BAE Libya’da cami duvarında eşelenirken…

A -
A +
FETÖ ile ortak çalıştıkları sır değil. Patronları aynı. ABD’deki küresel şebeke ve emirlerindeki istihbarat örgütleri, artı Yahudi Lobisi, İsrail ve MOSSAD. Bir de yancılar var; Suudi Arabistan ve Mısır.
Birleşik Arap Emîrlikleri (BAE) adı altındaki peyk ülke; kendi küçük ama entrikası büyük. Petrol parası da onlara hareket kabiliyeti sağlıyor. Türkiye aleyhine faaliyet gösteren ne kadar ülke ve örgüt varsa; PKK’sından YPG’sine, DEAŞ’ından DHKP’sine kadar hepsine para yağdırıyorlar. Ellerinde bol miktarda da ajanları var. Geçtiğimiz aylarda onlardan bazıları paketlendi biliyorsunuz.
Sosyal medyadaki troll ordusuyla dünya medyasına sürekli yalan “haber”ler servis ediyorlar Türkiye aleyhine. Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı harekâtlarında işi “kimyasal silah kullanıyorlar” yalanına kadar vardırdılar. Ahlaksız bile denemeyecek kadar çürümüş ve ezilmesi gereken yaratıklar.
Bilal Erdoğan’ın Fatih’in ünlü kebapçısının sahipleriyle çekilmiş fotoğraflarını New York Times, Washington Post’un manşetlerine “DEAŞ liderleriyle birlikte” yalanıyla taşıyanlar onlardı misal.
Mısır’da darbeyi hazırlayan ve sonrasında kamuoyunu yönlendiren Demokrasiyi Savunma Vakfı (FDD) ile ilişkileri BAE Washington Büyükelçisi Uteybe’nin sızan maillerinden ortaya çıkmıştı.
15 Temmuz FETÖ darbe girişiminde rollerini de biliyoruz. 30 Temmuz 2016'da, yani darbeden hemen sonra Türkiye'yi çok iyi tanıyan, İngiliz The Guardian gazetesinin eski editörü David Hearst, Genel Yayın Yönetmeni olduğu Middle East Eye'da bir makale yayınladı. 15 Temmuz darbe girişiminden haftalar önce BAE hükûmetinin FETÖ'ya para aktardığını, para transferi için bir aracı belirlediğini ve bu aracının da Muhammed Dahlan olduğunu yazdı.
Nitekim 15 Temmuz'un hemen sonrasında darbeci Fethullah Gülen, İsrail ajanı Dahlan'ın sahibi olduğu ve BAE tarafından finanse edilen ve El Gad kanalında demeç verdi. Gülen-Dahlan ilişkisini de ispatlayan bu yayında FETÖ elebaşı, Batı'nın Türkiye'ye müdahale etmesi gerektiğini açıkça söylemişti.
15 Temmuz’dan beklediklerini bulamayınca BAE finolarına yeni bir tezgâh görevi verdi sahipleri. 17/25 Aralık sürecinde destekledikleri FETÖ kumpas davasını bu kez ABD’ye taşıdılar.
Bunların ilişkide bulundukları FDD’nin başkanı Dubowitz ile Başkan yardımcısı ise Schanzer Sarraf davasında Hâkim Berman tarafından bilirkişi olarak atandılar. Bu dava, Sarraf'ın “çıkmak için yalan söylerim” demesi ve tanıklardan FETÖ’cü bir polisin FBI'dan para aldığı gibi sansasyonel bilgilerle çökünce hırsları daha da arttı.
Bu arada Türkiye ile ilişkileri son derece iyi olan Katar’da darbe yapmaya da kalkıştılar ama oradaki Türk askerî üssü nedeniyle yine başarılı olamadılar.
Bu alçakça teşebbüsün başarısızlığa uğramasının ardından Birleşik Arap Emîrlikleri gayriresmî sözcüsü, Georgetown Üniversitesinde eğitim görmüş Politik Bilimler Profesörü Abdullah Haleq Daily Caller adlı internet sitesinde bir makale yayınladı ve şöyle dedi:
"101 yıldan beri ilk kez Katar, düşman Türk kuvvetlerinin Arap yarımadasında bulunmasına izin veriyor. Erdoğan bu güçleri bölgedeki genişlemeci hedefleri için istediği gibi kullanabilir."
İsrail ile iş tutan BAE, aynı zamanda emlak sektörü üzerinden kara para da aklıyor. BAE’nin en büyük şehri Dubai, yüksek bütçeli lüks gayrimenkul piyasası ve gizliliği ödüllendiren yapısından dolayı bu yasa dışı yollardan elde edilen gelirler için elverişli bir merkez hâline gelmiş. Dünyanın önde gelen suç sermayesi de Dubai’deki bu ortamdan etkilenmiş ve palazlanmıştır. 
Aynı BAE terörü finanse etmeye devam ediyor kazandığı paralarla.
Şimdi Libya’da karşımızda ve ordusunun yarısı Selefilerden oluşan ve Türkiye’ye karşı CİHAT açtığını ilan eden Halife Hafter’in terörist ordusuna destek veriyor.
Malum, Türkiye Cumhuriyeti uluslararası tanınırlığı olan Libya Mutabakat Hükûmeti ile imzaladığı Akdeniz üzerindeki Münhasır Bölge anlaşmasının korunması için meşru hükûmetin daveti üzerine asker gönderilmesine karar verildi. Bu asker “muharip güç mü değil mi, özel güçler mi değil mi” türünden tartışmaları bir kenara bırakın.
Karşımızda ihanet şebekeleri var. Bu anlaşma BM tarafından tanınan bir hükûmetle uluslararası hukuka uygun yapıldı. Akdeniz Mavi Vatan topraklarında ülkemizi yalnızlaştırmak isteyenlere karşı.
Artık yeni durum var ortada. Bu saatten sonra meşru Libya hükûmetinin daveti üzerine orada bulunan Türk askerinin kılına zarar gelirse sorumlusunun yalnızca Hafter değil, arkasında ona terörist desteği veren BAE de olacağı kabul gören bir hipotez. 
Dolayısıyla BAE adı altındaki cami duvarının kenarında eşelenen bu peyk finonun başına geleceklerden de Türkiye sorumlu olmayacaktır.
 
NOT: Bu konuda daha detaylı bilgi edinmek isteyenler benim de yararlandığım İdris Kardaş ile Cem Küçük’ün son derece aydınlatıcı ve çarpıcı makalelerini okuyabilirler.
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/cem-kucuk/606809.aspx
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/cem-kucuk/603438.aspx?utm_source=gazeteoku&utm_medium=referral
 
Fuat Uğur'un diğer yazısı
Bu kayıkçı kavgasının bedeli ağır olacak
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.