Bıktık...

A -
A +
Vallahi de bıktık, billahi de bıktık...
İçi boşaltılan, soyulup soğana çevrilen batık Türk Hava Kurumu'nun her orman yangınında ısrarla gündeme getirilmesinden bıktık.
Milyarlık mal varlıkları ipotek altındaki asırlık kurumun, Orman Bakanlığı'nın açtığı ihaleye girmek için teminat mektubu verecek parasının olmamasının itiraf edilmesine rağmen "uçaklar yatıyor" denmesinden bıktık.
Yakın dönemde kurum yönetiminin "Kasa boşaltılmış. Ne olur kayyum atayın" diye Cumhurbaşkanına yalvardığı gerçeği ortadayken at gözlüklülerin "THK ideolojik gerekçelerle yok edildi, kayyum atadı" demesinden bıktık.
Emekli generallerin ve CHP'nin çiftliğine dönen THK'nın, daha kendi içindeki yangını söndüremezsen ülke yangınlarıyla baş edebileceği yaygarasından bıktık.
THK'nın Ruslardan kiraladığı uçaklarla yangın söndürme faaliyetlerine katılmasına rağmen "devre dışı bırakıldı" denmesinden bıktık.
Orman işçileri canını dişine takıp yangınlarla mücadele ederken, bunların toplum huzurunu kundaklamasından bıktık.
 
Biliyor musunuz?
 
Türk Hava Kurumu'nun 1925'te kurulduğunu...
Bir vakitler Ankara Etimesgut'ta Uçak Fabrikası’nın bulunduğunu...
Fabrikada uçak tasarım ve üretimlerinin yapıldığını...
Fakat Tek Parti döneminde Amerika'nın çıkma uçaklarını alma uğruna fabrikanın yokluğa terk edildiğini...
Yerli ve millî teşebbüslerin Vecihi Hürkuş ve Nuri Demirağ'ın uçak; Nuri Killigil'in bomba fabrikası gibi yok olup gittiğini kim biliyor?
 
Cukka Cemal
 
Geçen bir dönemin etkili tarih dergilerinden Tarih ve Düşünce'nin eski bir sayısına denk geldim.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Almanlardan maddi menfaat temin eden (rüşvet alan) gazetecileri kapak yapmışlar.
Dosyayı hazırlayan araştırmacı Almanya Dışişleri Bakanlığı arşivlerine girmiş. Listede kimler yok ki...
Cumhuriyet'in kurucusu Yunus Nadi, Ulus yazı işleri müdürü Kemal Turan Ünal, Akşam yazarları Necmettin Sadak ve Falih Rıfkı Atay, Tanin sahibi Hüseyin Cahit Yalçın, İzmir'de Anadolu gazetesini çıkaran Haydar Rüştü Öktem...
Bunların Almanlarla çarpıcı ilişkiler içinde bulunmalarının dışında bir ortak noktaları daha var; aynı zamanda CHP milletvekili olmaları.
Öktem, Almanların verdiği 200 lirayı az bularak 300 lira istemiş.
Hadise Hitler'in Propaganda Bakanı Goebbels'in "Nazi ilkeleri Polonya'da, Avusturya'da, Bulgaristan'da, Sırbistan'da ve Türkiye'de başarıyla gelişmektedir" dediği yıllarda geçiyor.
Yazıyı okuduktan sonra "Kim bilir tozlu arşivlerde ne satılık adam vardır?" diye düşünürken bir internet sitesinde Hasan Cemal'in haberi ilişti gözüme.
Meğer, Batı'dan fonlanan Ruşen Çakır yalnız değilmiş.
Hasan Cemal'in sahibi olduğu P24 de Norveç, Danimarka ve İngiltere'den fonlanmış. Hem de öyle böyle değil.
Fonlayanlar arasında Norveç Büyükelçiliği'ni mi ararsın İsveç Başkonsolosluğu mu İngiliz The Guardian Foundation'u mu?
Devir değişse de hikâye değişmiyor. Bu işler genetik miras gibi nesilden nesile aktarılıyor. Kimine cukkalamak, kimine vatan kurtarmak düşüyor.
 
Bunu da gördük!
 
Erzincan CHP İl Başkanı bir basın toplantısı düzenliyor.
Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat'ın da katıldığı toplantının ardından etkinliği takip eden gazetecilere bir poşet içinde hediye takdim ediliyor.
Poşette maske, dezenfektan ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'ndan bir not bulunuyor.
"Kadirşinas" il başkanı, bir de poşete zarf içinde para koyduruyor. Zarfta 500 lira bulunuyor.
Meslektaşlarımız tabiatıyla bu çirkin muameleye kızıyor, parayı iade ediyorlar.
Başkan bu sefer "Personel kendi başına yapmış" diyerek yan çiziyor. Attığı zarf tutmayınca kıvırıyor.
Bir meslek örgütünden de tepki gelmiyor. Çünkü rüşvet, onlar verince mubah!
 
Sakat bakış açısı
 
Önceki gün New York Times'da "Türkiye ve Google" üzerine bir haber çıktı.
Yazılanlara göre;
-Fransa aramada çıkan makalelerin yazarlarıyla lisans anlaşması yapmadığı için 500 milyon avro para cezası kesmiş.
-Hindistan rekabet kurumu android mobil işletim sisteminin sahibi olarak hâkim pozisyonunu akıllı telefon piyasalarında avantaj elde etmek için kullandığı gerekçesiyle Google hakkında soruşturma başlatmış.
-İtalya, mayıs ayında android sistemiyle ilgili olarak şirketi 102 milyon avro ile cezalandırmış.
Teknoloji devinin Türkiye ile de arası iyi değilmiş. Eh bu sır değil.
Rekabet Kurumu, geçen yıl iki büyük ceza kesmişti. Arama ve turizm sorgularında kendini öne çıkardığı gerekçesiyle Google'a 296 milyon lira idari para cezası verilmişti.
Ama New York Times lafı evirip çevirip Erdoğan'a getirmiş; "Bazıları Google'ın Türkiye’yle olan sıkıntılarını Recep Tayyip Erdoğan’ın otoriter liderliğine ve onun gücü Batı’nın internet şirketlerinden alma çabasına bağlıyor" demişler.
Fransa, İtalya, Hindistan'daki hak ve menfaat arayışı bize gelince otoriterlik belirtisi oluyor. Bakış açısı bu kadar çarpık işte.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.