Filme konu olacak sansürler

A -
A +
Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü arşivinde muhafaza edilen "Sansür Karar Defterleri" açıldı. Akademisyenler Ali Karadoğan ve Semire Ruken Öztürk, öğrencileriyle birlikte 20 bin sayfayı tarayarak Türk sinemasında sansürün tarihini yazdı. Üç ciltlik kitap, aynı zamanda devletin ideolojik kodlarını net şekilde ortaya koyan bir çalışma olmuş. Enteresandır; devir, liderler, hükûmetler, siyasi atmosfer değişse de sansür kurulunun radarına yakalananlar aşağı yukarı aynı. Filmlerde İslamiyet’e dair değerler kesip atılmış. Kur'ân-ı kerim, ezan, namaz sahneleri kırpılmış. Cepheye giderken Kuvayi Milliyecilerin kırdaki namaz sahnesinden namaz kılma ve kamet getirme kısmı çıkarılıp yalnız dua edildiğini gösteren sahne bırakılmış. Erman Film, 1952'de "Hac Yolu" isimli bir belgesel çekmiş. Hac bu, her safhası ibadet. Ne var ki namaz kılma, dua etme, tekbir getirme, Arafat duası, Vakfe’deki dua gibi bölümlerin 'en azından' sessiz verilmesi istenmiş. Bir senaryoda Melike’nin Müslüman olma sahnesi kurulun hışmına uğramış. Ünlü 'Boş Beşik' filminde bebeğin ezanın kulağına okunması mahzurlu görülmüş. Şükür namazına önce "şükran namazı" denilmiş, sonra yayınlamaya uygun bulunmamış... Komünizmi çağrıştırdığı düşünülen diyaloglar ve sahneler atılmış. Jenerikteki Rusça yazılar bile çıkarılmış. 1955 yapımı yabancı bir filmde, talebenin geçit resminde "sol, sol, sol" diye tekrarladığı sahne kırpılmış. Yeşilçam 70'lerde müstehcen filmlere teslim olmuştu. Meğer, bunlar daha 'sansür'lenmiş hâliymiş. Film kurulu, açık kıyafetleri, argo kelimeleri, küfürleri ahlaki yönden 'sakıncalı' bulmuş. Hazirun bir ahlâk kaygısı gütmüş yani. Ama dinî değil sosyolojik gerekçelerle. Osmanlı padişahlarına hakaret onaylanmış; kimi tarihî yapımlara "saltanatın da fenalıklarını anlatmak şartıyla" izin verilmiş. Yabancı şahsiyetlerle ilgili olanlar ise "aramızı bozmasın" diye hasıraltı edilmiş. Memleket yoksulluktan kırılırken, yoksulluk diyaloglarına 'isyana teşvik ediyor' diyerek izin verilmemiş. "Herkes hırsız", "Otobüsler bugün bozulmuş” gibi ibareler sakıncalı bulunup çıkarılmış. Nedense Kemal Sunal'ın canlandırdığı film, "Salako’nun gazetede resminin çıktığı ve köylülerin bu gazeteyi okuduğu sahnelerin çıkarılması" şartı ile kabul edilmiş. 70'li yıllardan sonra başlayan siyasi tartışma ve kutuplaşma ikliminden etnik ve mezhebî gruplar da nasibini almış. Kürtçe sansürlenmiş. Ama devletin derin kodlarına ihtimam gösterilmiş. Mesela İnkılâp Güneşi isimli senaryo M. Kemal Atatürk'ü anlatmaya aciz kaldığı gerekçesiyle reddedilmiş. Ebedî Meşale isimli bir belgesel Atatürk'ü hakkıyla canlandırabilecek kudrette büyük sanatkâr olmadığı için kabul edilmemiş. İstanbul’un Fethinin anlatıldığı filmin teşekkür kısmında orduya ve Patrikhane'ye birlikte teşekkür edilmesi, bir yüzbaşıya kelepçe takılması, Bulgar çetecilerin kızıyla Türk subayının duygusal ilişki kurması senaryoda da olsa uygun görülmemiş... Bir filmde polis karakteri, mevzuattaki "kılık, kıyafet, yaş, kilo" kaidesine uygun olmadığı, dolayısıyla gerçeği yansıtmadığı gerekçesiyle kabul edilmemiş. Yine polislere "aynasız" demek güven sarsıcı bulunmuş... 1977 yapımı bir filmde jandarmanın tebligata uygun gözaltı yapmadığı için sahne filmden çıkarılmış. 1951 yapımı "Demir Perde veya Çizmeler Altında" isimli senaryoda "Madem Türk kızı iğfal edilecek, çirkin olmasın, Türk kızı güzel olur" diyerek şartlı izin verilmiş. Komik ama acınası tarihimiz böyle... Dipçikli demokrasilerde başka türlüsü de beklenmezdi zaten. Keşke birisi de basın tarihindeki vukuatları toplasa... Özellikle de TRT'dekileri çok merak ediyorum.     Yeniçağ niye küçülüyor?   İYİ Parti'nin yayın organı Yeniçağ gazetesinde hafta ortasında çarpıcı bir başyazı çıktı. 20 yıldır yayınlanan gazetenin, masraflarını karşılayamaz hâle geldiği, bundan dolayı 30 Nisan'dan itibaren yerel yayın yapacağı duyuruluyordu. Yeniçağ, Ülkücü bir kadro tarafından çıkarılmaya başlandı. Fakat zamanla MHP ile köprüleri attı, seküler bir çizgiye evrildi. Bugün Yeniçağ'ın bilhassa dijital mecrada Sözcü'den daha sert bir dili var. İYİ Parti Genel İdare Kurulu Üyesi Arzu Önşen'in ti'ye alınan "Ben sosyalist devrimci bir ülkücüyüm" sözü boş değil. Gazeteler siyasetçiler için önemlidir. Özellikle de seçim öncesinde. 2023'e bir yıl kala, sahibi İYİ Parti milletvekili olan gazete niye küçülür? Kararın Koray Aydın'ın teşkilat başkanlığından alınması ve Yavuz Ağıralioğlu'nun kızağa çekilmesiyle bağlantısı var mı? Bilemiyorum. Ancak Akşener'in tasfiye hareketinden üç gün sonra Yeniçağ'ın "küçülüyoruz" yazısı manidar oldu. Gazetenin sahibi Ahmet Çelik, partisinin İstanbul'da HDP ile dirsek temasına tepki göstermiş, manşetten veryansın etmişti. Çelik'in Koray Aydın ile dostluğu bilinen bir gerçek. Duyduğuma göre Ankara bürosu ve matbaa kapatılmış. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, dün destek için ziyarete gitti. Tabii dostlar alışverişte görsün kabilinden. Netice itibarıyla bu kararın ticari değil siyasi bir tercih olduğunu tahmin ediyorum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.