Nefret suçunu iyi biliriz!

A -
A +
İstanbul'da geçen hafta binlerce kişinin katılımıyla "Aileni koru" mitingi tertip edilirken, Aile Bakanlığı ve KADEM gibi kuruluşların ne tepki vereceğini merak ettim... Maalesef görmezden geldiler!..
Aile Bakanı, sessizliğini dört gün sonra bozdu.
Hürriyet'e, "Her grubun protesto hakkı vardır. Nefret söylemini yanlış buluyorum" diye açıklama yaptı.
Yani protesto etmeyi hak olarak tanımlarken, öte yandan mahut gösteriyi "nefret suçu işlendiği" düşüncesiyle tasvip etmediğini söyledi.
O gün bugündür düşünüyorum...
Sahi ne yaptılar bu meydanda toplananlar insanlar?
Koooskoca Bakan'ın bile tasvip etmediği nasıl bir nefret suçu işlediler?
Mesela;
LGBT'lilerin kılık kıyafetine karışılmasını mı istediler?
Kamu kurumlarında çalışmama yasağı getirilmesini mi önerdiler?
Eğitim ve seçilme haklarının ellerinden alınmasını mı talep ettiler?
"Bunlardan psikolog olmaz mı" dediler?
"LGBT'li bir hâkimin karşısına gittiğimde adaleti savunacağı konusunda kuşkum var" diye mi bağırdılar?
Denize dökmeyi mi hayal ettiler?
İşe, staja kabul edilmemelerini mi istediler?
İkna odalarına alınmasını arzu ettiklerini mi söylediler?
Sahi ne yaptılar?
Eylemin adı "Aile yürüyüşü"ydü yahu...
Pankartlara bakın ne diyorlar:
"Anne, baba, evlatla hep mutlu yarınlara."
"Çocuklarımızın üzerinden ellerinizi çekin!"
"Çocukların masumiyetini kullanmayın."
"Toplumsal çürümenin karşısında ailene sahip çık."
"Bireylere yönelik her türlü nefrete, şiddete, dayatmaya karşıyız."
"Aileyi korumak millî güvenlik meselesidir."
"Aile hedefte, başını çevirme."
Bunlar mı nefret suçu?
Hadi bu ülkeye nefret tohumlarını ekme konusunda mahir tiplerin cibilliyetini ve maksadını biliyoruz da...
Aileyi korumakla görevli aile bakanı, aile mitingine nasıl karşı çıkıyor, anlamak mümkün değil!..
Nefret suçunu iyi biliriz!
Evlere şenlik gazetecilik
 
Hafta içinde heyecan uyandıran bir gelişme yaşandı.
Batı Azerbaycan'da "Göyçe-Zengezur Türk Cumhuriyeti" adıyla bir cumhuriyet bağımsızlığını ilan etmişti.
Bayrağı, Azerbaycan bayrağından uyarlamaydı.
Dili Türkçe, inanç prensibi laiklikti.
Devletin cumhurbaşkanı, Azerbaycanlı eski bir akademisyendi.
Yardımcısı da Batmanlı Kürt kökenli biriydi...
Haber siteleri, televizyonlar balıklama atladı.
Bayraklar gösterildi, haritalar çizildi.
Ankara Beştepe'de irtibat bürosu açıldığı, çiçeği burnunda devleti ilk tanıyanın da Türkiye olduğu yazıldı.
Sosyal medya yıkıldı.
"Türk dünyası birleşti hayırlı olsun" diye sevinç çığlıkları atanı mı ararsın, işi Kafkas İslam Ordusu'na, Enver Paşa'ya kadar götüreni mi?..
Analizler havada uçuştu. Bir dekan "Osmanlı toprağı iken, 1918 yılından günümüze kadar 100 yıl boyunca esir kalmış vatan toprağı bağımsızlığına kavuştu" diye yazdı.
Biri de kalkıp "Batmanlı Mehmet Ali ile Zengezur’un ne alakası var" diye sormadı.
Kimse teyit etme ihtiyacı duymadı.
"Yeni bir Türk devleti kuruluyor ama ne Türkiye'den ses var ne Azerbaycan'dan. Bu olacak iş mi?" diye sorgulamadı.
Neyse ki asli hinterlandımızdaki gelişmeleri yakından takip eden Yılmaz Bilgen soruşturdu.
Sahte cumhuriyetin perdesini indirdi. Balon patladı.
Meğer "Yeni Türk devletinin başkanı" dolandırıcılıktan, yardımcısı Hizbullah davasından hapis yatmış.
Geçen sene de bir sahtekâr kendini Doğu Türkistan Cumhurbaşkanı diye tanıtıp parti parti gezmiş, konuşma yapmış, sonra foyası ortaya çıkmıştı.
Naylon devlet başkanı hikâyelerinin tuttuğu bir yerde sahte vali, sahte savcı haberleri işten bile değil!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.