Türkiye’nin Rusya ile ilişkisinde anlamadığı ya da anlatamadığı ne?

A -
A +
Şöyle bir bakıyorum Türkiye ve Rusya medyasında yazılanlara ve söylenenlere.
Türk tarafında Rusya’nın zaten hiçbir zaman ülkemizin dostu olmadığını, Orta Doğu’daki emperyal amaçları doğrultusunda yayılmacı bir siyaset izlediğini, Esad’ı her zaman Türkiye’ye yeğleyeceğini, acımasızca sivilleri vurmaktan çekinmediğini yazıyorlar. Bu arada sosyal medyada Türkçeyi de çok iyi bilen ünlü Rus faşisti siyasetçi Jirinovski’nin tam uçak krizi dönemindeki Türkiye aleyhtarı konuşmasının videosu dönmekte. Oysa aynı Jirinovski son yıllarda Türkiye-Rusya ilişkileri gelişince “Türkiye büyük bir dost, Erdoğan esaslı bir adam” diyen bir siyasetçi.
Rusya tarafındaki kimi gazetelerde ise Türkiye’nin HTŞ örgütüne silah sattığının belirlendiği yolundaki asparagas haberler yer alıyor, Türkiye’nin hiçbir zaman dost olamayacağı ve son tahlilde Rusya’yı ABD’ye karşı satacağı yazılıyor.
Her iki tarafta da Türkiye ile Rusya’yı birbirine karşı kışkırtan yazıların ya da haberlerin yer aldığı bu gazetelerle internet sitelerinin ortak paydası Batı yanlısı ve Soros’çu olmaları. Biraz daha kurcalasan FETÖ bile çıkabilir Euronews Türkçe yayınlarındaki gibi. En son Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un açıklamalarına hiç olmayan Türkiye aleyhtarı laflar ekleyecek kadar gözleri dönmüş durumdalar. Keza Erdoğan’ın Libya ile ilgili sözlerini de kanırtarak çarpıtmakta üstlerine yok.
 
RUSYA İÇİN TÜRKİYE KOLAYLIKLA GÖZDEN ÇIKARILACAK BİR ORTAK MIDIR?
 
Ama bir gerçek var ki ilişkiler hakikaten gergin ve bir çıkış yolu aranıyor.
Türkiye açısından bakıldığında pek çok soru var akla gelen.
1-Rusya Türkiye’yi Batı’ya yeniden kaptırırsa ne kaybedeceğini bilmiyor mu?
2-Türkiye’nin bin kat daha fazla Şam rejimine tercih edileceğinin farkında değil mi?
3-Libya’da bile darbeci Hafter’in arkasında ve Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de münhasır bölge anlaşmasını imzaladığı Ulusal Mutabakat Hükûmeti’ni yıkmaya çalışıyor.
4-İdlib’de siviller katlediliyor ve bu insanlık trajedisi 2. Dünya Savaşı’nda en büyük zararı görmüş ve 20 milyon evladını kaybetmiş bu ülkenin kılını bile kımıldatmıyor.
5-HTŞ’li teröristlerle mücadele ediyoruz söylemi altında binlerce sivil kadın çoluk çocuğu katlediyor, yüzbinlercesi Türkiye sınırına yığılıyor. Rusya bu yolla müttefiki türkiye’yi köşeye sıkıştırıyor, NEDEN?
6-Türkiye YPG’yi silip süpürürken karşısına çıkıp “Bekle ben yollayacağım” diyen ama sözünde durmayan da yine Rusya…
Bunların hepsi doğru ve Türkiye açısından çok haklı eleştiri konuları.
 
TÜRKİYE BU ACI HAKLILIK NOKTASINA HATALARI YÜZÜNDEN GELDİ
 
Ancak Türkiye’nin bu haklılık noktasına gelmesinde kendi hatalarının da ne derece büyük olduğunu biliyoruz. Buna ister dış politikadaki beceriksizlikler deyin, ister geçmişteki Ahmet Davutoğlu’nun inanılması güç vizyonsuzluğu ve beceriksizliği deyin, hatta FETÖ faktörü de diyebilirsiniz sonuçta muhatabınızın gözünde siz Türkiye’siniz.
Türkiye’nin 15 Temmuz’dan bu yana Rusya ile ilişkilerde büyük bir şansı vardı. Bunu şimdiye kadar yeterince iyi ve doğru kullandı mı emin değilim açıkçası.
En sondan başlayalım.
Türkiye Soçi anlaşması gereği sorumluluk aldığı İdlib’de başına sürekli bela açan radikalleri silahsızlandırmada ve sahadan geri çekmede belli ölçüde başarılı oldu ama silahları MOSSAD ile BAE’den gönderilen birtakım radikal gruplar rejim tarafına saldırıp, sonra sırra kadem bastılar. Rejimin istediği de buydu zaten. Rusya desteğiyle ha bire sivil halkı bombaladılar. Halk da sınırımızın dibine göç etti doğal olarak.
Türkiye’den beklenen daha aktif bir mücadeleydi. İlginçtir bu konuda net açıklamayı ilk kez Millî Savunma Bakanı Hulûsi Akar’dan işittik:
“Ateşkesi sağlamak ve kalıcı kılmak için ilave birlikler gönderiyoruz, alanı kontrol edeceğiz. Radikaller dâhil, ateşkese uymayanlara karşı zor kullanılacak, her türlü tedbir alınacaktır.”
Çok geç ama yine de iyidir.
 
