İrkildiniz değil mi?
Çoğunuzun aklına Necmettin Erbakan’ın Başbakan olduğu sırada Meclis kürsüsünden, 28 Şubat’çı darbecilere muhtemel ki “Oh mis! Bundan iyi malzeme olmaz” dedirten malum sözleri gelmiştir eminim.
O var, doğru. Ama Erbakan’ın sözlerinin üzerinden 13 yıl geçtikten sonra, CHP’yi ve Türkiye’yi nasıl dönüştüreceklerini Mart 2010 tarihinde Newsweek dergisine anlatan CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin de aynı “kanlı öngörü”de(*) bulunmuştu:
“Değişim kanlı mı kansız mı olacak diye merak ediyorsanız, öyle ya da böyle olacak. Ama bize kansız olması yakışır. Herkesin, genel başkanımızın da özlemi bu. (…) Laiklik tartışması yok toplumun gündeminde. Şeriat gelecek, komünizm gelecek... Hep bu korkularla büyütüldük. (…) Sosyal demokratsınız ama dindarlarla, Kürtlerle aranızda mesafe var, ne kadar ayıp bir şey. (…)Benim beklediğim CHP bu değil.”
Kaset kumpasının evvelinde ve sonrasında
Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte hareket eden
Gürsel Tekin, bu sözleriyle 1987 yılı genel seçimlerinde
yüzde 24,7 oy alarak büyük başarı kazanan
Erdal İnönü liderliğindeki
Sosyaldemokrat Halkçı Parti’ye (SHP) referans vermekteydi. Tekin’in aklında kalan, SHP’nin o dönem bir
başarı hikâyesi yazmasıydı.
Başarı aslında
SHP’nin bugünkü HDP’nin atası HEP ile ittifak yapıp barajı aşamayan bu partinin oylarını da almasıyla elde edilmişti. Karşılığında da bölgelerinde SHP listelerinden aday gösterilen
HEP’li isimler Meclis’e girmişler, sonra da ayrılarak grup kurmuşlardı.
SHP, 1989 yerel seçimlerinde oyunu yüzde 28,69’e yükseltti.
Aradan iki yıl geçti. Geldi çattı
1991 genel seçimleri. Lâkin SHP’li belediyelerin iki yıllık performansları öylesine kötüydü ki, halk
toplanmayan çöp dağları, susuzluk, çözümsüzlük, yolsuzluk ve hırsızlıkla karşı karşıya kalıp başını duvarlara vurdu. Bu felaket, SHP’nin oylarını
9 puan düşürdü. Sonra da SHP’yi içeriden fetheden Deniz Baykal, partiyi yasağı kalkan CHP’ye katıp kurtuldu.
Gürsel Tekin
lider olamayacağını kendi de biliyordu ve partiyi dizayn etmek için
Kemal Kılıçdaroğlu tam da aradığı adamdı. O
Atatürk’ün İnönü’sü, olmaya adaydı. Kemal Bey'i arkadan yönlendirerek CHP’den bir SHP inşa edebileceğine inandı. Buna Kemal Kılıçdaroğlu da inandı ama
onun bağlı olduğu başka yerler vardı.
Kendisinin
“Kanlı mı olacak kansız mı?” diye başlayan sözleri de ta o vakitten
CHP’nin ayağının altından Atatürk’ün temelini attığı ideolojik ve ahlaki zeminini çekerek ne yapmaya karar verdiklerini anlatmaktaydı bize.
ERGENEKON VE BALYOZ’UN HEDEFİ CHP’NİN İÇİYDİ
Yine bugün bir başka gerçeği daha idrak edebiliyoruz:
O zamanki adı Cemaat olan FETÖ’cülerin, yargı ve polisteki gücünü kullanarak
“Askerî vesayet bitiyor” söylemiyle geniş kesimden destek alan
Ergenekon ve Balyoz davaları, aslında sadece darbeci subay ve generallere değil,
bizatihi CHP’ye yapılmıştı. Çünkü CHP’nin ulusalcı, Kemalist eliti ve yönetimi,
gücünü bu generallerin oluşturduğu vesayet sisteminden almaktaydı. Yani, darbeci askerî vesayet
CHP’nin yönetici elitinin çok önemli bir sacayağıydı.
