AK Parti kendi seçmenini neden cezalandırıyor?

A -
A +
Türkiye’deki petrol dağıtım firmalarının pazar paylarını biliyor musunuz? Büyükten küçüğe doğru yüzde 20,86 ile Petrol Ofisi’nden başlıyor ve en küçük Kadıoğlu (1,67) ve Milan (1,53) adlı dağıtım firmalarıyla sıralama bitiyor.
Ama bir de yüzde 18,39 daha var yakıt dağıtımından alınan pay olarak. O pay, DİĞER kısmında yer alıyor.
Yani küçük ve orta ölçekli yaklaşık 97 firma.
Her birinin de en az 50 adet bayi (akaryakıt istasyonu) mecburiyeti olduğundan toplamda 4.850 adet istasyon ve 140 binden fazla çalışandan söz ediyoruz demektir. Etkiledikleri ekonomi ve aileleriyle birlikte yüz binlerce insana karşılık geliyor.
Bu bilgiyi verdim çünkü pazardaki aslan payını alan petrol dağıtım tekelleri, Anadolu sermayesinin küçük ve orta ölçekli firmalarının aldığı yüzde 18’lik paya göz diktiler. Ve ne yazık ki bunun gereği devlet ve bürokrasisi tarafından “layıkıyla” yerine getiriliyor.
Sebep açık:
Büyük petrol dağıtım tekelleri küçük ve orta ölçekli işletmelerle rekabet edemiyor. Çünkü bu firmalar kendi kâr marjlarından fedakârlık yaparak daha ucuza yakıt satıyorlar. İlgi arttıkça pazardaki payları da artıyor doğal olarak.
Söz konusu firmalar Anadolu sermayesinin yapı taşı aslında.
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği MÜSİAD’ın Enerji Sektör Kurulu Başkan Yardımcısı Mustafa Alpay Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığı konuşmada bu firmalara yönelik olağanüstü baskıyı tek tek anlatmış.
Örneğin küçük ve orta ölçekli dağıtım firmaların yılda 60 bin ton satış yapma zorunluluğu var. Sırf bu yüzden 116 firmanın lisansı iptal olmuş.
Mustafa Alpay soruyor. Petrol Ofisi ilk kurulduğunda 9 kişiyle çalışıyordu. O vakit yılda 60 bin ton satış zorunluluğu olsaydı bugün Petrol Ofisi diye bir firmamız olabilir miydi?
Aslında ağır cezai müeyyideler ve uygulanan yaptırımlarla sahadan uzaklaştırılan firma sayısı 234’ü geçiyor. Mustafa Alpay’ın konuşmasını yaptığı tarih itibarıyla her bir firmanın lisans alabilmek için 431 bin lira lisans bedeli ödediği düşünülürse boşa giden para ve yatırım bedeli 100 milyon 854 bin lirayı bulmakta.
Bu firmalar için getirilen diğer zorunlulukları sıraladığımız zaman AK Parti iktidarının kendi oy tabanındaki kesimin var olabilme ve tutunabilme çabalarını nasıl baltaladığını görebilmek mümkün olacaktır.
1-Yüz binlerce lira lisans bedeli de ödedikten sonra kurulan, 20 milyon lira ödenmiş sermayesi, 37 milyon 500 bin lira aktif bilançosu bulunmak zorunda olan firmalar malum 60 bin ton yıllık satış zorunluluğa tabi olarak çalışmaya başlıyorlar.
2-Ancak bu kadarla sınırlı değil. Birinci yılın ilk üç ayında 10 adet, altı ayı içinde 25 adet ve bir yıl içinde en az 50 istasyonlu bayilik teşkilatını kurmak zorunda.
3-Her firma savaş ve afet gibi olağanüstü koşullara hazırlık olmak üzere stok yapmak zorunda. Ancak böyle bir deponun maliyeti bir milyon liradan az değil. Onlar da Tüpraş gibi kuruluşlara ayda 60-70 bin lira para ödeyerek “stok bulundurmuş” sayılıyorlar. Bu tür kuruluşların deposunda zaten yakıt var ve özel olarak onlar için de depolamıyorlar ama bu yolla kasalarına her ay 60-70 bin lira giriyor her bir firmadan. Yani küçük ve orta ölçekli bu işletmeler bu yolla da tavuk gibi yolunuyorlar.
4-Bir de kesilen CEZALAR var ki akıl ve izan sınırlarını zorlar nitelikte. Örneğin fiyat tahtasındaki bedellerin yazılı olmadığı tespit edilen bir firmaya tam 500 bin lira ceza kesiliyor.
5-Ceza örneklerini vermeye devam edelim. Bayiler sertifikalı eleman çalıştırmak zorunda. Pompayı tutacak eleman yani. Makine Mühendisleri Odasına gidiyor ve üç gün sonra “pompayı tutabilir” sertifikası alıyor. Şaka değil, gerçek. Eğer ezkaza bu “sertifikaya” sahip olmayan bir eleman çalıştırdığın tespit edilirse cezası 120 bin lira.
6-Bu bayiler EPDK, Emniyet Müdürlükleri ve merkez firmaya online bağlı olmak zorunda. Malum Türkiye’de sık sık elektrik kesintileri yaşanıyor. Eğer elektrik kesintisiyle bağlantıda kopukluk olursa cezası 1 milyon lira. Tamam anlaşılabilir bir sebebin var, kaçak yakıtı önlemeye çalışıyorsun ama bunu yaparken kantarın topuzunu kaçırmak şart mı? Kaldı ki bayi elektrik kesintisi olunca yazar kasasını açmış ve faturasını manuel olarak kesmiş olduğu hâlde. Oysa dağıtım tekellerinin bayilerinde bu kopukluklar tolere edilebiliyor. Neden? Çünkü “Onlar böyle şeyler yapmaz” algısı hâkim. Acaba geçmişte bazı anlı şanlı petrol şirketleri sahiplerine (Hatta bir medya patronu) kaçak yakıt davaları açıldığını kimse hatırlamıyor mu?
Bu bilgileri bana aktaran, küçük ve orta ölçekli bazı firmalara danışmanlık yapan eski bir arkadaşım. O da ben de soruyoruz. Hatta iktidarla aynı yönde tutum alan MÜSİAD da soruyor:
Bu şirketlerin sahada tutulması ekonomik göstergelerimiz açısından daha iyi değil mi? Benzin istasyonu, yanındaki restoran, market, temizlik ve konaklama gibi işlerle bir hizmet lokasyonu oluşturan yaklaşık 4 bin civarındaki iş yerinde 30-40 kişiden hesap edersek 140 bine yakın insan istihdam ediliyor. Bu firmalar sahadan silindiklerinde 100 binden fazla insan işsiz kalacak ve bunun yükü ekonominin üstüne yük olarak binecek.
Kaçakçılığın önlenmesi için en sert tedbirler alınsın kabul ama buradaki gerçeği de görüp rasyonel tedbirler almakta ve küçük-orta ölçekli işletmeleri desteklemekte fayda var.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.