RUSYA TÜRKİYE KARŞITI OLDUĞU İÇİN Mİ HEP KARŞIMIZA ÇIKIYOR?
 
Türkiye’nin anlaması gereken şuydu Rusya ile ilişkilerinde:
Rusya, Türkiye’nin interlandında olan Orta Doğu ve Afrika’da konumlanırken hedefinde Türkiye mi var yoksa Batı koalisyonu mu?
Bu sorunun cevabı net:
-Rusya sonuçta ABD’yle aynı skalada, büyük bir nükleer silah gücü olan dünyanın beş küresel aktöründen üçüncüsü. ABD’nin her alanda rakibi. Kendini en azından yakın coğrafyasında korumak ve çıkarlarını kollamak durumunda.
-YPG-PYD’yi boş bırakmıyorlar ve bu örgütlerle iyi ilişkiler sürdürüyorlar ki alan ABD’ye kalmasın.
-Şam rejimini ve Esad’ı hep elinin altında tutmak zorunda ki Tartus ve Hmeymim Rus üsleri her zaman varlığını korusun ve Doğu Akdeniz’de söz sahibi olmaya devam edebilsin.
-Libya’da Wagner ordusu Hafter’i kontrolü altında tutuyor çünkü Libya’nın özellikle petrol yataklarını kapsayan topraklarını işgal eden Hafter sayesinde Batı ve ABD’ye karşı güçlü bir pozisyonda konumlanıyor.
Evet, her iki ülkede de ABD-Batı koalisyonuna karşı aldığı her pozisyon doğal olarak Rusya’yı yukarıda sıraladığım nedenlerle Türkiye’nin de karşısına çıkarmakta. Ancak Türkiye Batı ile müttefiklik ilişkileri içinde olmasına rağmen Batı’nın emperyal amaçlarının bir parçası değil. Sadece hakkı olan, kendi coğrafyasının mecbur kıldığı alanda kontrolü kaybetmek niyetinde değil.
Peki, Rusya son beş yıldır büyük emek verdiği ve artık stratejik noktaya gelen müttefikliğini Esad ve Hafter için tehlikeye atar, Türkiye’yi feda eder mi?
Rusya bunu yapmaz ama süreç sancılı bir biçimde devam eder sonunda iki ülke de büyük zarar görür.
 
ÇIKIŞ NOKTASI ÇÖZÜM ORTAĞI OLMAKTAN GEÇİYOR
 
Burada asıl görev yüklenmesi gereken ve çözüm üretmesi gereken ülke Türkiye olmalı.
Yani Türkiye sorunları aşmak için Rusya ile ÇÖZÜM ORTAĞI olmak zorunda. Bunun için de Rusya’yı iyi tanımak gerek.
Rusya ile ilişkileri Erdoğan-Putin, Çavuşoğlu-Lavrov, Hakan Fidan-Patruşov arasındaki dostluğa, yani kişisel ilişkilere indirgediğinizde çıkan sonuç çok beklediğimiz gibi olmaz.
Rusya’nın haritadaki yerine bakın. Batı’dan Doğu’ya kadar uzanan yan yatmış bir AYI gibidir âdeta. Rusya’nın sembolü de ayıdır bilindiği üzere.
Eğer siz bu ayıyı sürekli dürterseniz, birincide ya da ikinci ve üçüncüde olmaz belki ama sonuncusunda o ayı size öyle bir pençe atar ki feleğinizi şaşırırsınız. Malum uçak krizinde yaşananlar dün gibi hafızalarımızda. İki üç eblehin şimdi öğrendiğimiz kadarıyla ABD yanlısı tutumları ve FETÖ tezgâhları nedeniyle Türkiye’yi nasıl ateşe attıklarını şimdi öğreniyoruz.
O hâlde ne yapmalı?
O ayıyı kucaklayarak, sağa ya da sola, istediğimiz pozisyona getirebilmek için hafifçe yerinden oynatmalısınız.
Bir laf vardır, Ruslarla münakaşa edilmez, pazarlık edilir diye.
 