Gürsel Tekin’in el vermesiyle Kemal Kılıçdaroğlu
Amerikan karşıtı ulusalcı eliti CHP yönetiminden birkaç aşamalı olarak
tasfiye etti.
Bugün
Önder Sav, Emine Ülker Tarhan, Birgül Ayman Güler, Süheyl Batum, Şahin Mengü, Nur Serter, Sinan Aygün, Aylin Nazlıaka, Mustafa Balbay, Adnan Keskin, İlhan Cihaner, Oktay Ekşi vd. gibiler yok.
Yerlerine
merkez sağ görünümlü Amerikancıları, muhafazakâr kesimde tutunamayan
kifayetsizleri, eski komünistleri, FETÖ ile doğrudan iltisaklı olmasa bile dirsek teması bulunan
kriptoları ve
PKK taraftarlarını doldurmayı başardı.
Artık CHP’de PKK’lıların cenazelerinde gözyaşı döken
Sezgin Tanrıkulu ve
Canan Kaftancıoğlu'lar,
Gamze İlgezdi'ler, PKK hendek terörüne destek veren
Şerdil Dara Odabaşı’lar (Kadıköy Belediye Başkan adayı), DHKP’yi arkalayan
Aykut Erdoğdu’lar, dindar ailelere hakaret saçan
Mansur Yavaş’lar, Sera Kadıgil’ler, Cemaat güzellemeleri yapan
Özgen Nama’lar, babası 12 Eylül işkencecisi olan ve aynı zamanda hem FETÖ yayın organlarıyla PKK’ya sahip çıkan
Tunç Soyer’ler,
Battal İlgezdi’ler var. Daha çok isim sıralayabiliriz, örnekleri saymakla bitmiyor.
Mehmet Bekaroğlu’lar, Aytun Çıray’lar, Abdüllatif Şener’ler var.
Atatürkçü ve Aleviler, Kılıçdaroğlu için artık yalnızca
vasıfsız oy deposuydu.
Oysa PKK’lılar neyse de Gürsel Tekin’in istediği bu değildi. Kemal Kılıçdaroğlu,
CHP’nin dümenini kaşar teşkilatçı Gürsel Tekin’den kolaylıkla almış ve rotayı küresel kumanda merkezlerinin istediği istikamete çevirmeyi başarmıştı.
GÜRSEL TEKİN NEDEN BU YAZININ ÖZNESİ OLDU?
Şundan;
Dünkü haberlere bakıyorum,
Gürsel Tekin de isyan etmiş:
“Bugün CHP'nin oy kazanmasından ve başarısından başka ölçütler de devreye girmiş durumda. Kişisel, şahsi ölçütler ve keyfîlik ne yazık ki maliyetsiz değildir. 31 Mart'ta bu maliyet ile partimizin karşılaşmamasını umut ediyoruz.”
Gürsel Tekin
“DEĞİŞİMİN SESİ OLAMADIK” itirafında da bulunuyor.
Değişim oldu esasında. Tam da Gürsel Tekin’in ifade ettiği gibi
KANLI oldu. Kılıçdaroğlu’nun
elinde kan yok, çünkü
eldiven kullandı.
Eldiven kim, kararı siz verin Gürsel Bey?
CHP şu anda Atatürk’ün ve Türkiye’nin partisi olmaktan çoktan çıkmış,
gudubet, ecnebi ve piyon bir parti.
Hepiniz şapa oturdunuz. Hadi değiştirelim:
Şaptınız, şeker oldunuz......(*) Mahmut Övür 4 Mayıs 2011 tarihli SETA raporundan: http://file.setav.org/Files/Pdf/20140312150114_12-eylulden-12-hazirana-siyasi-partiler-chp-pdf.pdf