İki gündür yaşanan acayiplikler ve benim oyum

A -
A +
Önceki geceden beri tuhaf şeyler oluyor.
İsmail K. kendisine itimat edip moderatörlüğünü kabul eden Binali Yıldırım’ı bir otel odasında Ekrem İmamoğlu ile aldattıktan sonra “artık sözün bittiği yerdeyiz” dedik ama gündem bitmedi, daha da alevlendi.
Birden gözüm Çatı Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eski yaveri FETÖ’cü Ali Yazıcı’nın, karar yüzüne açıklanırken son söz yerine “Her şey çok güzel olacak” sloganı attığını okuyorum.
Yaratık, İmamoğlu kazanırsa AK Parti’nin devrilmesi kolay olur, sonra gelen hükûmetler de onları hapisten çıkarır diye hayalleniyor.
Ali Yazıcı denen FETÖ’cüyü darbe girişiminden 4 gün sonra şöyle yazmıştım. Bu Başyaver 15 Temmuz öncesi saçma sapan şakalar yapıp insanları aşağılamaya bayılırmış. Bu “şaka”larını Cumhurbaşkanı’nın yakınında çalışan bir diğer görevliye yapınca sunturlu bir küfür yemiş ondan. Ama öyle böyle değil, hayli ağır bir küfür. Âdeta paralize olmuş. Beklemiyormuş çünkü. İlk önce kendini toparlamaya çalışıp  Cumhurbaşkanı’na şikâyet edeceğini söylemiş ama küfreden yine ağır bir hakaretle “Yüreğinin götürdüğü yere git” deyince çaresiz kalmış. Yazıcı dayanamamış, beş on dakika sonra yerinden kalkmış ve kendisine küfreden görevlinin yanına giderek aynen şunu söylemiş:
“Seni vuracağım. Bir gün gelecek ve seni vuracağım. Yakında, göreceksin!”
O vakit ismini vermemiştim. Ona haddini bildiren Cumhurbaşkanı’nın Ekonomi Danışmanı Cemil Ertem’di. Pislik yakalandıktan sonra Cemil bana gülerek anlattı bunu ama hiç de gülünecek gibi değildi.
 
ÇAKALLIK DEVRİYE GEZİYOR
 
Derken gece yarısı orta yere PKK elebaşı ve İmralı mukimi Abdullah Öcalan’ın mektubu bomba gibi düşüyor. 23 Haziran seçimlerinde HDP'den tarafsız kalmalarını istemiş. HDP’den açıklama geliyor bir gün sonra:
“Seçim politikamızda değişiklik yok.”
Merak ediyorum “Öcalan ne diyor, tamburu ne çalıyor?” diye.(*)
Seçime iki gün kala çakallık peşinde.
Öcalan bildiği dili konuşuyor. Bu dili teşkilatı da çok iyi bildiği için o ne söylüyorsa onu yapıyor. Bu dil dikine hiyerarşiktir. Demokratik mekanizmalar çalışmaz. Öyle ortadan konuşmalarla “Yapılmalı, edilmeli, öyle de olsa iyi olur, böyle de; barış kaygılarını derinden kavrayarak kuşatıcı olmalı vb…” tarzı muğlak kavramlarla konuşuyorsa örgütü mesajı alır onlar da topu çevirmeye başlar.
Yani önceki geceden itibaren oynanan oyun Cumhur İttifakı’na karşı bir komplodur. Tavşana kaç, tazıya tut oyunudur. Şu bilinmelidir ki terör örgütü elebaşı istiyorsa “Yapın, edin” diye talimat verir, emreder.
 
İLGİNÇ BİR ANEKDOT
 
Öcalan 1999 yılında yakalanıp Türkiye’ye getirildikten sonra tam “Elini ayağını öpiiim abi” modundaydı. Ne istenirse yapacaktı ve nitekim yaptı(rıldı). Öyle çözüm sürecindeki gibi topu orta yerde çevirmedi, lafa tur attırmadı ve kesin bir talimatla PKK’lıları Türkiye’den çıkarttı.  Neden biliyor musunuz?
Çünkü İDAM CEZASI vardı.
Üstelik onun emriyle sınırdan çıkmaya çalışan 500’den fazla PKK’lı terörist güvenlik güçlerimiz tarafından etkisiz hâle getirildi. Öcalan’ın umurunda bile olmadı. Onun derdi kendi poposunu kurtarmaktı.
Sevgili dostum, değerli yazar Muhsin Kızılkaya’nın aşağıda linkini verdiğim yazısından alıntıladığım bu bilgilerin detaylarını mutlaka okuyun ve Öcalan adlı teröristbaşının böylesi açıklamalarında 'keramet' aramayı bırakın.
Cumhur İttifakı ve adayı Binali Yıldırım’ın muhatabı, HDP ya da AK Parti fark etmez, her iki partiye de oy veren Kürt seçmenlerdir.
Size bir şey söyleyeyim. İstanbul’da 500 binden fazla Çerkes var. Ama “Ben Çerkesim” diye ortada gezmezler.
Binali Yıldırım Çerkes sivil toplum kuruluşlarıyla 12 gün önce bir araya geldi ve yemek yediler. Aldığım bilgilere göre son derece güzel geçen çok verimli bir toplantı olmuş.
Bunu biliyordum ama geçen hafta Çerkes STK’larının İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu davet ettikleri yemeğe 2000’den fazla Çerkes'in katıldığını işitmemiştim. Dernek yöneticilerinin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bu kadar kalabalık katılıma çok şaşırdığını anlattılar. Normal, çünkü gözümüzün önünde görmediğimiz öyle cevherler var ki.
Çerkesler, Süleyman Soylu’yu çok seviyorlar. Bakan olarak başarılı bulduklarından değil sadece. Suriye’den Türkiye’ye gelmek zorunda kalan Suriyeli Çerkeslere sahip çıktığı için.
Detayına girmeyeceğim. Tüm Çerkesler hakikaten müteşekkirler ona. Ben de dâhil.
Seçim öncesi dağınık bir yazı oldu ama siz toparlayın artık.
 
KİME, NEDEN OY VERECEĞİM?
 
O hâlde pazar günkü seçimimi ve nedenini de söyleyeyim de öyle bitireyim.
Suları akan, çöpleri toplanan, metro ve raylı sistem yatırımları eskisinden daha çok devam eden, insanların hayatlarını kolaylaştıran, denizlerinde yüzülebilen, gençlere 10 gb bedava internet hizmeti sunan, kurulacak teknoloji üsleriyle ve burada istihdam edilecek on binlerce insanımızla güvenli bir İstanbul’da yaşamaya devam etmek istediğim için.
Kadrolarına yerleştirilmiş PKK’lıların ve FETÖ’cülerin İSPARK’ta, belediyelerin çeşitli birimlerinde karşıma çıkmasını, belediye tarafından desteklenecek dernek adı altındaki ‘masum’ kuruluşlara çekilecek gençlerle PKK’nın dağ kadrolarına terörist devşirilmesini, CHP’nin hırsız takımının bunlarla birlikte bu güzelim şehrimizi tahrip etmesini, kentimin kozmik bilgilerinin karanlık örgütlerin eline geçmesini, artık rutine dönen belediye hizmetlerinin aksamasını istemediğim için;
Oyum Binali Yıldırım’a…
.....
(*) https://www.haberturk.com/yazarlar/muhsin-kizilkaya-2291/2463901-ocalan-ne-diyor-tamburu-ne-caliyor
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.