Gurbet elde bayram

A -
A +
Bayram tatili nedeniyle Antalya'da bir oteldeyiz. 400 Rus turistin arasında, ciddi ciddi saydım, bizle birlikte toplam 6 Türkiyeli aile var. Allah'tan Ruslar bize yabancılık hissettirmiyorlar, kendi ülkemizde gibiyiz. Samimi ve cana yakın davranıyorlar örneğin. Üstelik günün 24 saatini oyunla ve eğlenceyle geçirmeye azimli çocuğunuzu bile zaman zaman top oynayarak eğlendirecek kadar sıcak kanlı olduklarını söyleyebilirim.
Otel temiz. Personelinin de hizmette bir kusuru yok Allah için. Onlar da gurbet acısını azaltıyor bir nebze. Hata olduğunda da gönül almayı biliyorlar. Misal, lokantadaki kırık sandalyeye oturup kendimi yerde bulduğumun gecesi, havuz manzaralı balkonda yer ayırarak jest yapmaları takdire şayandı. Açıkçası masa ve şezlong tutma konusunda sürekli nal toplayan bizim aile açısından büyük bir şanstı bu. Yemek yerken bir yandan da doya doya havuza baktık. Çünkü otelin küçük bir kusuru var; deniz manzarası yok. Turdan satın aldığımda şirketin web sayfasındaki fotoğraflarda vardı oysa. Her zamanki gibi araştırmacı-soruşturmacı gazeteciliğim bu hayal kırıklığıyla geçireceğim kötü tatil fikrinin önüne geçti ve nedenini merak ettim. Resepsiyondaki delikanlı "evvelden vardı abi" dedi. Nasıl yani? Devam etti.
"Sonra otelimizin önüne iki otel daha yapılınca manzara kapandı."

Yani o fotoğraf yaklaşık 20 sene öncesine aitmiş ve o sayfa da öylesine unutulmuş.
Neyse, bunu dert etmedim. Zaten denize nazır tatil köyünde olsanız ne olacak ki? Plaja ulaşabilmek için önce otelin koridorlarında 500 metre yürüyor, aşağıya inmeyi başardığınızda 500 metrelik çamlıklı yol parkurunu katedip, son olarak plajda kendinize şezlong bulabilmek uğruna 500 metre daha araştırma geliştirme sporu yapmıyor musunuz? Kaldığımız otelde hiç olmazsa bu sorun yok. Aşağıya inin, 300 metre sonra da hop sahildesiniz. Üstelik yanımızda yaklaşık 25 kg ağırlığındaki plaj çantasıyla ağırlık çalışarak vücut yapıyorsunuz.
Ruslarla başlamıştık, onlarla devam edeyim... Çözebildiğim kadarıyla otelde kalanlar ülkenin alt orta sınıfı. Bir başka gözlemim o ünlü "Ruslar çok kitap okur" efsanesinden eser kalmamış olması. Gördüğüm birkaç kişi de bizim Sky Life tarzı turizm tanıtım dergilerini kıraat etmekteydi. SSCB döneminde öyle miydi? Komünist Parti'nin yetenekli olduğuna karar verdiği yazarın hikaye kitabı ilk baskısında 1 milyon basılır, anında da 800 bin satardı. Sonra da o yazar Rusya çapında ünlenirdi. Kültür böyle bir şey elbet. Sen tut yıllarca çalış iki hikaye kitabı yaz, ilk kitabın yalnızca 2000 basılsın 1500 adet sattı diye de sevin. 
Yarın "gurbet elde" bayram. Tüm okurlarımıza da iyi bayramlar bu vesileyle...

Avcılar'da güvenlik ve rant ikilemi

İnsan ömrü iki bölümmüş. İlk yarısında gelecek zamana, ikinci yarısında da geçmiş zamana bakarmış.
Orta yaşı aşanların, yaşadığı çevre ve zamana uyamadığını anladığında geçmişe göç edip "Bizim oralar eskiden dutluktu, şu gördüğün gökdelenler de yoktu" diye tutturmasının sebebi bu olsa gerek. Galiba kimse bu akıbetten azade değil.
Kendimde yakaladığımdan söylüyorum bunu biraz da. "Haydi Abbas, vakit tamam" deyip kepenkleri kapatmıyor kimse şüphesiz. Ama, bu duyguya ihtiyacımızın olmadığını kim söyleyebilir?
Geçen gün Avcılar'a gittiğimde hissettim bunu. Yıllar evvel üniversite sınavlarına girmek için geldiğim İstanbul'da, kuzenimle birlikte tramvaya binip (boynuzlular vardı, onlardan) gittiğim Avcılar. Deniz kenarında, az katlı evleri, küçük bir meydanı, içinde havuzu, çevresinde kahveleri ve hasbıhal eden ahalisiyle sevimli bir sahil kasabası.
Şimdi gördüğüm Avcılar ise yürek burkucu.
Geçen ay "Avcılar, baştan aşağıya yenilenecek" diye bir gazete haberi vardı.  İlçenin nüfusu 450 binden 750 bine çıkacak, dikey yapılaşma ile cadde ve park alanları büyütülecekmiş. Bu arada mahalleler de 50'şer dönümlük adalara ayrılıp çıkmaz sokaklarıyla adeta siteler oluşturulacakmış. Gittiğimde birkaç kişiye sordum, "Nasıl, bu dönüşüm sizi memnun edecek mi?" diye. Herkesin ortak sorusu şuydu:
"İyi güzel de ya deprem güvenliği?"
Doğru. Ama dikey yapılaşmayı zorunlu kılan da rantı güvenliğin önüne koymaktan kaynaklanmıyor mu? Kimse "benim için güvenlik önemli, yüksek kat değil, sağlam bina olsun" demiyor.
Ağır kaçacak ama söyleyeceğim. Kefenin cebi yok.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.