Sussan olmuyor, susmasan olmaz…

A -
A +
Yakın bir arkadaşım.
Kızgındı, “Fuatcığım bu ülkede kadın faşizmi var. Yaşadıklarımı başka türlü izah edemiyorum” dedi.
Arkadaşım geçtiğimiz yıllarda eşinden anlaşmalı olarak boşandı.
Bir dairesini ve lüks aracını eşine verdi, bir evini de ortak çocukları olan ve hâlen çalışmakta olan oğlunun üzerine yaptı.
Kendisinin yalnızca bir emekli maaşı var ve televizyon habercisi.
Ekleyelim, boşandığı eşi emekli maaşı alıyor. Ayrıca babasından ve annesinden kalan bir işhanı, birkaç adet de apartman dairesi var.
Ancak hâkime hanım yine de yetersiz bulmuş olmalı ki hanımefendiye 1000 lira da nafaka ödenmesine karar verdi.
Arkadaşım çalışıyor. Bu arada evlendi ve bir çocuğu daha oldu. Ama bu evliliği hazmedemeyen eşi defalarca “Boşandığım eşim beni rahatsız ediyor” diye mahkemelere başvurdu. Arkadaşım mahkemelerde “Hâkime hanım neden rahatsız edeyim, bu yalan. Ben evlendim ve çocuğum var. Ona da mutluluklar diliyorum ve lütfen kendisine bir sevgili ya da eş nasip etsin, benden de uzak dursun” dedi ama her seferinde hapis cezasının eşiğinden döndü.
Arkadaşım son birkaç yıldır ekonomik sıkıntıya girince mahkemeye başvurup size yukarıda sıraladığım verileri sundu ve ödediği nafakanın kaldırılmasını talep etti.
Mahkeme başkanı yine bir hâkime hanım.
Haklı bulmuş arkadaşımı.
“Evet, siz parasızsınız, eski eşinizin mal ve mülkleri var ama yine de kadınları korumamız lazım. Bu yüzden nafakanızı 1000 liradan 750 liraya indirdim.”
Sevgili dostum öyle öfkeliydi telefonu açtığında “Bu ülkede kadın faşizmi var arkadaş. Eğer bu meseleyi hükûmet çözmezse bak söylüyorum başı ciddi belaya girecek” diye bağırıyordu.
Haksız mı?
Alın size bir başka dava.
Vatandaş sosyal medya hesabından paylaşmış. Adı Mehmet Kara (@mehmetkara_34 ) Aynen şöyle yazmış:
“Boşanma davamda bugün verilen karar:
Müşterek Çocuk Yoktur. 20 bin lira maddi tazminat.
23 bin lira manevi tazminat.14 bin 400 lira toplu yoksulluk nafakası.
Aylık 400 lira tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına.
Ziynet eşyalarının geri verilmesinin reddine.”
Ne vakit çözülecek bu işler? Bu kadar zor mu? Altı üstü bir yasa çıkarılacak ve yıllardır sürüncemede. Sürekli birileri çıkıp vıdı vıdı konuşup duruyor o televizyon senin bu televizyon benim.
“Konuşmayın kardeşim, yapın” deyince de kötü kişi oluyorsun.
On binlerce kişiyi böyle mağdur etmenin adı kadını korumak mı oluyor?
Şiddet eğilimli olmayan erkeklerin cezalandırılması değil de ne bu? Söyler misiniz?
 
Yazsan olmuyor, yazmasan olmaz…
Elazığ depreminin olduğu gece Diyarbakır’ın Bismil ilçesi.
Bir manyak gecenin bir saatinde dışarıya çıkıp önüne gelen tüm otomobillerin ve araçların lastiklerini bıçakla keserek patlatıyor.
Sabahleyin insanlar işlerine gitmek üzere evlerinden çıktıklarında acı gerçeği öğrenip hemen emniyet ve savcılıklara şikâyette bulunuyorlar dilekçeyle.
Yapılan incelemede tam 64 aracın lastiğinin patlatılmış olduğu ortaya çıkıyor.
MOBESE kameralarından yapılan tespit sonucu lastik manyağı bulunup adalete teslim ediliyor. Hemen de mahkemeye çıkarılıyor.
Hâkim kontrollü olarak serbest bırakıyor.
Yahu bizde mi bir tuhaflık var yoksa bu hâkimlerde mi? Yoksa bu yasalarda bizim okuyup da anlayamadığımız bir şey mi var?
Türk Ceza Kanunu’nun 151. Maddesi “Mala zarar verme” hükmünü içeriyor.
Yaptırımı da 4 aydan 3 yıla kadar hapis cezası.
Lastik manyağı da tam 64 lastik patlatmış ve her biri de ayrı şikâyet konusu.
Peki, bunun açıklaması var mı, biri bana izah etsin!
Dedim ya sussan olmuyor, susmasan olmaz.
Devam edelim Sezen Aksu’nun o güzelim sözlerine:
Dil dursa hâkim bey, tende can durmaz
Yazsan olmuyor, yazmasan olmaz
Kaleme tedbir koma, tek durmaz.
 
İBB’li Yeşim Hanım'ın itfaiyeci fantezisi
Yalnızca Amerikalılarda var sanırdım.
Amerika’da itfaiyecilik revaçta bir meslek ve çok da desteklenir. Ünlü zenginlerin erkek çocukları bile “Büyüdüğünde ne olmayı planlıyorsun” sorusuna “İtfaiyeci” diye cevap verirler.
Bunun bir sebebi var ve kaynağı da Amerikan filmleri.
Malum itfaiyecilerin kahramanı olduğu filmlerde mutlaka genç, yakışıklı, sırım gibi erkek kahramanlar, yanan evlerden her biri kendi çapında prenses olan kızları kurtarıp, kucaklarında dışarıya çıkarırlar. Tabii oyuncuların yüzleri yakışıklılıklarını gölgelemeyecek nispette ise pasa bulandırılır ve bu görüntü hem kız hem de erkek çocukların hayallerini süsler.
Ancak Amerika bu. Bu sevgiyi ve hayalleri istismar etmekte gecikmedi ve itfaiyeci kıyafeti giymiş birtakım erkekler cinsellik sembolü olarak sunulmaya başlandı...
Şimdi neden anlattım bunları.
Yeni Şafak gazetesinde dün yer alan bir habere göre İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Genel Sekreter Yardımcısı Yeşim Meltem Şişli, kurumda yapılan bir toplantıda, başı örtülü olan bölge sorumlusu kadınlara önce “Bu yaz sıcağında başörtüsünü nasıl takabiliyorsunuz? Zor olmuyor mu öyle kapalı olmak” diye mobbing yapıyor.
Ardından hızını alamayıp devam ediyor:
“Aranızda evli var mı?”
Oradakilerin önemli kısmı bekâr olduklarını ifade edince de bombayı patlatıyor: “Ne bu yaa, herkes bekâr nerdeyse. İsterseniz sizi bu akşam itfaiyecilerle bir araya getirelim tanışırsınız.”
İBB’de sorun büyük. Ama asıl sorun Yeşim Hanım'ınki...

FUAT UĞUR'UN DİĞER YAZILARI

Yazsan olmuyor, yazmasan olmaz…

İBB’li Yeşim Hanım'ın itfaiyeci fantezisi

 

 

 
 
 
 
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.