastırıldığı, linç edildiği toplumlarda fikirler merdiven altına iner. Kapalı kapılar ardında sadece dedikodu gelişir. İnsanlar fısıltıyla konuşur. Fısıltı fitneyi, fitne derin fay hatlarını oluşturur... Bu hususta Aliya İzzetbegoviç'in muazzam bir tespiti var. İzzetbegoviç der ki: "Ben olsam, Müslüman Doğu'daki tüm mekteplere 'eleştirel düşünme' dersleri koyardım. Batı'nın aksine Doğu, bu acımasız mektepten geçmemiştir ve birçok zaafın kaynağı budur."         *** Eleştirel zenginliğin kıvılcımlarının hissedildiği alan medya. Basını demokrasilerin dördüncü kuvveti sayan en önemli özelliği gazetecilerin eleştiri hakkını kullanmasından ileri gelir. Fakat bu hak, çok suistimal edildi, yozlaştırıldı. Bilhassa sosyal medyanın hayatımıza girmesinden sonra da bambaşka bir hâl aldı. Bugün eleştiri küfür ve hakaretlerle soslanır, linçle yedirilir oldu. Kimse kimseyi dinlemiyor. Kimse yoğurdum ekşi demiyor. Kimse aynaya bakmıyor. Herkes kendisinin mutlak doğru olduğunu sanıyor!.. Öyle ki eskiden fikir ayrılıkları olsa bile muhafazakârlar açıktan birbirlerine karşı salvolar yapmaz, polemiklere girmezdi. Belki azınlık ve yenilmişlik psikolojisinin tezahürüydü bu, dağılmamak için yapılıyordu bilemiyorum. Bugün öyle mi? Mahallede ayar kaçalı çok oldu...     Bana skandalını söyle!   Kanalları zaplarken yeni bir diziye denk geldim. Eşim, başrol oyuncularından birini göstererek "Bu kadın kimdi?" dedi. "Hay Allah! Neydi neydi neydi... Bir türlü aklıma gelmedi.""Yahu" dedim sonra, "Şu Yozgat'ta birlikte fotoğraf çektirdiği başörtülü teyzelere hakaret edip sonra özür dileyen kadın yok mu? İşte o!" İnternete "Yozgat, başörtülülere hakaret" diye yazdım, şak diye ismi belirdi... Söz konusu kadının, birçoğunun aklında benim gibi kaldığından eminim. Ve yine biliyorum ki bulaşık deterjanı reklamında çıkan tiyatrocu kadın kimileri için temizlik değil "nefret"ten başka bir şey ifade etmiyor. Çoğu, Arka Sokaklar'da oynayan bereli adamı, o pis gülüşüyle hatırlıyor. Belki kimileri yeni dizinin oyuncuları için "Twitter'da sağa sola laf sokan oyuncu abi ile oturduğu kafede başörtülülere hakaret eden sarhoş kadın aynı projede buluşuyormuş" diye düşünüyor. Kimisi "komşusuna odunla saldıran şarkıcı", kimisi "sevgilisini hastanelik eden sinemacı", kimisi "Türk'ten çocuk yapmayı düşünmeyen küfürbaz oyuncu" gibi tanımlamalarla hatırlanıyor. İsimler değil cirimler biliniyor. Ne tuhaf değil mi?     Ucuz etin yahnisi   Sonunda "Bunu da gördük" dedirten bir gelişme yaşandı. RTÜK, televizyon kanallarına bir yazı göndererek "herhaltokolog" uyarısında bulundu. Kurumdan yapılan açıklamada tartışma programlarına katılanlar kastedilerek "Bu kişilerin bir kısmının gün içeresinde içerik olarak birbiriyle alakası bulunmayan programlara katılarak sanki her alanın uzmanıymış gibi her programda hukukçu, terör uzmanı, siyaset bilimci, sağlık bilimci, deprem bilimci vb. farklı unvanlar kullanmak suretiyle gündemde hangi konular varsa onun üzerine yorum yaptıkları görülmektedir" denildi. Vatandaştan şikâyet geldiği, eğer toplumu yanlış yönlendiren olursa ceza verileceği ifade edildi. Son zamanların en iyi çıkışı!.. Lakin bu durumdan kanal yöneticilerinin de mutlu olduğunu düşünmüyorum. Ama en az maliyetli şey bu. Başka türlü zamanı nasıl dolduracaklar?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.