DİPLOMATİK BECERİ UZLAŞMA YOLLARINI BULMAKTAN GEÇİYOR
 
Bir örnek:
Tartus ve Hmeymim üsleri bu kadar hayati önemdeyken ve Rusya sırf bu nedenle Esad rejimini elinin altında tutuyorsa bizim yapmamız gereken nedir?
Biliyoruz ki Esad filan Rusya’nın umurunda değil. Yalnızca Esad’ın çaresizlikten Rusya’nın kucağında oturduğu malum. Türkiye’nin bu iki üs ile ilgili olarak Rusya’nın geleceğe yönelik kaygılarını bertaraf edecek, yeni projeler üretmesi gerekmez mi? Misal Esadsız bir anayasal demokratik Suriye hükûmetinin Rusya ile bu 99 yıllık anlaşmayı yeniden imzalayacağının garantisinin verilmesi gibi.
Gelelim Wagner ordusuna.
Evet, bu ordu her seferinde Türkiye’nin çıkarlarının karşısına çıkıyor. Peki, Rusya Wagner ordusunu Türkiye için mi kurdu?
Hayır. Rusya hep söylediğimiz gibi emperyalistlerin uygulamalarını yansıtma yöntemiyle tekrar eder ve karşılarına çıkarır. ABD’nin Blackwater adlı özel ordusunun karanlık operasyonlarına karşı, Putin’in Aşçısı olarak bilinen Yevgeny Prigozhin’in Wagner ordusunu kurduğu biliniyor. Gerçi Prigozhin bunu güçlü biçimde reddediyor ama Libyalı isyancı Halife Hafter 7 Kasım 2018’de Moskova’da Rus ordusuyla görüşürken, Prigozhin hiçbir resmî askeri görevi olmamasına rağmen Hafter ile görüşen isimler arasında yer alması bu iddiaları güçlendirmekte.
Üstelik bu Wagner ordusu Ukrayna’da Rus bölgesi Donbas’taki isyancı Ruslara destek vererek ilk kez ortaya çıktı. Bu da ne amaçla kurulduğu hakkında yeterince fikir veriyor.
Türkiye de belki doğru dürüst bir özel ordu kurdurmalı. Hatta bu konuda Rusya ile iş birliği bile yapabilir.
 
TÜRK LOBİSİ VE ÖZEL TEMSİLCİLİĞİ MOSKOVA’YA KAMP KURMALI
 
Problem belli. Türkiye Rusya’yı önce iyi anlamalı ve derdini de iyi anlatmalı. Sonra birlikte neler yapılabileceği detaylı olarak konuşulabilir. Ama bunu nasıl yapacak?
Söz gelimi Türkiye’nin Rusya’da bir özel temsilcisi ve lobisi bile yok. Orada sabahtan akşama kadar yatan elçilerle Türkiye’nin temsil edilemeyeceğini artık anlamalıyız.
Düşünün Türkiye PKK’nın Moskova’da bir ofis kurmasına tepki gösteriyor ama elçilikten Rusya İçişleri Bakanlığı’na “PKK Türkiye ve dünya tarafından terör örgütü olarak tanımlanmaktadır. Bu ofisin kaldırılması gerekir” diye bir resmî başvuru yapılmış değil.  
İsrail Başbakanı Netanyahu randevu bile almadan Moskova’ya gidip kamp kuruyor. Sonra ne yapıp edip Putin’le görüşüyor. Zaten evi var orada. Putin’in etrafında ve Kremlin’de Yahudi lobileri cirit atıyor. Medyanın bir kısmı ellerinde, istedikleri yalanı döşüyorlar. Trump’ın nihayet kapı önüne koyduğu Evanjelist-siyonist Bolton da Rusya’yı Türkiye aleyhinde kışkırtmak için sık sık Moskova’ya gidiyordu. Yahudi lobileri, dönemin FSB Başkanı Patruşov’dan randevu alıyor ve beş saat görüştürmeyi başarıyorlardı. Biz ise ha bire “mekik diplomasisi” yapıp duruyoruz. Buna can dayanır mı?
Kısaca Türk lobisi ve özel temsilciliği Moskova’ya kamp kurup Rus bürokrasisinin altını üstüne getirmelidir ilişkiler bağlamında. Bu altyapı, ilişkileri daha nitelikli bir yere taşıyacak ve yükü devlet erkânının üzerinden önemli ölçüde alacaktır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.