Rusları nasıl perişan ettik?

A -
A +

Yaklaşık 400 Rus turistin kaldığı otelde 6 Türkiyeli aile olarak "Bakalım bayramı nasıl karşılayacağız?" diye sorup bitirmiştim.

Bayramın ilk günü, giyinip süslenip önce aile içinde bayramlaştık tabii. Kızım elimi öpmeden önce bir süre harçlık pazarlığı yaptı ama ona, geçen bayram aldığı harçlıkları bahçede unutarak komşu çocuklara oynamaya gittiğini hatırlatıp, o zamandan beri aklına bile getirmediği bu paraları sürpriz olarak vereceğimizi söyleyince ikna oldu.
Kahvaltıya indiğimizde yemek salonunda neye uğradığımızı şaşırdık. Büyük bir uğultu vardı. Hayra alamet değildi bu. "Ruslar huy değiştirmiş olmalı" diye düşünürken aniden aşırı coşkusuyla önümüzde zuhur eden şef garson Yücel beyden - kesin Türkiye'de yazdığımı biliyor, yoksa bu kadar ilgi göstermesi mümkün değil- gerçeği öğrendik. Meğer, geceden başlayarak sabaha kadar geçen sürede otelin demografik yapısı değişmiş. Rusların üçte biri gitmiş, bizim bayram tatilcileri gelmişti.
Yüksek desibelden tahmin etmeliydik.
Kimsenin de bayramlaştığı yoktu. Kahvaltı için açık büfe kuyruğunda herkes birbirinin üzerine tırmanırken yakın temas gerçekleşiyor ama bu bir türlü sıcak temasa, başka bir deyişle el sıkışıp bayramlaşmaya vesile olamıyordu. Ne yapıp ediyor, dip dibe dururken göz göze gelmemeyi başarıyorduk. Birkaçıyla zorla bayramlaştık ama iki, üç derken biz de pes ettik. Zaten mayo ve şıpıdık terlikle endamlarını arz eden ahali içinde bayramlık kıyafetlerimiz üzerimizde çoktan ağır bir yük olmaya başlamıştı. Kendimizi sahile zor attık. Eşim, giderken "üzülme akşam yemeğinde mecburen giyinik olacaklar" diye teselli etti. O değil de kızım bir hafta boyunca üzerinde görmek için sabırsızlandığı kıyafetini, podyuma çıkan mankenlerden bile az taşımış olmanın şaşkınlığı içindeydi.
Sonuçta popülasyonun Türkiyeli göçmenler lehine değişmesi plaj voleyboluna da yansıdı. Canım vatanımın evlatlarından seçmece bir takım oluşturup Rus takımı ile kıran kırana maç yaptık.
Sonuç 2-0.
Perişan ettik. Sahadan kazıdılar Rus takımını... Birbirimizi "çak" la kutladık. Ruslar sadece okuma alışkanlıklarını kaybetmekle kalmamış, sporda da çok geriye gitmişler. Evet, belki bizim takımın yaş ortalaması 35, Ruslarınki 65'di ama ne yapalım. Bizde genç nüfus fazla, Rusya'da nüfus yaşlanıyorsa bu bizim suçumuz mu?
Akşam Hollanda-Türkiye maçını da Ruslarla bir sportmen dayanışması içinde izledik. Yenilgimizi yüzümüze vurmayacak kadar kibar davrandılar. Anlayışlıydılar. Ama bir de kollarını dostça omzumuza koyup "üzülmeyin, ileride iyi takım olacaksınız" demeleri yok muydu?

Ah Fatih Terim ah!
Bugün umarım Ruslar rövanşı almak için maç talep etmez. Her tarafım dökülüyor. Gece kollarımın sırtımın ağrısından uyumadım desem yeri. Gerçi gözleri göz değil, her an isteyebilirler ama olsun. Kondüsyon ve teknik zayıf olsa da ama milli ruh yerinde şükür.

İğneyi sık sık kendimize de batıralım
Koyduğunuz kuralları işletemiyor ya da kolaylıkla delebiliyorsanız, sorun ya kurallarda ya da sizdedir.
Gazeteciler için emeklilik zordur. Fiilen olursun da aklın kalır. Gün 24 saat yapılan bir işin emekliliği nasıl olsun?
Bayram öncesi bir eski gazeteci ile tanıştım. Tansiyon hastası ve Üsküdar'da bir özel hastaneye gidiyor ilaçlarını yenileyebilmek için. Raporları da var ama doktor reçeteyi muayene etmeden yazmak niyetinde değil. "Bana çok kötü davrandı" diyor anlatırken. Tartışma büyüdükçe büyüyor ve sonunda gazeteci "Sizi Sağlık Müdürlüğüne şikâyet edeceğim" diye telefonun o malum hattını; Alo 184'ü çevirip durumu anlatıyor. Sağlık Bakanlığı'nın her hastanede bu tür sorunları çözmek için bir tür ombudsmanı olduğunu da orada öğreniyor. Sonuçta, o yetkili, doktor, hastane görevlileri bir reçete için tartışmaya başlıyor. Muayene etmeden reçete yazılır mı yazılmaz mı? Ama nafile bir tartışma.
Orada birden bire ağzından şu sözcükler dökülüyor:
"Ben bir gazeteciyim ve bunu da yazacağım"
İşte orada anlıyor yeniden bu üç kelimenin ne denli sihirli olduğunu...
"Ben bir gazeteciyim"
Sonuç:
Reçete hemen yazılıyor.
Benim fikrim...
Doktor, gazeteci, yetkili... Hepsi için söylüyorum:
İğneyi biraz da kendimize batıralım. Koyduğunuz kuralları işletemiyor ya da kolaylıkla delebiliyorsanız, sorun ya kurallarda ya da sizdedir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.